17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAMİ KARAÖREN’DEN ‘GÜZEL GÜNLERİMİZ OLDU ‘ ‘Üretim üstüne kurulu dostluklar’ Sami Bey’in çok geniş bir arkadaş çevresi var ve birbirlerinin neler yaptığını çok iyi biliyorlar. Acımasızca eleştirebiliyorlar. Dostlukları hep yapıp ettikleri, ürettikleri üzerine kurulu. ADIL İZCİ C umhuriyet’te uzun yıllar Yazı İşleri Müdürlüğü yapan Sami Karaören’in önemli anı ve tanıklıklarını konu alan Güzel Günlerimiz Oldu yayımlandı. Kitabı hazırlayan Mukadder Özgeç, Şükran Sabanuç ve Ömer Özgeç’le kitap üzerine konuştuk. n Böyle bir kitap düşüncesi nasıl doğdu? Mukadder Özgeç: Biz Cumhuriyet okurlarıyız, Sami Karaören’in uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinde Yazı İşleri Müdürlüğü yaptığını da biliyorduk. Şükran Sabanuç: Sami Bey’le tanışmaya gittik. Ses kayıtları yaptık. Daha sonraki görüşmelerimizde de kayıt yapmayı sürdürdük. Ömer Özgeç: Sami Bey anlatmayı sever. Cumhuriyet gazetesinde birçok yazarın ilk yazılarını yayımlayan bir Yazı İşleri Müdürü olması önemlidir. Gazeteden ayrıldıktan sonra da toplumsal yanını diri tutabilmiş, yaşama bağlılığını koruyabilmiş aydınlardan biri olarak gördük onu. M.Ö: Bu kayıtların bir söyleşi kitabına dönüşebileceği düşüncesi daha sonra oluşmaya başladı. İş Bankası Kültür Yayınları yönetmeni Ahmet Salcan ve editör Ruken Kızıler’e bu kayıtlardan söz ettik, “Biz yayımlayalım” dediler. n Sami Karaören, önceki yani Mustafa Kemal Atatürk’ün Dil Kurumu’ndan övgüyle söz ediyor. Dilimizin bugünkü acıklı durumunu, o kurumdan yoksunluğumuza bağlayabilir miyiz? Ö.Ö: Sami Bey’le söyleşilerimiz boyunca en önemli konularımızdan biri Türk Dil Kurumu olayıdır. Bugünkü TDK’ye bakıp kurumun hâlâ aynı kurum olduğunu düşünenler var. TDK 1983 yılında 12 Eylül buyurganlarınca bütün varlığına el konularak devlete bağlı bir kurum durumuna getirilmiştir. Dolayısıyla bugünkü TDK ile Sami Bey’in içinde yer aldı ğı TDK’nin arasında büyük bir uçurum var. Ama Dil Devrimi ve TDK’nin çalışmaları amacına varmıştır ve geri döndürülemez. Devrim karşıtı kişiler bile kaçamıyorlar bu dilin tutarlılığından, oturmuşluğundan. ÇAĞI KAPANAN İNSANLAR n Kitabı okurken hüzün mü demeli, hayıflanma mı, karmaşık bir duygu sarıyor insanı… Sami Karaören özgünlüğünde insanlara artık pek az rast geliyoruz. Bu türlü insanların çağı kapanıyor mu? Ş.S: Haklısınız, Sami Karaören bir aydın ve önemli bir kişilik. Onu okurlara bi raz daha tanıtabilmeyi isterken o çağın kapandığının altını çizmekten çok “İşte böyle de yaşanabilir” demek istiyorduk. Bir aydın yaşamı örneği olarak, umutlu bir örnek olarak tanıdık, öyle de tanınsın istedik. Onun gibi kişilere az rastlanabilir belki ama nicelik olarak değil nitelik olarak değerlendirmeli bu kişileri. Çünkü umuda gereksinimimiz büyük. Anıların, yaşamöykülerinin çok okunmasının bir nedeni de bu olsa gerek. Ö.Ö: Varoluşumuz uzama ve süreme bağlıdır. Hiçbirimizin ye ri başkalarınca doldurulamaz. Sami Bey’in renkli kişiliği, işini iyi yapmasının yanı sıra insan sevgisine bağlı olarak tarihe ve sanatlara ilgi duyması, sohbet etmeye, yemeyeiçmeye zaman ayırması dolayısıyladır. Şimdi koşullar değişmiştir. Gazeteler işlevlerini yerine getiremiyorlarsa böyle bir ortamda Sami Karaören gibi birileri zor çıkar. n“Sunuş”ta, kitabın adını nereden esinlendiğinizi açıklıyorsunuz. Birkaç yıla yayılan bu hazırlık sürecinde sizlerin de “güzel günleriniz oldu” mu? M.