Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ATILLA DORSAY’DAN ANILAR: BIR ÖMÜRDEN SEÇILMIŞ TABLOLAR o onulmaz özelliğim sanırım tüm kitaba damgasını vurdu. n Babıâli’yi hangi değerlendirmelerle yazdınız? Babıâli benim önemli yuvalarımdan biri oldu. Yarım yüzyıla yakın... Orada çok şey öğrendim, ama sanırım çok kişiye de çok şey öğrettim. Özellikle sinema kültürünü ve sevgisini yaymak açısından... İnanılmaz güzel, soylu, yüceltici ve mutlu edici deneylerim oldu. Ama aynı ölçüde düşkırıklıkları, tatsızlıklar, hatta büyük acılar. ‘Kendine özgü yaşadım!’ Atilla Dorsay’ın yeni kitabı “Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar”, 53 yıllık yazarlık ve gazetecilik hayatının bir dökümü. Fransa, 68’ler, Sinematek ve sinema yazarlığı, Babıâli yılları, Emek ve Gezi mücadelesi gibi değişim ve gelişimler, ezber bozan bir açıklıkla buluşuyor okurla. GAMZE AKDEMİR gamzebaharakdemir@gmai.com B ir Ömürden Seçilmiş Tablolar’ı hangi etkilerle kaleme aldınız? Temel itki gücü 80 yaşıma ulaşmamdan geldi. Onun için artık tüm bu birikimleri, yaşanan onca olayı, özel hayattan kariyere, başarılardan başarısızlıklara, mutluluklardan acılara tüm o deneyimleri, tanınan onca insanı, biriken onca anekdotu, zihnin dibine itilmiş ama kendilerini sürekli hatırlatan yanlışları ve hataları da yazmak kaçınılmaz olmuştu. n Okurlara nasıl bir perspektif sunmayı hedeflediniz? Belli bir dönemde belli bir aile (Balkan göçmeni olan) içinde, şanslı çevre ve eğitim koşullarında yetişmiş, temelde sanata duyarlı ve duygusal bir kişiliğin, biraz da talihin yardımıyla sinema yazarlığı gibi son derece marjinal bir alanda koca bir ülkenin tanıdığı bir isim olması çok hoş bir şey. Ama aynı ölçüde o insana büyük sorumluluk yüklüyor. Sanırım bu sorumluluğu işlemek ve buna yanıtlar aramaktı asıl çabam... n Dolu dolu yaşanmış bir ömürden damıttığınız bu kitabı okuyanlar en çok neleri duyumsasın istediniz? En çok hobi ya da meraklar edinmenin, bunları geliştirmenin ve alanınız neyse onda en iyisine erişmenin önemi. Elbette ailenin, sağlam bir evliliğin, çoluk çocuğun ve dostlukların ne kadar yaşamsal olduğu. Ve varolan yeteneklerimizin, ilgi alanlarımızın olabildiğince geliştirilmesinin bir ömür içinde nasıl güzel şeylere yol açabileceği... BİR TÜR GÜNAH ÇIKARTMAK... n Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar’ın, “yalnızca güzel anıları anlatan” kitaplardan biri olmasını istemediğinizi söylüyorsunuz, Zaaflar, yanlışlar, hatalar, kusurlara dair bir hesaplaşma olduğunu imliyorsunuz. Bu yaklaşımınızı anlatır mısınız? Belli yeteneklerim ve erdemlerim olsa da kusursuz bir insan değilim. Kimse değildir. Kusur ve zaaflarımız en az erdemlerimiz kadar bizi, kişiliğimizi oluşturur. Ve ne denli parlak günler yaşayıp en güzel anıları istiflemiş olsak da, en acı, üzücü, hatta utanç verici şeyler de yaşamışızdır. Bunları da anlatmak ve sanki bir tür günah çıkarmak istedim. O çılgın gençlik dönemimde esrar çekmemi, olurolmaz yalanlar söylememi, rehberlik veya gazetecilik çabalarımda gereksiz bir gururun bana kaybettirdiklerini de anlatmaya çalıştım. Bana bugün utanç verseler de, bu tür olaylar bana çok şey öğretti, çok dersler verdi. Hayatta yapılacak şeyler kadar yapılmamaması gereken şeyler de önemli. Belki asıl dersler onlardan alınıyor. KADERE BİRAZ İNANIR OLDUM! n Yaşamınızdaki kırılma noktalarını nasıl çözümlüyorsunuz? Birçok kırılma veya dönüm noktası var. Hayatımızı radikal biçimde değiştiren bir yandan kendi irademiz, kararlarımız ve seçimlerimizdir. Buna kuşku yok. Ama öte yandan da kaderdir, alnımıza yazılmış olandır. Bu konuda biraz mistik bir inancım var. Öyle olaylar yaşadım ki, sonunda bunu Stefan Zweig’in ünlü deyişiyle “yıldızın parladığı anlar” diye ifade etmeye başladım. Ne bileyim, İstanbul’a göçümüz, daha ilkokulun sonlarında Galatasaray’a girmem, babamın ısrarıyla diplomasi yerine mimarlığı seçmem... Ya da Cumhuriyet’e sinema yazarı olarak kabul edilmem... n Ailenizin öyküsünün yanı sıra çocukluğunuzdan bu yana sizde bıraktığı izlerini öne çıkardığınız yerleri, mekânları, sanat dallarını, sanatçıları, olayları yazıyorsunuz. Belki de en duygusal, en içsel kitabınız.. Benim gibi filmlerde hâlâ ağlayan ve onları en çok duygusal açıdan yorumlayan biri için bu doğal değil mi? Ama emin olun, bunun için özel bir çaba göstermedim. Her şeyi içimden geldiği gibi yazdım. Ama CUMHURİYET’E 27 YAŞIMDA GİRDİM, 27 YIL YAZDIM! n Cumhuriyet Gazetesi de özel bir bölümle yer alıyor kitapta. Yine ömürlük anılarla bezeli bir bölüm. Güzel olduğu kadar sancılı dönemlerine de tanıklık ettiniz. Nasıl bir iz bıraktı Cumhuriyet sizde? Kolay değil. Tam 27 yıl yazdım orada... 27 yaşımda girmiştim: 1966’da... Bir yazarla bir gazete arasında oluşabilecek en ilginç ilişkilerden biri. Elbette bir Cumhuriyet ve Uğur Mumcu ya da Milliyet ve Abdi İpekçi kadar değil. Ama kendine özgü bir romantizmi, bir hüznü olan, kendi içinde oya gibi örülmüş bir ilişkiydi. Hep gururla, kıvançla, özlemle anacağım... Ama biraz da yüreğimi acıtan... Ve sonuç olarak iyi ki yaşanmış, iyi ki o soğuk Aralık günü yazılarımı koltuğumun altına alıp oraya gitmişim dediğim!... n Yorgun bir insanın değil, yaşamın her deminden ayrı keyif alan ve verimde bulunan bir yazarın kitabı “Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar”. Peki, şimdi sinema, müzik ve toplum başta olmak üzere nasıl bir seyir izliyorsunuz gün be gün? Hemen herşeyi aynı tempoyla sürdürüyorum. Hemen her sabah basın gösterimlerine gidip yeni filmleri izliyor ve T24’e yazıyorum. Uzun uzun, rahatça ve özgürce... Pop müziği izliyorum: özellikle de bizimkileri ve CD’lerini alıp arşivime katıyorum. İyi konserleri kaçırmıyoruz. Dört gazete alıyor, ama biraz daha az kitap okuyorum. Yolculuklar iyice azaldı, festivaller ise sanırım bitti. Artık o takatim yok!... Haftasonları briç oynamak ve oğlumun gelinimle birlikte bize bahşettiği üç erkek torunumla vakit geçirmekse en büyük zevklerimden... n Gençleri nasıl buluyorsunuz? Sinema yazarlığı konusunda bayağı iyi bir kuşağın geldiğini düşünüyorum. İftihar ediyorum çünkü bütün bu yeni kuşağın oluşumunda benim de küçük de olsa bir payım oldu. Sinema yazarlığının kurumsallaşmasında da katkım olduğunu düşünüyorum. Teknolojinin sağladığı pratiğin gençlere katkısı olduğu kadar bir zararı olduğunu da düşünüyorum. Öyle bir takım da türedi ki eski filmlere ulaşılması artık çok daha kolay olduğu halde seyretme zahmetine katlanmıyorlar. Ve mesela sinemayı Tarantino’yla başlatıyorlar, çok önem verdiğim bir yönetmen ama bu nasıl bir bakıştır? Sinema eleştirmenliğinde de uzmanlaşma önemli. Uzmanlaşsınlar ve o alanda daha çok yazsınlar ve kitap çıkarsınlar. n Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar / Atilla Dorsay / Remzi Kitabevi / 280 s. 16 11 Nisan 2019