Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BÂKİ ASİLTÜRK’TEN “ŞİİR YÜKLÜ GEMİ” ‘Türkçenin geleceğini kuruyoruz’ Türk şiiri üzerine yaptığı çalışmalarda daha çok dönemsel boşlukları dolduran Bâki Asiltürk, yakın dönem şiirimizin tanıklarından. Bu tanıklık, entelektüel kişilik altında toplanan şairlik, eleştirmenlik ve akademisyenlikle iyiden iyiye perçinlenmiş durumda. Son yirmi beş yılın şiirini, kitaplarını inceleyen Asiltürk’ün 19942018 arasında, dönemin önde gelen dergilerinde yayımlanan yazıları “Şiir Yüklü Gemi”de bir araya geldi. Asiltürk’le kitabını konuştuk. sinan bakır Ş iir Yüklü Gemi, ciddi bir ilgiyle karşılandı. Kitaptaki yazılar uzun bir zaman dilimine yayılmış verimlere odaklı. Yazıları hangi ihtiyaçtan bir araya getirdiniz? n Ben böyle bir ihtiyaç duymamıştım. 1990’lardan bu yana yayımladığım kitap eleştirileri dergi sayfalarında kalmıştı. Değerli arkadaşım Mehmet Can Doğan’ın önceki sene Eskişehir Şiir Festivali sırasında sohbet ederken getirdiği öneri, bu kitabın ortaya çıkmasını sağladı. O olmasa bu kitap yayımlanmaz veya çok gecikirdi. n Şiir Yüklü Gemi’de yaklaşık 110 şiir kitabını eleştirel bir bakışla incelemişsiniz. Peki, bu “yük”ün estetik düzlemdeki karşılığı nedir, ağırlık nereden geliyor? n Kitaptaki yazıların 1990’lardan bu yana geniş bir zamana yayılması ve çeşitli anlayışlardan şairlerin yapıtlarına yönelik eleştirilerle şekillenmesi bir panorama gösteriyor. Yazılar toplamının tek bir estetik düzlem üzerinden değerlendirilmesi ise kolay değil çünkü kitapta birbirinden farklı şiir anlayışlarına sahip şairler hakkındaki değerlendirmelerim var: Lâle Müldür, Güven Turan, Haydar Ergülen, Tuğrul Tanyol, Serdar Koçak, İhsan Deniz, Birhan Keskin, Hüseyin Peker, Şeref Bilsel, Cenk Gündoğdu, Deniz Durukan, Ömer Şişman, Serkan Işın, Mustafa Erdem Özler... Durum böyle olunca çeşitli estetiklerden söz etmek gerekiyor. Yine de kalemim galiba en çok lirik şiire çalıştı. Ben, içten gelen bir atılış ve coşkuyla yazılan hakiki şiire inanırım, şiiri bir kelime oyunu veya genel olarak oyun şeklinde görenlere ciddi estetik mesafem var! Ortada olanı görme ve gösterme eğilimimden dolayı, ayrım gözetmeden çalıştım yine de. “GEMİ (Z)ENGİN ÇAĞRIŞIM GÜCÜNE SAHİP” n “Gemi”nin burada bir sembol olduğu açık. Yakın dönem Türk şiirinin verimleriyle yüklü geminizin şiirimizin geleceğiyle ilgili söylediği nedir? n Evet, “gemi”yi bir sembol olarak kullandım, bundan da hoşnutum çünkü şiirlerimde de en çok geçen sembollerdendir gemi. Kitabın adı Edip Cansever’in ‘Elmas Yüklü Gemi’ şiirinden geliyor. Üstelik gemi “dişi”dir, doğurgandır, (z)engin çağrışım gücüne sahiptir. Geminin rotası güncelden geleceğe çizildi. Hem 1980 ve öncesi kuşaktan şairler hem de ilk kitabını 2000’lerde çıkarmış yeni kuşak şairler var kitabın tebeşir dairesinde. Bugünün şiirini oluşturan genç arkadaşlarla beraber Türk şiirinin, Türkçenin geleceğini kuruyoruz. Dili, kalbi ve hayatı birlikte duyumsuyoruz. n Siz lirik şiirin güçlü temsilcilerin densiniz aynı zamanda. Kitaptaki yazılara bakınca kendi anlayışınızın dışındaki eğilimlere de yoğun yer verdiğinizi gözlemledim. Şaireleştirmenler genelde kendi anlayışlarına uygun şiirlerle yetinir. Sizin kendi eğiliminize uygun düşen şiirlerle yetinmeyişinizin gerekçeleri nelerdir? n Evet bazı şaireleştirmen arkadaşlar körün değneğini belleyişi gibi hep aynı 35 kişi üzerine yazıyor, sınırı çok dar tutuyor. O tip yazıların çoğu da dostahbap yazısı. Ben bir şiir okuru olarak ilgimi çeken hemen her kitaba bakmayı istedim. Şiire ve hayata ilişkin zihniyeti benden farklı olanlara da göz attım. Otuz yıla yaklaşan süreç içinde farklı şiir anlayışına, tekniğine sahip şairleri de ilgiyle okudum. Özellikle YKY Şiir Yıllığı’nı hazırladığım altı yıllık süreçte memleketteki bütün şiirler elimden, gözümden, masamdan, çantamdan geçti. Müthiş bir serüvendi benim için. Belirli bir tip şiir dışındaki verimlere kendisini kapatanlar, modern şiirden uzağa düşüyor. Hatta şairler sinema, müzik, resim vs. ile yakından ilgilenmediğinde yazdıkları tıkız kalıyor. “GENÇ ŞİİR İÇİN CİDDİ EMEK SARF ETTİM” n Genç kuşağa verdiğiniz değerin somut örnekleri kitabınızda var. Kimsenin elini taşın altına sokmadığı, sokmaktan korktuğu böyle bir ortamda yazdığınız şairlerle ilgili çekinceleriniz olmadı mı? Peki, süreç içinde beklentilerinizin altında kalan şairler oldu mu? n Maalesef oldu. 2000’lerin oluşma aşamasında Ayhan Kurt, Kadir Aydemir, Serkan Işın, Tarkan Başer, Mehmet Öztek, Cuma Duymaz vd. gibi şairlerden çok umutluyduk. Fakat bunlar ya deneysele dadanıp irtifa kaybetti ya yayıncılığa soyunup para kazanma uğruna şairliğini çürüttü ya da şiirin kayıt defterinden düştü. Bu yazıları dergilerde yayımlarken öyle bir iddiam yoktu ama şimdi görüyorum ki genç şiir için ciddi emek sarf etmiş, şiirin gidiş yolundaki taşları ayıklamaya çalışmış, eski kuşaklardan gelenlerin yeni dönemde gündemde kalması için çabalamışım. Yanı sıra zamanında hakkında yazıp da bu kitaba almadığım 45 yazı var. Nedenini, bir zaman sonra, 2011’deki tartışmaları inceleyen edebiyat araştırmacıları ortaya çıkaracaktır! n Kitabınız, üç kuşağın (1980’ler, 1990’lar ve 2000’ler) temsilcilerinin yanı sıra daha eski kuşaklardan şairlerle ilgili yazılar da içeriyor. Bu durum, son yirmi beş yılda yayımlanmış hemen her verimi kuşak ve kişi ayırımı yapmadan incelediğinizi gösteriyor. Kitapları ele alırken hareket noktanız neydi? n Doğrudur, Şiir Yüklü Gemi 1950’lerden günümüze belli ölçekte bir kuşaklar panoraması oluşturuyor. Yine de aslan payı 1980 ve 2000’lere ait. Kitapları okur ve onlar hakkında yazarken çıkış noktam öncelikle şiirlerini sevdiğim, poetik estetik bağlamında bir şeyler bulduğum şairler olmalarıydı. Bu öncelikliydi ama edebiyat estetiği söz konusu ise “sevmek” bir yere kadar yeterli. İlgi isteyen, farklı anlayışlardan gelse de dikkat çekici yapıtlara imza atan şairler var. Özellikle Gösteri’de, Virgül’de, Milliyet Sanat’ta düzenli yazdığım yıllarda çeşitlemeli bakışla yazmaya özen gösterirdim. Burada beni yönlendiren erdem duygusu ve değerbilirlikti. Haşim’in çok sevdiğim bir sözü var: “Düşünüş ayrılığından dolayı hakaret bizde eskiden beri şerefsiz bir miras hâlinde kuşaktan kuşağa geçip gelir.” Söz tam böyle değil, ben biraz kısaltıp sadeleştirdim ama özü bu. Ben Haşim’in söz ettiği bu duruma 2011’de iki değişik cepheden gelen salvolarla yakından tanık olduğum için onlar gibi hareket etmemeyi seçtim. Makası geniş tuttum. n Şiir Yüklü Gemi / Bâki Asiltürk / Çolpan Kitap / 312 s. 8 3 Ocak 2019 KItap