Ö: Üç yıl boyunca sık sık görüştük Sami Bey’le. Sami Bey’le mutsuz olmak zor iş. Hep güzel günler geçirirsiniz. Dostları çoktur. Biz de orada birçok yeni dost edindik. Ş.S: Şiir hiç eksik olmazdı, onun güçlü belleğiyle bir şiir şölenine dönüşürdü buluşmalarımız. Söyleşimiz boyunca yakın tarihimizi tanığından dinlemek bizim için büyük bir ayrıcalık oldu, ondan çok şey öğrendik. DOSTLUKLARI ÜRETTİKLERİ ÜSTÜNE KURULU n Sami Karaören, Lise 10’da E. Maria Remarque’ın “İnsanları Seveceksin” romanını okuduktan sonra kendisini bir okul bi tirmiş gibi duyumsadığını söylüyor ve ekliyor: “Ardından Panait İstratiler geldi. Bizim üniversite yıllarımızda dönemin önemli romanlarını okumamış olmak, tiyatroya, sinemaya gitmemiş olmak ayıplanırdı.” O günlerden bugünlere neler değişti? M.Ö: O dönemi ucundan da olsa yakalamış kişileriz. Yeni bir kitabı çoğumuzun okuduğunu, aynı oyunları izleyip üzerinde uzun uzun konuştuğumuzu söyleyebiliriz. Şimdi yayın sayısının artışı, reklam işinin kitaba da girmesi, çoğunlukla yazarın ününün arkasındaki boşluk ve başka etkenler okurları ortak noktalarda buluşturamıyor. Kitapta gördüğünüz gibi Sami Bey’in çok geniş bir arkadaş çevresi var ve birbirlerinin neler yaptığını çok iyi biliyorlar. Acımasızca eleştirebiliyorlar. Dostlukları hep yapıp ettikleri, ürettikleri üzerine kurulu. İşte bu durum çok özel. Bugünün belki yitirdiği en önemli özellik bu. Uzun uzun yaşanan dostluk günleri, sohbetler, keskin eleştiriler anılarda kaldı artık. Ö.Ö: Cumhuriyetin bütün kurumları toplumsallık üzerine kurulmuştur. Fabrikalar bile yalnızca üretim yapılan ve en çok kazanç getirecek bir kurum olarak değil; sanat, kültür, spor, eğitim alanları; kreş, yuva ve sağlık birimleriyle bütünlüklü bir yaşam alanı olarak tasarlanmıştı. Eşkıyalık, 12 Mart 1971’de ve 12 Eylül 1980’de askeri de yanına alarak toplumsallığı budadıkça budadı ve geldik bugünlere. Bütün bunlara karşın toplumu, doyumu tüketimde arayan bir kitle olarak görmek haksızlık olur. Gezi olayları bu açıdan önemli derslerle doludur. Hiçbir örgütün, hiçbir partinin işlevi olmaksızın Türkiye çapında 13,5 milyon insan (TÜİK verilerine göre) bir araya gelmiş barışçıl dileklerini dile getirmek için. Bunu görmezden gelmemeli. n Sami Karaören’in çevresinde dönemin gerçekten önemli aydınları, sanatçıları var. Bu kişileri yakından tanımış, dostluk etmiş birinden dinlemek çok hoş olmalı. Neler söylersiniz? Sami Bey’in önemli kişilerle yakınlığı daha dört yaşında başlıyor. Anaokulu öğretmeni Cevat Şakir Kabaağaç’ın eşi. Lise yıllarında öğretmenleri Cahit Külebi ve Cavit Orhan Tütengil. Cahit Külebi, Behçet Necatigil’le yakın arkadaş. Sami Karaören üniversite için İstanbul’a geldiği zaman cebinde Behçet Necatigil’e yazılmış bir mektup var. Şiire duyduğu büyük ilgi nedeniyle Orhan Veli gelip üniversitede buluyor onu. Gazeteciliğe başlamasına Adnan Benk neden oluyor. Dünya gazetesinde Falih Rıfkı ve Bedii Faik’le çalışıyor. Üniversite yıllarında tanıştığı Muhsin Ertuğrul’la yıllar sonra Nadir Nadi aracılığıyla bir araya gelip ardından sıkı dost oluyorlar. Sami Bey, Cahide Sonku’nun elinden yediği kirazın tadını hiç unutamıyor. Vâlâ Nurettin’le yaptığı bir Paris yolculuğu, gene Melih Cevdet Anday’la çocukluğunun geçtiği Kayaköyü’ne yolculukları çok zevkle okunacak anılar… n Güzel Günlerimiz Oldu / Sami Karaören/ İş Bankası Kültür Yayınları / 192 s. / Nisan 2019 10 11 Nisan 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle