07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2019 YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ SOSYAL BİLİMLER: NAGEHAN TOKDOĞAN ‘YENİ OSMANLICILIK’ ‘AKP’nin duygu siyaseti tükendi!’ 74. Yunus Nadi Ödülü’nü, Yeni Osmanlıcılık Hınç, Nostalji, Narsisizm adlı çalışmasıyla kazanan Nagehan Tokdoğan; Osmanlı’nın “esas” kimlik olarak inşasına yönelik süregiden çok yönlü seferberliği inceliyor. AKP iktidarının, Yeni Osmanlıcılığı, yeni bir millî kimliğin ve haleti ruhiyenin inşasına harç yapmasını değerlendiriyor. GAMZE AKDEMİR [email protected] Y eni Osmanlıcılık Hınç, Nostalji, Narsisizm’i hazırlarken vardığınız temel sonuçlar nelerdir? Sizin nitelemenizle, “Gerçek bir Osmanlı geçmişiyle bağ kurmaktan öte, bugünün dertlerine ve arzularına seslenen bir duygular harekâtı”nda, iktidar nelere özlemle hareket ediyor ve hangi duyguları diriltme peşine düşüyor? Bu kitap doktora tezimdi. Tezin amacı AKP’nin yıllardır yürüttüğü duygu siyasetini ve bu siyaset yapma tarzıyla seçmenlerden aldığı desteğin duygusal arka planını anlamaktı. Biliyorsunuz siyaset genelde akılla ilişkilendiriliyor, duygular siyasal alanın dışında, daha ziyade psikolojik ve bireysel şeylermiş gibi kavranıyor. Gelgelelim AKP’nin siyaset sahnesine çıkışından itibaren tabanını giderek genişletmesinin nedenlerinden biri de etkili bir duygu siyaseti yürütmüş olmasıydı. (Yine son birkaç yılda bu desteğin azalmasının nedenlerinden biri de AKP’nin duygu siyasetinin tükenmiş olmasıdır.) Yeni Osmanlıcılık tam da AKP’nin siyasal söylemine hâkim olan Eski TürkiyeYeni Türkiye karşıtlığının göbeğinde duran bir politik anlatı. Bir kurgu. Bu anlatı her şeyden önce İslamimuhafazakârların Cumhuriyetle giriştikleri savaşın bir sonucu olarak ortaya çıktı. Ve yine İslamimuhafazakâr ideologların neredeyse bir asırdır besleyip büyüttükleri duygu olan hınç zemininde yükseldi. Ben, çalışma boyunca tespit ettiğim tüm duyguların toplumsal ve siyasal düzlemde nasıl işlediklerine, nasıl hareket ettiklerine odaklanmaya çalıştım. Dolayı sıyla ele aldığım her duygunun ontolojisini ortaya koymaya çalıştım. Örneğin hınç duygusu, içerisinde bitmek bilmez bir öfke, nefret, tiksinti ve intikam arzusu barındırır. Bu duyguların uzunca bir süre dışa vurulamamasından, ifade edilememesinden, içe atılmasından kaynaklanır. Yıllar içinde bünyevileşir, kronikleşir ve bir vadede artık hınçtan azade bir kimliğiniz kalmaz. ‘YENİ OSMANLICILIKTA HINÇ, HARÇ GÖREVİ GÖRDÜ!’ AKP’nin belli bir döneme kadar yoğun biçimde dolaşıma soktuğu mağduri yet söyleminin güçlenmesinde de ardından Yeni Osmanlıcılığın yükselişinde de hınç, bir tür harç olarak iş gördü. Yalnızca siyasal seçkinlerin değil, toplumsal tabanın da hırslarına, arzularına, özlemlerine hitap eden bir duygusal motivasyon kaynağı oldu. Yeni Osmanlıcılığın kolektif dağarcığa güçlü biçimde nüfuz etmesi ve toplum tarafından bu denli benimsenmesi aynı zamanda bu anlatının bir tür “milli ihtiyaç” olduğunun da göstergesi. Yani ortada yukarıdan aşağı işletilen bir resmi söylemden ziyade, yukarı ile aşağı arasında gidip gelen ve bu sayede güçlenen bir anlatı var. Bugün gelinen noktada Yeni Osmanlıcılık 510 yıl önceki eski büyüsünü yitir miş gibi görünse de AKP ve tabanı açısından hâlâ bir tür kibirnarsisizm devşirme aracı olarak kullanılıyor. Elbette bu kibre en az onun kadar güçlü bir korku da eşlik ediyor. AKP’NİN SEMBOLİK SİYASETİ! n Yeni Osmanlıcılığın kimlik inşasına yönelik seferberliğin geldiği bugünkü noktayı başlıca hangi başlıklar altında analiz ettiniz? Araştırma boyunca Yeni Osmanlıcılığı, AKP’nin sembolik siyasetinin kilit bir aracı olarak ele aldım. AKP’nin ürettiği, dolaşıma soktuğu duyguları, Yeni Osmanlıcı duygu siyasetinin en güçlü sembolik uğrakları olduğunu düşündüğüm lider (Erdoğan), mekân (İstanbul) ve MİT (15 Temmuz darbe girişimi) başlıkları üzerinden analiz etmeye çalıştım. Ortaya hınçtan narsisizme uzanan bir siyasalduygusal serüven çıktı. Şu an gelinen noktada ise artık AKP “yönetme” vasfını neredeyse bütünüyle yitirmiş ve salt “düşme korkusu” ile hareket eden bir parti izlenimi veriyor. Ekonomiden dış politikaya, yargıdan topluma kadar ülke topyekun bir kriz içerisinde. Böyle bir konjonktürde AKP açısından duygu üretmeye çalışmak da sembollere sarılmak da sonuç vermeyecektir. ‘BU ÖDÜL, UMUDUMU TAZELEDİ’ n Sosyal Bilimler Araştırması dalında 2019 Yunus Nadi Ödülü’nü kazandınız. Duygularınızı paylaşır mısınız? Ödüle layık görüldüğümü ben de Cumhuriyet’teki haberden öğrendim. Hem çok sevindim hem de çok şaşırdım. Zira ödüle bireysel başvuru yapmamıştım, yayınevim benim adıma başvurmuştu. Benim için büyük bir sürpriz oldu. Bir yıl önce mevcut antidemokratik rejim yüzünden üniversite ile bağım koparılmıştı. Bu bir yılda, on yıldan fazla bir süre emek verdiğim “akademisyenliği” icra etmek için kurumsal bağların pek de gerekli olmadığını anladım. Akademisyenlik teknik bir meslek değil. Eleştirel düşünce ve toplumu anlama çabası, üniversitelerin kapıları size kapandığında yok olup giden şeyler değil. Elbette kurumsal bağınız koparıldığında bir yandan yaşamınızı sürdürmeye çalışırken bir yandan akademik ilgilerinizi sürdürmek çok çok zorlaşıyor. Vazgeçmeye yaklaşıyorsunuz. Bence Yunus Nadi Ödülü ve benzeri ödüller tam da umudunuzu yitirmeye başladığınız anlarda çıkagelmeleri bakımından çok değerli. Bu sayede emeğinize hâlâ kıymet verildiğini, çabanızın o kadar da beyhude olmadığını anlıyorsunuz. Benim için bu prestijli ödülü almış olmanın böylesi “hayati” ve duygusal bir anlamı var. n Yeni Osmanlıcılık Hınç, Nostalji, Narsisizm / Nagehan Tokdoğan / İletişim Yayınları / 286 s. 18 17 Ekim 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle