07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2019 YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ ROMAN ÖDÜLÜ: ZEYNEP GÖĞÜŞ ‘IŞIK ÜLKESİNDEN’ ‘Hepimiz göçmeniz aslında. Yerleşmek zor mesele!’ Roman dalında 89 yapıtın değerlendirildiği ve Seçici Kurulu Adnan Binyazar, İrfan Yalçın, Konur Ertop, Asuman Kafaoğlu Büke ve Zeynep Aliye’den oluşan 74. Yunus Nadi Ödülü’nü, Işık Ülkesinden adlı romanıyla Zeynep Göğüş kazandı. GAMZE AKDEMİR [email protected] FOTĞRAF: VEDAT ARIK Y unus Nadi Roman Ödülü kazandığınız Işık Ülkesinden’de, tıpkı günümüz gibi sökülmek istenen kadim tarihli zeytin ağaçlarında metaforlaşan o kök salmak, tutunmak, yaşamak isteyenleri okuyoruz. Göze alınanlar, sayısız ödenmiş bedel ardından oluşum, kökleşme, arada kalmalar ve dönüşüm başta olmak üzere romanı, özellikle yaşananların manevi gerçekliği çevresinde yazıyorsunuz. Bu bağlamda göç ve kimlik sorununu anlatır mısınız? İnsanlık tarihi baştan sona bir göçme, taşınma, yerleşme hikâyesi değil mi? Göç, üzerinde yaşadığımız toprakların da binlerce yıllık gerçeği. Hepimiz göçmeniz aslında. Kimse dünyaya doğduğu evde veda etme lüksüne sahip değil bu ülkede. Yerleşmek zor mesele. İstanbul’u fethetmekle işin bitmediğini görüyoruz işte. Göçmen hayat boyu gizli bir tedirginlik taşır içinde. İş aidiyet kurmaya geldiğinde, en kolay yolu belki de bunu toprakla bağ kurarak yapmak. Işık Ülkesi’nin özelinde kahramanımız bunu terk edilmiş zeytin ağaçlarını sahiplenerek başarıyor. KİTAPTA BİR BEKTAŞİ DAMARI VAR! Romanı yazmaya “Biz kimiz?” sorusunu sorarak başlamıştım. Romanda öy küsü anlatılan Rumeli göçmeni ailenin yaşadığı Göztepe’deki köşk Türkiye’yi, içindeki insanlar hepimizi temsil ediyor. Köşk ülkenin bir metaforu, aile fertleri yeni Türkiye’nin vatandaşları. Yeni nüfus kâğıtlarında “imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz” yazıyor. Ama nereye kadar? Ayrıca manevi gerçeklikten söz ettiğiniz için söylemem gerek; kitapta alttan al “Odanın içinde kıpırdadı. Mekânla zaman birbirine karıştı. Neredeydi? Deniz, kayalıklar, taraça, odalar, arkadaki tepelere yayılan zeytin ağaçları... Kendi tarihi içinde hareket etti, o kıpırdadıkça zihni bildiklerinden bilmediklerini türetti. Dedesinin saatine baktı, çalışıyordu.” ta akan bir Bektaşi damarı var. Roman boyunca çeşitli görünümlerde ortaya çıkıyor bu damar. Bazen bir ışık hüzmesi, bazen kuşlar, bazen antik kentlerdeki öyküler, bazen de bir şişe şarap üzerinden Bektaşiliğin bu topraklardaki izlerini görüyoruz romanda. CUMHURİYET’İN ÖNEMLİ OLAYLARI n Geride bırakılan ve tren düdüğünün ardından yoluna düşülen yeni vatan... Yeni yaşamlarına, önemli bir zaman aralığında yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nde başlamak üzere göç eden Rumelili bu ailenin öyküsü, bize sadece ailenin yeni yaşamını değil; yeni bir ülkenin yol hikâyesini de anlatıyor Işık Ülkesinden. Nasıl? Türkiye’nin geriye doğru yüz yıllık hikâyesi var romanda. Geniş bir zaman dilimini içeren panoramik bir yapının içinde yer alması gereken çok sayıda ola yı zamandaki sıçramalar ve olaylar arasında atılan kancalar sayesinde, okurun kafasını karıştırmadan, savrulmadan kurgulamaya çalıştım. Roman, kaybedilen Rumeli topraklarında trenle kaçış öyküsüyle başlıyor. Yeni vatanda hür olmak, romanın kahramanı Veli için yeni rejimde olan biten her şeyi mübah kılıyor. Arada yükselen vicdanının sesini bastırıyor. Kurguda üç kuşak aile fertlerinin hayatla nasıl başa çıktıkları ya da çıkamadıkları, Cumhuriyet tarihinin önemli olaylarıyla iç içe geçerek işleniyor. Aşar vergisinin kalkması, ekonomik krizler, karartma günleri, Aşkale, 67 Eylül olayları, 27 Mayıs 1960, 71 Muhtırası… Bir ailenin kendi tarihi üzerinden aslında Türkiye’nin Cumhuriyet öncesi ve sonrası yaşadığı değişimi okumuş oluyoruz böylece. Cumhuriyet devriminin toplumda nasıl algılandığı, bireylerin dünyasında ne tür çatışmalara yol açtığı, bunun yanı sıra kadınların özellikle bu dönüşümden ne şekilde etkilendiği romanda yer alıyor. TOPLUMSAL DEĞİŞİMİN BİREY ÜZERİNDEKİ ETKİSİ Öte yandan şunu hemen belirtmek isterim, romandaki karakterler birtakım kesimleri temsil eden tipler değildir. Her birinin ruhsal ve düşünsel derinliğini kurmaya, onları tüm gerçekliğiyle kurgulamaya özen gösterdim. Yazarken okurun hikâyeye sızması için incecik aralıklar bırakıp, onların da hikâyeye dahil olduklarını hissettirmeye çalıştım. Ayrıca genel ve afaki söylemlere sıkışmamak önemliydi benim için. Roman karakterleri arasında gezinerek her bir kahramanın iç çatışmalarını aktarmayı hedefledim ve toplumsal dönüşümün bireyler üzerindeki etkisini göstermeye çabaladım. Şunu da ekleyeyim, köşkte yaşayan aile fertleri arasındaki görüş farklılıkları, sadece kuşak farkı değil aynı kuşaktan olanlar arasındaki farklılıklar da dikkate değer. Geçiş döneminde olan bir ülkede kuşkusuz ki haneler içinde bu tür bir iç içelik mümkün. Ama birbirine çok uzak gibi görünen insanların bir arada yaşayabilmesi, toplum olarak sahip olduğumuz bir kapasiteyi de hatırlatsın isterim. Birbirini her şeyiyle kabul etme, kucaklama, çatışsa da beraber durabilme kapasitesi. n Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanmak sizde nasıl bir duygu yaratıyor? Şimdi artık üzerime daha fazla sorumluluk bindiği duygusuyla baş başayım. Kendini her seferinde aşabilmek gibi bir mesele var önümde. Bu hep böyleydi belki ama Yunus Nadi armağanını kazanmak okura ve kendime karşı olan sorumluluğumu arttırdı. İkinci romanım Zeytin Kuşu yolda. Bu, bir başkaldırı romanı. n Işık Ülkesinden / Zeynep Göğüş / Everest Yayınları / 288 s. 14 17 Ekim 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle