29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

[email protected] Klasik ve aydınlanma birbirini tümler Voltaire başta olmak üzere aydınlanmacılar kavrayış gücünün gelişimini ve bireyin özgürleşmesini zorlaştıran etmenleri eleştirel sorgulamayı öne çıkarır. Bu düşünsel açılım, halkça benimsenir ve 1789 Fransız Devrimi’ni hazırlar. Y azınsal gelişmede etkin ve birbirini tümleyen ve estetikdüşünsel izleri tüm zamanlara yansıyan üç önemli akım, Klasisizm, Aydınlanma ve Romantizmdir. Bunlar daha sonra belirginleşen doğacılık, duyumculuk, dışavurumculuk ve toplumcu gerçekçilik gibi akımların düşünselestetik kaynağıdır. Bu nedenle, Hegel ve romantikten önce Klasik ve Aydınlanmanın yazınsal yönlerini anımsatmak yararlı olabilir. Klasik kavramı, hem yazınsal bir dönemi, hem de antik dönem ve Aydınlanmadan esinlenerek üretilen ve bütün zamanlarda, dünyanın birçok ülkesinde okunan yazınsal yapıtları anlatır. Yazınsal dönem anlamında klasik, antik dönemin özelliklerinin yeniden canlandırılması amacını taşır. FRANSA VE İNGILTERE’DE KLASISIZM VE AYDINLANMA Rene Descartes’ın da katkısıyla güçlenen bireysel özerkleşme ve akılcılaşmayı öne çıkaran Fransız klasisizmi saltçılık eleştirisiyle, Antik yazın örneklerini bağlantılandırır. Richelieu ‘doctrin classique’ anlayışını bütün yazıncılar için kurallara uygun yapıt üretme olarak görür. Nicolas Boileau Yazın Sanatı’nda yazınsal üretimde uyulması gereken kuralları belirler. Corneille, Racine ve güldürü yazarı Moliere, La Fontaine, Charles Sorel gibi yazıncılar, yazınsal ufku genişleterek, Antik örneklerden bağımsızlaşma ve Aydınlanma düşüncesini belirginleştirme eğilimini güçlendirir. Helen sanat anlayışına bağlılık, hatta bağımlılık aydınlanmacı Voltaire’in (1694 1778) düşünselyazınsal üretimiyle aşılmaya başlar. Bu nedenle, Victor Hugo 18. yüzyılı “Voltaire yüzyılı” olarak niteler. Bütün yazınsal türlerde yapıtlar üreten, anlaşılır bir biçem geliştiren bu çok dilli filozofyazar salt Fransa’yı değil neredeyse bü tün Avrupa’yı, özellikle de Almanya’yı etkiler. Zorbalık ve feodal egemenliği ayakta tutan bağnaz din anlayışına yönelttiği eleştiriyle, Aydınlanmayı güçlendirir. Voltaire’in çağdaşı Montesquieu’nün (1689 1755) Doğanın ve Sanatın Yapıtlarındaki Beğeni adlı yapıtı, düşünsel derinliği ve estetik yetkinliğiyle öne çıkan Denis Diderot’nun (1713 1784) “Güzele İlişkin Deneme”sinde toplumsalkültürelpolitik koşulların kavranması, “güzelin temelidir” anlayışı dile getirilir. İngiliz aydınlanmacılardan esinlenen bu filozofyazar, sanatın ahlakı/ töreleri inceleştirdiği, kötülükleri açığa çıkardığı savını devrimcidemokratik bir eğitim programına dönüştürmeye uğraşır. Sanatın yalın insanların acılarını ve sevinçlerini anlatmasını gerektiğini vurgulayan ve bu bakımdan sanatı bir araç olarak gören Diderot, sanatın demokratikleşmesine ortam hazırlar. Bu düşünüryazarın Yazgıcı Jack romanından esinlenerek, Hegel efendiköle diyalektiğini ve Marx, insan emeğinin sömürülmesinin düşünsel temellerini açıkladığı “yabancılaştırım kuramını” geliştirirler. Yine Bertolt Brecht bu yapıttan esinlenerek Efendi Puntila Ağa ve Uşağı Matti’yi yazar. Bu örnek, yetkin ve nitelikli bir yazınsal yapıtın yol açtığı düşünselestetik açılımları gösterir. Voltaire başta olmak üzere aydınlanmacılar kavrayış gücünün gelişimini ve bireyin özgürleşmesini zorlaştıran etmenleri eleştirel sorgulamayı öne çıkarır. Bu düşünsel açılım, halkça benimsenir ve 1789 Fransız Devrimi’ni hazırlar. İngiltere’de yeni klasisizm ve erken dönem Aydınlanmanın güçlenmesinde düşünselyazınsal dergilerin, politikeleştirel düzyazının gelişiminde İrlandalı Jonathan Swift ve Samuel Butler’in payı büyüktür. Lawrence Stern John Lock’un da etkisiyle 6 6 Haziran 2019 Denis Diderot Karl Marx Voltaire Friedrich Hegel yazdığı Tristam Shandy ile roman türünün başatlaşmasına öncülük eder. Bu yazar çokyönlülüğü ve estetik yetkinliğiyle romantizmin gelişmesine de ortam hazırlar. ALMANYA’DA KLASISIZM VE AYDINLANMA Klasik anlayışı simgelen iki büyük yazıncı Goethe ve Schiller’dir. Dolayısıyla, bu iki yazıncının yaşadığı ve ürettiği kent olan Weimar klasik yazının odak noktasıdır. Goethe “Yazınsal Sanskülotizm” adlı yazısında Alman yazınında klasik nitelikli yapıtların üretilemediğini öne sürer ve bunun nedenlerini sorgular. Sanskülotizm bu bağlamda her bakımdan eşitçilik olarak Türkçeleştirilebilir. Aynı yazar “Büyük Kapılara (Propylaen) Giriş” adlı bir başka yazısında sanatlara ve sanatçılara yöneltilen öncelikli istemin, doğaya tutunmak, doğayı araştırmak, ona öykünmek, onu yeniden oluşturmak olduğunu öne sürer. Bir sanatçı/yazıncı, bu istemin ne denli değerli olduğunu yetkinlik döneminde anlayabilir. İnsan, güzel sanatların en üst, hatta başlıca konusudur. İnsanı anlamak, onun yapısının karmaşıklığını açımlamak için, canlı doğanın bilgisi gereklidir. Öte yandan, doğanın nesnesini sanatsallaştıran bir sanatçı, o nesnenin en anlamlı, en özgün, en ilginç yönlerini öne çıkararak, onu doğadan ayırır. Böylece, doğaya ikinci bir doğa daha katar. Her sanat, tümel insanı, onun en üst derecesi olan tümel insanlığı arar. Bu konuda eski, klasik yapıtlara ilişkin bilgi ve deneyimden yararlanmak gerekir ve bu kaçınılmazdır. Schiller Horen adlı aylık düşünyazın dergisinin duyuru yazısında güncel savaş çığlıklarının ve politik çatışmaların estetik duyumsayım ve üretim yeterliliğini daralttığını dile getirir. Bu filozofyazıncıya göre, gönülleri bağımlılaştırılan, daraltan etmenlere karşı insan gönlünü yeniden özgürleştiren ve politik bakımdan parçalanmış dünyayı hakikatin ve güzelliğin bayrağı altında bütünleştiren, salt insancıl ve bütün zamanların etkisinin üzerinde olan tümel ve daha yüksek bir ilgiye gereksinme vardır. Yeni doğan Venüs’ü Kıbrıs’ta ilk karşılayanlar Horenler, diyesi, mevsim tanrıçalarıdır. Bunlar Venüs’e tanrısal giysiler giydirir, süsler ve ölümsüzler arasına katarlar. Bu ilginç anlatı, Schiller’in deyişiyle, güzelin doğumuyla birlikte kurallara uyması gerektiğini duyumsatır. Güzelin kurallara bağlanması, sanatın/ yazının, Helen anlayışıyla biçimlendirilmesi demektir. AYDINLANMA: SANAT/YAZIN YARAR SAĞLAMALIDIR Klasik, insanı eğitilebilir, özünü yetkinleştirebilir bir varlık olarak tanımlayan Aydınlanmanın hem hazırlayıcısıdır. Bu bakımdan, Aydınlanmanın kökeni, aklın özgürleşme süreci, tikel hakikatlerin tümel bir hakikatte bütünleştirilmesi, insan hakları ve insan onurunun dokunulmazlığı düşüncesinin yerleşmesi çalışmasıdır. Aydınlanmacı klasik yazın, tekil öznenin tümel akla yaklaşabileceğini ve her konumda hakikatin öğesini anlayabileceğini varsayar. Böylece dünya yurttaşlığı anlayışına ortam hazırlar. n
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle