08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2019 YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ ŞİİR ÖDÜLÜ: HAKAN SAVLI ‘KIRGIN KARNAVAL’ DOSYASI İLE ‘Dünyaya ironiyle bakıyorum’ “Kırgın Karnaval”ı yazarken yaşamın akışını düşündüğünü, renkli bir karnaval gibi mutluluk veren, bir yandan da verdiği acıdan dolayı da kırgınlıkla dolu olan ‘yaşam’ı imlediğini söyleyen Hakan Savlı, “Kitabın ilerleyen sayfalarında Karl Marx, Aylan Kurdi, hokkabazlar, travestiler, Faust, Kepler, Galileo derken hak ettiğim yeri, yani Einstein’ın Şoförü olarak buluyorum kendimi…” dedi. GAMZE AKDEMİR [email protected] K ırgın Karnaval, önceki kitaplarınızdan faklı bir ses getiriyor. Bu yeni dönem şiirlerinizde sizi etkileyen, esinleyen ne gibi unsurlar oldu ve bunlar şiirlerinize nasıl yansıdı? Kırgın Karnaval, yakında Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanacak. Kitabın sonlarına doğru olan şiirler için haklısınız; nihilist, ironik bir ses var. Sanırım müzmin melânkolim azalmaya başladı, dünyaya biraz ironiyle bakıyorum. Bunu Gezi Parkı’ndaki çocuklardan öğrenmiş olabilirim. Sürekli Leonard Cohen dinleyip Memet Baydur okumanın da etkisi olabilir. Sulu gözlü, kötümser bir ihtiyar olmaktansa ‘ciddi bir alaycı’ olmaya çalışacağım galiba. Yine de kendimi tam anlayamadığım için, ileride nasıl bir şey yazarım bilmiyorum.  Düşününce, son yıllarda çok fazla iyi şey de oldu. Örneğin kızım ilkokula başladı ve bana doğru yürüme, kravat takma dahil olmak üzere birçok öğütleri var. Sonra politik iklimdeki değişiklik, mesleki bazı gelişmeler. Ama sanatın asıl temaları olan aşk, hayat gibi şeyler bir insanın şiirlerine hangi kapıdan girer, sözcük seçimini, hayal dünyasını nasıl etkiler tam olarak kimse bilemez sanırım. El yordamıyla olan şeyler. Belki Maradona’nın dediği gibi ‘Tanrı’nın eli’dir. EINSTEIN’IN ŞOFÖRÜ! n Karnaval kavramını ne bağlamda imlediğinizi ve şiirlerinizin içselliğini bütünle yişini anlatır mısınız? Ayrıca günümüz şiirinin kavramlarla ilişkisini ve dramatik yapısını nasıl yorumluyorsunuz? “Paramparça aksa kırgın karnaval” diye yazarken yaşamın akışını düşündüm. Renkli bir karnaval gibi mutluluk veren, bir yandan da verdiği acıdan dolayı da kırgınlıkla dolu olan ‘yaşam’.  Kitabın ilk bölümünde bir ‘nehir’ imgesi var; hem bir ad hem içime dolan bir duygu olarak. İlerleyen sayfalarda Karl Marx, Aylan Kurdi, hokkabazlar, travestiler, Faust, Kepler, Galileo derken hak ettiğim yeri, yani Einstein’ın Şoförü olarak buluyorum kendimi…  Günümüz şiiri deyince: Türk şiirinin büyük bir geçmişi var. Bugün yayımlanan şiirleri izlemek yerine o geçmişi daha derin okumakla uğraşıyorum. Sorduğunuz bu çok katmanlı soruyu kısaca yanıtlamak imkânsız. Üstünde çalışıp yanıt vermek istersem, söze; beni lise ve üniversite yıllarımda derinden etkileyen bir avuç genç unutulmaz şairle başlardım. Yeni Türkü Yayınları çevresinde şekillenen bir hareketin şairleriyle. ‘ŞİİRDE BAŞARI YOKTUR. KALBİMİZ VARDIR’ n Yunus Nadi Şiir Ödülü’nü kazanmanın şiir yolunuzda nasıl bir etkisi olacaktır? Şiirde başarı yoktur. Kalbimiz vardır. Ben Yunus Nadi Ödül Törenini eşsiz bir teşekkür etme fırsatı olarak görüyorum. Genç bir hekimken Yeniköy’de tanıştığım ve bir dönem gün aşırı tansiyonunu ölçtüğüm, şiir yazdığımı duyunca bana; ‘Yunus Nadi Ödülünü ne zaman alıyorsun’ diye takılan Berin Nadi Hanımefendiye… Jürideki değerli edebiyatçılara… Ayrıca kalbimi şiirle dolduran köyümün insanlarına, çocukluğumun gecelerinde evin önünden akıp giden su sesine, ay ışığında hikâyeler anlatanlara, yıldızların adlarını öğretenlere, dünyayı ve ço bırak geleyim ölümden geri yıkarsa bankaları borsaları yoksullar çünkü yüzün bir yerdir dağlara söylediğim kara ormanların doğduğu ölen arkadaşların yeniden buluştuğu ölümden geri, derdim ki, gelemem ki bırak geleyim yüzün  ters akan bir pınarken herkesin acısının İstanbul oluştuğu bırak geleyim, bana... hayatı anlat..   kanlı bir hayat vardı yüzünle doluşurdu kimi adsız delikanlılar yer altından gelir ve yüzüne kavuşurdu...  yüzün emerdi ağrıları şefkatle çiğnenen çocukluğu, ezilen karı... ben ölümden gelirsem sana gelirdim yüzün artık usulca yıkardı sonbaharı.   (Yüzün adlı şiirden) cukları korumak için acı çeken, ölüp giden o gencecik abilere… Beni eğiten yaratan Cumhuriyet Gazetesinin Uğur Mumcu, İlhan Selçuk gibi yazarlarına... Hatta, ormanlara terkedilmiş sokak köpeklerinin gözlerindeki dostluğa. Kartopunu keşfedenlere. Nâzım’ın Samansarısı’nın sonunda dediği gibi: “bu gazetenin kâadını yapan lara, yazısını dizenlere, nakışını basanlara, satanlara, para verip alanlara, alıp da okuyanlara…” Ve bir de İstanbul’ a gelmeye korktuğu halde beni yalnız bırakmayarak, Boğaz Köprüsünden şaşkın gözlerle ilk kez geçip Avrupa’ya ayak basacak olan, yedi yaşındaki küçük kızım Yağmur’a teşekkür edeceğim. n 10 17 Ekim 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle