20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MARGARET ATWOOD’DAN “KALP GİDİNCE” Kalpsizleşen bir toplum ve sistem hikâyesi Yazdığı romanlarıyla olduğu kadar kitaplarında yaptığı sistem eleştirileriyle de tüm dünyada adından söz ettiren Kanadalı dünyaca ünlü yazar Margaret Atwood, yeni romanı “Kalp Gidince”de kendi olmaktan uzaklaşan insanları ve çağdaş ekonomiyi incelikle eleştirirken soluksuz okunacak aksiyon yüklü bir hikâyeyi de okurların beğenisine sunuyor. özlem karahan E konominin bir kenti yerle bir ettiği, şirketlerin kapandığı, insanların işsiz ve hatta evsiz kaldığı “yakın gelecek”te bir çift: Charmaine ve Stan. Mutlu bir evlilikleri, her ikisinin de iyi işleri ve kredisini ödediği evleri varken ABD’deki bu kriz sırasında, hem işlerini hem de evlerini kaybedip arabalarında yaşamaya başlar. Kriz, şirketlerin iflaslarının yanında, ülkede kaos ortamını da beraberinde getirmiştir. Sadece bu çift değil, halkın büyük çoğunluğu sefalet içinde sokaklarda yaşamaya başlamıştır. Charmaine, bir gün bir televizyonda “Pozitron Project” ilanı görür. İlana göre bir hapishaneyi ve etrafındaki kasabayı devralarak etrafına duvarlar kuran bir şirket, insanlara bu projeye katılmaları karşılığında ev ve iş sağlamayı vaat ediyordur. Charmaine ve Stan, böyle daha fazla yaşayıp her an sokak çeteleriyle karşılaşarak ellerinde son kalan malları olan arabayı da kaybetmektense bu “sosyoekonomik deneye” dâhil olmayı tercih eder. “Denekler” yani Pozitron’un ilk halkı, en başta bilgilendirilmiştir: Şehre girdikten sonra bir daha çıkmak da dış dünyadan haber almak da, dış dünyaya haber göndermek de mümkün değildir. “GÖNÜLLÜ” TUTUKLULUK Televizyon dizisine uyarlanarak sayısız ödül toplayan romanı Damızlık Kızın Öyküsü’nün yanı sıra Tufan Zamanı, Kör Suikastçi, Cadı Tohumu ve daha birçok romanı Türkçeye çevrilen Kanadalı dünyaca ünlü yazar Margaret Atwood, yeni romanı Kalp Gidince’de hikâyeyi böyle başlatıyor. Her romanında distopik bir öykü kurgulayarak toplumda var olan eşitsizlik, adaletsizlik ve eksiklikleri irdeleyen yazar, on ikinci romanı olan bu eserinde aşkı, aldatmayı, koşullar değiştikçe kişilerin giderek kendileri olmaktan uzaklaşmalarını, kapitalizmi ve şirketlerin bireyler üzerindeki kontrollerini irdeliyor. Bir internet sitesinde yayınlanmak üzere yazılmaya başlayan, daha sonra basılı kitaba evrilen romanda, Consilience ve Pozitron, iki kentten oluşan bir deney alanıdır. Consilience, minik bir şehir, Pozitron ise cezaevidir. Pozitron’da “gerçek suçlular” ile “gönüllüler” bir arada zaman geçiriyor ancak gönüllülerin gerçek suçlularla iletişim kurması kesinlikle yasak. Gönüllüler, Charmaine ve Stan gibi kendi iradeleriyle bu projeye katılanlardan oluşuyor. Kahramanlarımız, Pozitron’a katılarak kendi evlerine ve işlerine sahip oluyor. Kurallara göre bir ay Consilience olarak adlandırılan yeni şehirde kendi evlerinde yaşıyor, bir ay da Pozitron’da, yani cezaevinde kalarak gardiyan ya da kasaba çalışanı olarak görev yapıyorlar. Sloganları ise “yarı mahkumiyet + yarı dirayet”. Bu “ultra önemli” deney, başarıya ulaşması hâlinde, işsizlik ve suç sorunlarını tek bir hamlede çözmeyi vaat ediyor. Gönüllü olarak burada yer alanlar, sürekli ortadan yok olan “gerçek suçlular”a ne olduğunu bilmese de okur roman ilerledikçe onlarla ilgili birçok detayı öğreniyor. İnsanların cezaevinde kaldıkları aylarda, evlerini bir başka çift kullanıyor; evlerine geçtiklerindeyse o çift cezaevine giriyor. Evlerini dönüşümlü olarak kullandıkları çiftlerle karşılaşmaları, onların isimlerini öğrenmeleri ise kesinlikle yasak. Hayatları, evleri ve cezaevi arasında dönüşümlü biçimde sürüp giderken Charmaine’in evi dönüşümlü kullandıkları ailenin erkeğiyle karşılaşması ve Stan’in evde bırakılmış erotik bir not bulmasıyla çiftin şimdiye dek “yolunda” giden hayatları bir anda tepetaklak oluyor. SİSTEM ELEŞTİRİSİ Bu sırada Pozitron’la ilgili şimdiye dek kimsenin farkında olmadığı gerçekler de belirmeye başlıyor. Kapitalist sistemi zirveye ulaştırmayı iddia eden deney, aslında vaat ettiği kadar da “temiz” çalışmıyor. Oyuncak bebekler, tarım ürünleri, köy yumurtası; bu sosyoekonomik testin ürettiklerinin sadece görünen yüzü... Bir de herkesten gizlenen üretimler var ki sadece bu yeni şehirde yaşayanları değil, aslında tüm dünyayı ilgilendiriyor. Margaret Atwood, Kalp Gidince’yle hem kurgu hem de çağdaş ekonomi eleştirileriyle okuru yine sarsıyor. Büyük bir aşkla evlenen bir çiftin, koşulların değişmesiyle birbirlerine olan duygularının farklılaşmasını işleyerek “gerçek” duyguları sorguluyor; Pozitron’da kurulan düzen ve belirli koşullara sahip olmak için sorgusuz sualsiz bu düzende kendilerine biçilen rolleri oynayan insanlar üzerinden, kapitalizmin insanları nasıl köleleştirdiğini gösteriyor; romanın sonuna doğru Elvis Presley ve Marilyn Monroe kostümleri içinde okurun karşısına çıkan kahramanlarıyla popüler kültürün bir resmini çiziyor. Yazar, tüm bunları yaparken hiçbir eleştiri ve hikâyenin önüne geçmemesini ustalıkla başarıyor. Tüm bunlar ise Margaret Atwood’un yalın üslubuyla akıcılık kazanıyor. n Kalp Gidince / Margaret Atwood / Çeviren: Sıla Okur / Doğan Kitap / 398 s. 4 3 Ocak 2019 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle