02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

JOHN BOYNE’DEN ‘ROMANOVLAR’IN EVİ’ Bir başka prenses Anastasya öyküsü Çok satan kitaplarıyla tanınan günümüz İrlanda edebiyatının önde gelen yazarlarından John Boyne, Romanovlar’ın Evi’nde, günümüze dek pek çok edebiyat eserine ve filme konu olmuş, Rusya’nın son hanedanın en küçük kızları Anastasya’yı kendi penceresinden anlatıyor. TURGAY FİŞEKÇİ 1917’de Rusya’da bir devrim gerçekleştiğinde iktidardaki Çar ailesi, önce küçük bir yere sürgüne gönderilir, sonra da orada topluca kuşuna dizilerek öldürülürler. Petersburg’daki görkemli saraylardan kurşuna dizilmeyle sonlanan bu trajik hikâye pek çok sanat eserine de konu olmuştur. Özellikle de o sırada henüz on beş yaşında olan küçük prenses Anastasya’nın bu kırımdan kurtulup gizlice Batı ülkelerine kaçtığı, burada yeni bir hayat kurarak ortaya çıktığı yolunda hikâyeler, çağdaş peri masallarından birini oluşturmuştur. Günümüzün çok satan kitaplarıyla ünlü İrlandalı yazarı John Boyne da bu peri masalına kendi yorumunu kattığı Romanovlar’ın Son Evi’yle bu konuyu yeniden gündeme taşımış. Kitap 18991981 yılları arasına dağılan çeşitli tarihleri anlatan bölümleriyle âdeta bir yirminci yüzyıl panoraması çiziyor. Kitabın başında İngiltere’ye gelip hayatlarının büyük bölümünü bu ülkede geçiren Rus bir çiftle karşılaşırız. KÜÇÜK BİR KÖYDEN SARAYA Erkek kahraman Georgi, küçük bir köyde yaşayan yoksul bir gençken köylerine gelen Çar’ın kuzeni Grandük’e yapılan bir suikasti önleyince Saray’a koruma görevlisi olarak alınır. Burada gördüğü Çarın en küçük kızı Anastasya’ya âşık olur ve sevgisi karşılıksız kalmaz. Ancak Birinci Dünya Savaşı sonunda gerçekleşen 1917 Devrimi’yle Çar ailesinin egemenliği son bulur ve iki âşık için zor günler başlar. Çar ailesi sürgüne gönderilince Georgi de peşlerinden gider. Anastasya ile buluştukları sırada aile kurşuna dizilir ve ikisi arkalarına bakmadan kaçarak önce Paris’e gelir, burada iki yıl geçirip Londra’ya yerleşir, sıradan bir hayat yaşarlar. İNGİLTERE YILLARI Romanın başında Georgi’nin eşini Zoya adıyla tanırız. Yumurtalık kanserine ya kalanmış, hayatının son günlerinde yaşlı bir kadın. Georgi ise, Britanya Müzesinde kütüphane memurluğundan emekli olmuştur. Bir kazada genç yaşta ölmüş bir kızları ve ondan bir torunları vardır. Roman geliştikçe tarihler geriye gider ve bu yaşlı çiftin Petersburg’daki Kışlık Saray’dan Londra’ya uzanan ilginç hayat hikâyelerine tanık oluruz. Romanın en büyük başarısı, anlattığı kişilerin bireysel öykülerinin ardına dönemin toplum ve dünyasını da katabilmiş, kahramanların yaşadıkları bireysel hayatların dışındaki geniş dünyayı da yansıtabilmiş olmasıdır. Roman kahramanı Zoya’nın aslında Anastasya olduğunu romanın ancak son sayfalarında anlıyoruz. Kansere yakalanan Zoya, ömrünün son günlerinde bir geziye çıkmak ister ve Finlandiya’ya gelirler. Ülkelerinden ayrılalı altmış yılı geçmiştir. Gençliklerinin şehri Petersburg’a bu denli yaklaşmışken ani bir kararla Petersburg’a gelip, bir zamanlar içinde yaşadıkları Kışlık Sarayı ve çevresini ziyaret ederler. Bu sırada kendi yaşlarında bir kadın yanlarına gelip Anastasya’yı tanıdığını belli eder. Böylelikle Zoya’nın aslında Anastasya olduğunu anlarız. Meraklısı için şunu da ekleyelim: Romanın ilk basımı 2009’da yapılmış. Çar ailesinin cesetleri üzerinde yapılan araştırmalar ise 2007 yılında sonuçlanmış ve Anastasya’nın da Çar ailesiyle birlikte öldüğü kesinleşmiştir. n Romanovlar’ın Evi / John Boyne / Çeviren: Özlem Yüksel / Deli Dolu / 468 s. / Eylül 2019. CEVAT TURAN’DAN ‘BIR EYLÜL YARASI’ Devrim, başkalaşım ve insan! Cevat Turan, yeni romanı Bir Eylül Yarası’nda, 70’lerde sol ideallere adanmış bir hayatın başarılı bir işadama dönüşmesinin hikâyesini anlatıyor. GAMZE AKDEMİR [email protected] Cevat Turan, yeni romanı Bir Eylül Yarası’nda, Çorum olaylarının perde arkasını merceğe aldığı önceki romanı Unutmalar Şehri’nin Kızıl Ömer’ini alıyor merkeze. 1980 Darbesi’nden önce İstanbul’da bir bekçinin vurularak ölümüyle sonuçlanan bir banka soygununa ilişkin, yıllar sonra bugün inanılmaz zenginleşmiş Kızıl Ömer’e konulan mimle başlıyor Bir Eylül Yarası. Turan, 70’lerde sol idealleri uğruna işkencelere, hapse talim etmiş, devri me adanmış Kızıl Ömer’in 2010’ların varsıl, başarılı işadamı Ömer Soylu’ya evrilen hikayesini geçmişin mühürlendiği bir günlük eşliğinde anlatıyor. Ömer Soylu’nun tuttuğu ve kızı Filiz aracılığıyla okura sunulan bu günlükler eşliğinde ördüğü romanında, bugününe ilkelerinden taviz vermeden ulaşabilmiş bu devrimci gencin ruhundan, büyük yalnızlığından bir koza örüyor. Bitmemiş hesaplar çevresinde hareketli bir dil ve zamanlararası bir kurguyla kaleme aldığı, giderek siyasi polisiye türüne evrilen Bir Eylül Yarası’nda, yıllar sonra banka soygunu davasını yeniden açan Cevat Turan, aslında siyasi polisiye yazmak için yola çıkmadığını ifade ediyor. Buna karşın çıktığı yolun kendisini buraya getirdiğini ifade eden yazar, romanın polisiye yapısını iç dünyalarda kopan fırtınalar kadar operasyonu yöneten, öldürülen bekçinin oğlu, intikam peşinde koşan hınçlı komiserin yarattığı bir sürek avıyla aksiyonlandırıyor. Koşutunda gözaltılar, Ömer Soylu’nun kendisine kurulan bir kumpas sonucu tutuklanması, tanıdık bir savcı, is piyoncu bir eski yoldaş gibi bağlamlarla da güçlendiriyor. Tüm bunlar yaşanırken ise metne tüm heyecanı, doğallığı ve gücüyle duru bir aşk zarfiçe eşlik ediyor. Dünün Kızıl Ömer’in devrimciliği ile bugünün Ömer Soylu’sunun varsıllığında iki dünyayı roman kişisinin kaybolmamış ilkeselliğiyle kimi bütünleştiren kimi çarpıştıran yazar, yol boyu geçmişin kapa lı kutularını açıyor. Bir yandan da yeni filizlenen deruni ye ni kuşak bir aşkı tüm doğasıyla özneleştirirken aynı anda memleketin ve insanın değişen çehresinde toplumsal ve siyasal zarları soyuyor, yaraları yüze çıkarıyor, hesaplaşıyor. Adaletin göreceliliğini sorguluyor. İdeolojik ve sosyolojik alanda yaşanan kaçınılmaz değişimin ilkesiz bir başkalaşıma varışının topluma faturasını çözümlüyor. Kendisinin de bizzat tanık olduğu yakın tarihin ve bugünün yakıcı gerçekleri çerçevesinde; gizli tanıkların cirit attığı, adalet duygusunun yittiği, gündemi kumpaslarla belirlenmiş, kandırılmış, susturulmuş, toplumun hallerine, bireylerin irade siciline dikkat kesiyor. n Bir Eylül Yarası / Cevat Turan / Pupa Yayınları / 303 s. 10 10 Ekim 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle