Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CLAUDIO MAGRIS’TEN ‘TUNA BOYUNCA’ Gezi tanımak, öğrenmektir! Avrupa’nın en büyük ırmağı, birçok ülkeden geçtiği için de ekonominin can damarı, ama Tuna sadece o kadarla anlatılabilir mi? KORKUT AKIN C laudio Magris, Tuna’nın kaynağından itibaren geçtiği yerlere neler kattığını, yaşattığını da anlatıyor. Tuna da her nehir gibi bir kaynaktan çıkıyor. Yazarın, mitolojik öykülerden de el alarak anlattığı gibi bu kaynak bir musluk. Bir olukla akıyor gözesine... O musluk hangi evin, kimin? Tuna duygu taşıyor, mavnalar taşıyor, balıklar taşıyor, insan taşıyor... Tuna ekonomiyi, sosyolojiyi, sanatı da taşıyor. Yazarın (ve kuşkusuz alabildiğine başarılı çevirmenin) betimlemesi, okuru alıp götürüyor Tuna boyuna... O kaynağı, gözeyi, oluğu görmek istiyor. Betimlemelerin gücü sözcüklerde gösteriyor da... YAŞAM TAŞIYOR “Yazı yazmanın da o otların arasında akan sulara benzemesi, çekingen ama sonu gelmez bir tazeliğin olması gerekir” diyor, alabildiğine akıcı, alabildiğine görsel cümlelerle: “...ayaklarım sırılsıklam yeri yoklayarak ilerlerken çamurlu kısımlardan sakınıyor, sayfanın boşluklarını daire içine alan ve boydan boya çizen, yürekte ve zihinde bir pıhtıdan kaçınan ve bir mürekkep lekesini aşmış gibi... yoluna devam eden kalemi andırıyor.” Bir nehri bir kaleme benzetmek yaşamı oluşturmak demektir. Buna da bağlı olarak belki de esintilerle biz okurları o peyzajdan çıkarıp bir tiyatro sahnesine, bir dinleti salonuna, bir sinemaya sokuyor. Claudid Magris, “Yazarın hayatı devamlı bir savaş durumudur” dese de kitap, okuru o savaştan bu savaşa sokuyor... Her betimlemeyle bir başka yıla ve yere savruluyoruz tarihin o derinliğinde. Mitolojik öyküler de yer alıyor o derinlikte, İkinci Dünya Savaşı’nın insanı kahreden yangını da... Yazarlar da yer alıyor, Shakespeare’den Freud’a... Türkler de var bu yolculukta. Macaristan’da Türklerle Savaşla İlgili Vecizeler Hakkında İnceleme’den dem vururken yazar, savaş sanatının tarihin ve genel olarak hayatın kötülüğü tarafında zorunlu kılınan bir ilim olduğunu atlamıyor. ŞİİR GİRİNCE İŞİN İÇİNE... Onca ülkenin topraklarını sulayarak geçen Tuna, bir bakıma evrenselliğin akışıdır, bununla birlikte “dünyanın ve zamanın bittiği yere kadar uzandığı” iddia edilen Avusturya İmparatorluğu’nun bu duygusunu da aşıp geçer. Ne büyük bir sudur ki Tuna, büyüleyici bir güzellik de sunar çevresine... Bitek toprakların temeli olduğunu bilir sanki. Kıyısında oturanlar akıp giden suya (“Karadeniz akıyor durmadan” diyor ya Nâzım Hikmet, Tuna da dur durak bilmeksizin akıyor) baktıkça içlerine huzur doluyor, kendi düşleriyle mutlu oluyorlar. Karadeniz ile Tuna’nın kavuşması ise bambaşka düşler dünyası... Hölderlin, Karadeniz’e ve güneşin çocuklarına doğru efsanevi yolculuk olarak değil sadece, Herakles’in Hiperborlulara doğru yolculuğu olarak da yüceltiyor Tuna’nın akışını. Buna da bağlı olarak Tuna, Doğu ile Batı’nın karşılaşma noktası, Kafkaslarla Almanya’nın sentezi olarak çıkıyor ortaya... Magris’in, “Alman topraklarında yeşerecek ve tanrıları geri getirecek bir Helenik bahardır” nitelemesi, Tuna’nın “kurtuluş yolu” olduğunun da simgesi diye yorumlanabilir. Tuna’yı şairlerin, yazarların, kıyı boyu kentlerde mimari esteti süsleyen heykellerin de nehri olarak saymak gerekir. n Tuna Boyunca / Claudio Magris / Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı / Yapı Kredi Yayınları / 425 s. / Haziran 2019. 1710 Ekim 2019