Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
                        Yıllar
                    
                    
                
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                NİHAT ZİYALAN’DAN ‘SEVDAKEŞ’
Kayıp tuzlu bastoncuk!
Adana’da Salkım adlı dergide 1954’te şiir yayımlamışım. Nihat (Ziyalan) ve Yılmaz 
(Güney) da o tarihlerde yayın dünyasına dergilerde girmiş olmalılar. Nihat, akıl 
almaz bir şey, Türkiye’de yayımlanan şiirlere benzemeyen şiirler yazıyordu o sırada. 
Ankara’nın, İstanbul’un İkinci Yenilerine benzemeyen şiirler. Tuzlu Bastoncuk (Baton 
Salé) adlı müthiş bir şiir yayımlamıştı. Nihat’ın yeni kitabı (Yapı Kredi Yayınları) 
Sevdakeş’teki bir şiirinde (Maya Çaldım Toprağa, s. 64) şu dizelere rastlıyorum: 
“Yeşilçam’da at koşturur/ Kolu kırık dığıdık/ Zorlamayın/ Soyunamam.” 
Yıl 1968 ya da 69. Yılmaz, Nihat’la görüşüp bir film işi ayarlamış. Nihat’ın film 
çekilirken attan düşüp kolunu kırdığını söylediler. Yukarıdaki şiirin ilk iki dizesi, o attan 
düşmeye gönderme yapıyor. İzleyen iki dizede ise sinemayı bırakmasının ipucu var. 
‘TÜRKİYE’DE NİHAT 
ÖZDEMİR İNCE
ZİYALAN’IN YAZDIĞI GİBİ 
ŞİİR YAZILAMIYOR!’
Dergileri, gönderilen şiir kitapla-
ÖZDEMİR, NİHAT, YILMAZ! 
rını, antolojileri ben de okuyorum. 
ÜÇ EN YAKIN ARKADAŞ...
Okuduklarım, Nihat’ın 1950’lerde 
Masal bu ya, mevki Adana, yıl 
yayımladığı şiirlerin düzeyinde bi-
1954, üç arkadaş kılıç yerine şarap 
le değil. 
bardağı tokuşturarak “On yıl sonra 
Gerçekten de Türkiye’de Nihat 
bizi bütün Türkiye, yirmi yıl sonra 
Ziyalan’ın yazdığı şiir gibi şiir yazı-
bütün dünya tanıyacak!”  
lamıyor.
demişlerdi. Şimdi biri Paris’in 
Yılmaz’ın (Yılmaz, Yılmaz de-
Père Lachaise Mezarlığı’nda ya-
diğim Yılmaz Pütün yani Yılmaz 
tıyor, ikincisi adı Sidney olan bir 
Güney’dir!) ilk öykülerini, hele  
memlekette kırk yıldır gurbette, 
benim önsözümle yayımlanan  
üçüncüsü bu yazıyı yazıyor. 
baskıyı, mutlaka okuyun.
Benim tanıdıklarım, arkadaşla-
Yılmaz o sıralar yazdığı öyküleri 
rım vardır. En yakın: Nihat ve  
“Sosyal Romantizm” diye tanımlı-
Yılmaz. Çok daha sonra Aziz  
yordu. Okuyun, üstgerçekçiliğe bal 
Çalışlar. Nihat’la nasıl tanıştığımı-
gibi bulaşmış öykülerdir. Demem 
zı anımsamıyorum.
o ki taşrada taşralı gibi değildik. 
Yılmaz’ı Mersin’e Nihat getirdi. 
“Dağdan indim şehre” durumu her-
Lise ikide olmalıyım. Akkahve’de 
hangi bir konuda asla olmadı.
okurmuş, pipo tüttürürken kitap 
Liseyi bitirdik. Nihat bitirme-
okuyordum. Nihat şiir yazıyordu. 
di. Yılmaz 1955’te Ankara hu-
Yılmaz öykücüydü. nı açardı. Birkaç kez üçümüz aynı sayı- ler yazıyordu. Türkiye’de kimseye ben-
kuk fakültesine yazıldı. Adana’da Dar 
O gün öğrendim. Nihat, şimdikile-
da olduk. Ankara’da yayımlanan ve İkin- zemeyen şiir yazarsan yandın. Piç ya da 
Film’de dağıtıcı olarak çalışıyordu. 
rin deyişiyle çok “sosyal” bir insan-
ci Yeni’yi icat eden Pazar Postası’nı da yetim muamelesi görürsün. İlle de em-
Ben 1956’da Ankara’ya gittim, Hukuk 
dı. İstanbul’la, Ankara’yla ilişkisi vardı. o haber verdi bize. min, dayın, enişten, kirven, horantan 
Fakültesi’ne yazıldım.
Bize sanki ağabeylik yapıyordu. 
Varlık, Yücel (1954’te şiirim yayınlan- olacak. Yoksa yandın! 
Nihat, Adana’da kaldı ama 1957’de as-
Adana’da bir sayı yayımlanan Yağ- mış, ilk telif ücretimi almışım), Kaynak 
Geçenlerde hödüklerden biri, Nihat’a, 
kere gitti ve evlendi, bana “Kızma!” diye 
mur dergisinde şiirimi yayımlattı. Ya-
(1 Mayıs 1952, 54’üncü sayıdan itibaren 
“Türkiye’de böyle şiirler yazılmıyor” 
yazdı. Yılmaz, 1957’de İstanbul’a gitti. An-
yımlanan ilk şiirimdi. 
abone olmuşum. Eylül 1954 sayısında  diye yazmış. Olumsuz anlamda. 
kara Hukuk Fakültesi’ndeki kaydını 
O yıllarda Mersin, Tarsus, Adana;  şiirim yayımlanmış), Yeni Ufuklar 
ben sildirdim, İstanbul’da iktisat fa-
İstanbul ve Ankara’dan bağımsız bir 
(1954’te şiirim yayımlanmış), Pa-
kültesine yazıldı. 
edebiyat ve sanat merkeziydiler.  zar Postası (1955’te şiir yayımlamı-
Aynı yıl, bir gün, çalıştığım 
Şiir günleri yapılırdı. Milli Eğitim şım), Yeditepe (1956’da şiir yayım-
GEE Kütüphanesi’ne telefon et-
Bakanlığı’nın kitabevi vardı Adana’da. 
lamışım) gibi dergileri okuyorduk. 
ti. Kızılay’da Piknik’in önün-
Kitap da satan gazete dükkânları vardı. Adana’da Salkım adlı dergide 
de buluştuk. Oradan Ulus’a doğ-
Adını unuttum, Adana’da yazlık kah- 1954’te şiir yayımlamışım. Buna 
ve-gazino işleten bir kabadayı vardı. Şi- ru yürüdük. Dil-Tarih ve Coğraf-
göre Nihat ve Yılmaz da o tarih-
ya Fakültesi’nin önüne geldiği-
ir okuma günleri düzenler, kazananlara, lerde yayın dünyasına dergilerde 
miz zaman “Ben sinemaya başlı-
tenekesiyle zeytinyağı, kutusuyla ma- girmiş olmalılar.
karna ve don-gömlek armağanı verirdi. Nihat, akıl almaz bir şey, yorum. Benden sonra Nihat ve sen 
geleceksiniz” dedi. 
Adana’da solcu bilgin Kolonyacı Türkiye’de yayımlanan şiirle-
Şükrü, Mersin’de folklor bilgini, ede- Şaşırmıştım. Gide gide Hergele 
re benzemeyen şiirler yazıyordu 
biyat öğretmeni Cahit Öztelli, Paris’ten o sırada. Ankara’nın, İstanbul’un Meydanı’nda bir otele vardık. Atıf 
Yılmaz ve Nurhan Nur’la, film 
gelen resim öğretmeni Haşmet Akal İkinci Yenilerine benzemeyen şiir-
vardı. Ve asıl önemlisi Akkahve vardı. ler. Tuzlu Bastoncuk (Baton Salé) ekibiyle tanıştım. 
Nihat, İstanbul’la, Ankara’yla mektup- adlı müthiş bir şiir yayımlamıştı. İş ciddi ve gerçekti. Bu Vatanın 
laşıyordu. Yılmaz’la beni Vedat Günyol’a Kitaplarına almadı bu şiiri.  Çocukları ve Alageyik’i çekmek 
(Yeni Ufuklar) tanıtan Nihat’tır. O yıllar- Bir gün kızarak sordum. Meğer için Kapadokya’ya gidiyorlardı. 
da Yeni Ufuklar’da bir şey yayımlamak yitirmiş ve bulamıyormuş. Yılmaz başrol oynayacaktı, ayrıca 
>>
çok önemliydi, öteki dergiler kapıları- Nihat kimseye benzemeyen şiir- asistanlık da yapacaktı. 
16 17 Haziran 2021
            
    
