29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

LYDIA PYNE’DEN ‘KİTAPLIK’ Bir statü aracı olarak kitaplık Lydia Pyne, kitaplığı insanlık tarihinin maddi kültüründeki en uyarlanabilir ve süreğen nesnesi olarak tanımlıyor. SACIDE ALKAR DOSTER B ir kitaplık sahibi olmak neyin göstergesidir? Bilgi, kültür, ince bir zevk ya da zenginlik. Peki, kitaplık imgesinin belleğimizdeki çağrışımları… Lydia Pyne, kitaplığı insanlık tarihinin maddi kültüründeki en uyarlanabilir ve süreğen nesnesi olarak tanımlarken kitaplıkların tarihteki örnekleri ve insanlar için neyi ifade ettiğine dair birçok veri sunuyor. Mezopotamya kitaplıklarındaki kil tabletlerin nasıl muhafaza edildiğine, Hereford Katedrali’ndeki zincirli kütüphanelere ve gemileri dolduran kitaplıkların gemi batmasın diye nasıl inşa edildiğine dair birçok veri. Birinci yüzyılda, varlıklı insanların kitapları seçkin ve eğitimli statülerini pekiştirmek, kimi kez de evin belli bir bölümünü dekore etmek amaçlı kullanmaları, geçmişten günümüze aktarılan kültürel bir kanıt. Bunun la birlikte Efes’te bulunan halk kütüphaneleri genel Roma kültürünün bir parçası sayılırken, kişisel kütüphanelerin aydın seçkinler ve zenginlerle ilişkilendirilmesi kitap ve statü arasındaki dengeye işaret ediyor. DEKORATİF BİR NESNE Kitaplıkların ait olduğu kişilerin dünya görüşüne, ilgi alanlarına ya da kültürel birikimlerine dair bir anlam sundukları malumumuz. Aksi gibi raflarında dizili kitaplardan bihaber, kitapları sadece dekorasyon unsuru olarak tanımlayanlar da var. Romalı filozof Seneca, kişisel kütüphane söz konusu olduğunda “limon ağacı ve fildişinden yapılma kitap dolapları peşinden koşan, binlerce kitabın ortasında oturarak esneyip en büyük hazzı kitapların ciltlerinden ve adlarından alan” kişileri küçümsemiş ve ihtiyacınız kadar kitap alın ama hiçbir kitabı gösteriş yapmak için almayın, diyerek kitapların ya da kitaplıkların gereksiz gösteriş nesnelerine dönüşmesinden yakınmıştır. Kitaplıkların dekorasyon unsuru olması kimilerimiz için saçma ve anlamsız olsa da geçmişten bugüne dekorasyona ait parçalar olarak da kabul gördükleri artık bilinen bir gerçek. GELECEĞİN KİTAPLIĞI İskoç sanatçı Katie Peterson, 2014 yılında oldukça dikkat çekici bir kampanya başlatmıştı. Kampanya hem sanatsal hem de çevreci bir ilhamla yola koyulmuştu; “Geleceğin Kütüphanesi” adıyla yüz yazarın yüz eserini yüz yıl boyunca saklaması esasına dayanıyordu. Projenin doğuşunda gelecekte basılı bir kitaba ulaşamama endişesi olduğunu da söylemek gerek. Çünkü dijitalleşen yayın dünyası, ekitaplar, eokuyucular yeni bir pazar anlamı taşırken akıllara basılı yayıncılığın geleceğiyle ilgili büyük bir soru işareti de getiriyor. Proje hazırlanırken bu soru işaretinden etkilenilmiş olacak ki yüz yıl sonrası için bir baskı makinesi bile temin edilmiş. Dijitalleşmenin gelecekte na Lydia Pyne sıl yankı bulacağı ile ilgili Lydia Pyne, şöyle diyor; “Basılı kitapların öldüğünü ve kitaplıkların neslinin tükeneceğini varsaymak için hiçbir gerekçe yok ortada. Kitaplıklar, tıpkı binlerce yıldır olduğu gibi, farklı kitap üretme teknolojilerine uyum sağlıyor ve de ğişiyorlar.” (s.110) n Kitaplık / Lydia Pyne / Çeviren: Ümid Gurbanov / İthaki Yayınları / 120 s. ELYN R. SAKS’DAN ‘BİR ŞİZOFRENİN YAŞAMI’ Kaybederek kazanmak Saks her savaşın kazanılamayacağını ama bunun savaşı ‘kaybetmek’ anlamına gelmediğini anlamış. Bir Şizofrenin Yaşamı, bu savaşın hüzünlü ve umut veren hikâyesi. EDA OKUYUCU Gerçek şu ki, insan her savaşı kazanamaz. B unlar bir şizofrenin, bir “deli”nin hastalığıyla mücadelesinin başındaki sözleri. Aynı zamanda bunlar, o “deli”nin yıllar süren mücadelesinin sonunda da sarf ettiği sözler. Elyn R. Saks, çocukluğundan itibaren kafasının içinde sesler duyan, yardıma muhtaç, sanrılarının tetiklediği tuhaf davranışları yüzünden etrafındakilerin bakışlarını üzerine çeken biri olmuş. Yıllar süren tedavi denemeleri, hastalıktan kurtulma çabaları ve ilaçlarla arasındaki bitmek bilmeyen husumetten sonra, Saks gerçekten de her savaşın kazanılamayacağını ama bunun illa savaşı “kaybetmek” anlamına gelmediğini anlamış. Bir Şizofrenin Yaşamı, Saks’ın bu savaş ve hastalığını kabulleniş sürecinin hüzünlü ama umut veren hikâyesi. Şizofreni gibi zorlu bir hastalığın pençesinde oradan oraya savrulmasına rağmen Saks, Oxford Üniversitesi ve Yale Hukuk Okulu’ndan diploma almış, felsefe ve hukuk profesörü olmasının yanı sıra kendiyle aynı rüzgârda savrulanlara tutunacak bir dal olmak için psikanaliz de öğrenmiş, akıl hastalarına hem psikiyatrik hem de hukuki desten veren, oldukça zeki ve azimli bir kadın. Başarılarla dolu akademik kariyeri elbette çok etkileyici. Fakat Saks’ı bir bütün olarak bu kadar “eşsiz” kılan, bütün bunları bir şizofren olarak yapmış olması. Hastalığının teşhisinden itibaren akıl hastanelerinde yaşadıkları, ailesinin yüzeyselden öteye gitmeyen desteği, şizofren damgasının mesleğindeki başarısını gölgelememesi için gösterdiği muazzam çaba; yani çoğumuzun ancak bir kitap veya film sahnesinden aşina olabileceği bu hayat aslında Saks gibi milyonlarca insanın gerçekliği. Saks da tam olarak bunu yansıtmak istemiş ve okur olarak ne mutlu bize ki başarmış da! PSİKİYATRİ HASTASININ GÜNCESİ Bu açıdan, kitabı bir psikiyatri hastasının güncesi olarak nitelemek yanlış olmayacaktır. Zira Saks’ın kalemi, iki dostun mektuplarındaki kadar samimi, açık ve yalansız. Bu açıklık ve özellikle yalansızlık hali, okurda ister istemez ve her şeyden evvel hüzün uyandırıyor. Bir çocuğun, bir gencin ve başarılı bir kadının önce tek başına, daha sonraysa çok değerli birkaç dost ve geç gelen bir eşin desteğiyle ama elbette katışıksız bir azimle yoktan var olma mücadelesi göz yaşartacak cinsten. Daha can acıtıcı olansa, Saks’ın hastalığını herkesten önce kendine kabul ettirme sürecinde yaşadıklarında yatıyor. Akıl hastanelerindeki çeşitli insanlık dışı tedavinin yanı sıra psikanaliz gibi modern sağaltım tekniklerini de denemiş fakat ilaçlara bağımlı olarak yaşamayı yıllarca kabul edememiş Saks. Doktorlarına kulak asmadan pek çok kez ilaçları bırakmayı denemiş ve her seferinde başarısız olmuş. Sonunda, ilaçlarla girdiği bu savaşı kaybetmenin kendi Elyn R. Saks hayrına olduğunu kabul etmiş. Saks, Bir Şizofrenin Yaşamı’nda kendi kafasının içindeki dünyadan sıyrılıp bu dünyayı nasıl tanıdığını, uzun bir arayışın ardından sevgi ve huzura nasıl kavuştuğunu anlatıyor. Hepsinden öte, bazı savaşların ancak ve ancak kaybedilerek kazanılacağını kendi hikâyesiyle kanıtlıyor. n Bir Şizofrenin Yaşamı / Elyn R. Saks / Çeviren: Funda Sezer / Say Yay. / 2019 10 6 Haziran 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle