25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

‘AŞKTAN VE DEVRİMDEN KONUŞUYORDUK’ ‘Ama yabancısın işte’ “Aşktan ve Devrimden Konuşuyorduk”ta sorgulamalarıyla, muhasebeleriyle, kendi yaşamının dökümüyle bir ‘yabancı’nın; Oya Baydar’ın yaşamına tanık oluyoruz. Fakat bu yabancı, hem kendinin hem de içinde bulunduğu hayatın fazlasıyla farkında. Baydar, yaşanmışlıklarıyla sadece bir ömrü değil bir farkındalık tarihini de anlatıyor. ERAY AK e   r a  y  a  k  @   c  u   m   h  u  r  i y  e  t  . c  o  m   . t  r                                   Ç ok değil, bundan birkaç ay önce, Oya Baydar’la yeni romanı Yolun Sonundaki Ev üzerine konuşmak için buluşmuştuk. Yolun Sonundaki Ev, Baydar’ın, son dönem yayımladıkları içinde hesaplaşma zeminine oturttuğu kitaplarından bir yenisi gibi hissettirmişti okurken. Türkiye’nin son yüz yılının siyasal ikliminin içinden geçen bir panoramaydı roman ve otobiyografik yanlarıyla Baydar’ın yaşamına da uzanıyorduk akan hikâyeyle birlikte. Fakat hepsinden önemlisi Baydar külliyatında, bundan önceki iki kitabıyla birlikte bir muhasebenin üzerine kurulmuş olmasıydı; Yetim Kalacak Küçük Şeyler ve Surönü Diyalogları ile birlikte... ‘Siyasi ve yaşamsal bağlamda başınızdan geçenleri sorgulama noktasındasınız sanıyorum,’ demiştim Baydar’a bu konuşmada. ‘Yetim Kalacak Küçük Şeyler, Surönü Diyalogları ve Yolun Sonundaki Ev... Bu üç kitabın çizgisine baktığımızda birbirinden farklı türler olsa da bir hesaplaşmanın ürünü sanki. Ne dersiniz?’ diye sormuştum. ‘Biraz da yaşın verdiği bir şey belki,’ deyip devam etmişti Oya Hanım; ‘Geride bıraktıklarınıza bakıp hem kendinizle hem de hayatla bir hesaplaşma, sorgulama, yüzleşme, ödeşme ihtiyacından ortaya çıkan kitaplar bunlar, evet. Kendinle hesaplaşma denebilir elbette ama barışma ihtiyacı da denebilir. Bu yönden bakıldığında Hiçbir Yere Dönüş ve Sıcak Külleri Kaldı da birer hesaplaşma romanıydı. Ama senin de dediğin gibi bu son üç kitap daha özel bir yerde duruyor bu açıdan. Tam bir hesaplaşma, tam bir sorgulama, aynı zamanda da bir çeşit itiraf. Galiba insan ömrünün sonuna doğru hatırlamaya yöneliyor. Belki de buna hazır oluyor. Bunu 40 yaşında yapamıyorsunuz; belirli bir yaştan sonra rahatlama ve kendine güven geliyor. Bireysel tarihinizin arkasında durma, doğru yapmışım, yanlış yapmışım, öyle yapmışım, böyle yaşamışım... Kendimle açık yüreklilikle ve cesaretle hesaplaşıyorum, demek önemli olan.’ “CESARETLE HESAPLAŞIYORUM” Oya Baydar’ın son yayımladığı kitaplar bağlamında bunları söylemişti. Dile getirdikleri içinde en dikkat çeken ise şüphesiz; ‘kendimle açık yüreklilikle ve cesaretle hesaplaşıyorum’ cümlesi... Daha da dikkat çekeni ise Baydar bu hesaplaşmasını açık yüreklilikle sürdürüyor olması. Yapılan hataları dile getirmenin, yaşananlarla yüzleşmenin, hatıraların ağırlığını taşıyabilmenin Uzun yıllar süren mültecilikten sonra Aydın Engin’in dönüşü öncesi Frankfurt Havalimanı’nda (sol üstte). ÖDP’nin bir toplantısında (sağ üstte). İzmir’de TSİP’in düzenlediği toplantıda konuşma yaparken, 1976 (sol altta). Selanik’te, 1986 (sağ altta). cesaretini Baydar hâlâ gösteriyor. Yeni yayımlanan nehir söyleşi kitabıyla bunu bir kez daha kanıtladı Oya Baydar. Ebru Çapa’yla gerçekleştirdiği ve epey derinlere inilen söyleşide Baydar, kendini okurlarının önüne çırılçıplak atıyor. Hesaplaşma üçlemesi diyebileceğimiz kitaplarında, yazının başında da değinildiği gibi, Baydar’ın yaşamından yansıyan otobiyografik yoğunluğa rastlıyorduk fakat Çapa’nın söyleşisiyle görüyoruz ki Baydar, okurlarının önünde hiçbir vicdani yük taşımadan tamamıyla kendi hâlinde durmak istiyor. Neyi var neyi yoksa ortaya döküp, ‘Ben bunlarla Oya Baydar,’ oldum deme çabasıyla didiniyor. Bunu başarıyor da... Bununla birlikte hesaplaşma üçlemesi nin sınırlarını genişleterek bir yeni kitap daha ekliyor bu seriye ve Aşktan ve Devrimden Konuşuyorduk ile son dönemde yoğunlaştığı meseleleri de işin içine katarak bir ömür dökümü yapıyor. En kısa yoldan söylersek bir ömrün dökümü Aşktan ve Devrimden Konuşuyorduk hemen yukarıdaki cümlede de değinildiği gibi... Fakat bu ömür dökümünün büyük bir bölümünü eleştiriler meydana getiriyor. Çapa’nın soruları ışığında Baydar’ın kendine döndürdüğü, yönelttiği, hatta zaman zaman kendini ezdiği eleştiriler bunlar. Hem kaldırması hem de kabullenmesi zor cinsten. ‘Bir sürü yanlış yaptım,’ diyor Baydar, Çapa’nın yönelttiği sorulardan birine cevap olarak. Ama cevabın devamı daha vurucu: ‘Hep doğru olduğunu düşünenlerden, kendi doğrusundan başka doğru olmadığını sananlardan korkarım en çok.’ Tam da bu bağlamda Baydar’ın içinde bulunduğu siyasi örgütlenmelere dair eleştirileri geliyor. Bir anlamda şunu söylüyor yazar, belki de şunu diliyor; ‘Keşke herkes geçirdiği, yaşadığı dönemlerin dökümünü en azından kendine verebilse...’ BİR FARKINDALIK TARİHİ Türkiye’de sol siyasetin hareketlenmeye başladığı günden bugüne öne çıkan isimlerinden biri oldu hep Baydar. Bu nedenle de gözler bir biçimde üzerindeydi. Söyledikleri, başına gelenler, yaşadıkları sürekli ve ses getiren bir gündem malzemesi olarak yer aldı. Kitabın sayfaları arasında dolaştıkça bunun nedenleri daha iyi anlama fırsatı buluyoruz. Görüyoruz ki Oya Baydar, gerek içinde yer aldığı siyasi oluşumlarda gerekse hayatın onu götürdüğü noktalarda sorgulayıcı tutumuyla sürekli bir ‘yabancı’ olarak duruyor. Kafasına yatmayan noktalarda ‘Neden?’ diye sorup itaat bekleyen kurumların yapısına ‘kafası karışık yoldaş’ olarak işleniyor. Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabiliyor belki ama yaşadıklarını ve yaptıklarını anlatırken en azından bu vicdan yükünün hafifliğiyle çıkıyor okurlarının karşısına. Baydar’ın hayatı boyunca yaşadığı bu ‘yabancı’ olma hâlini epey derinden hissettiği bir diğer dönemi ise eşi Aydın Engin’le birlikte Frankfurt’ta yaşadığı sürgün dönemi... İstediğin kadar dil bil, istediğin kadar tanınmış bir figür ol, istediğin kadar söylediklerin ses getirsin; ‘ama yabancısın işte’ diyor Oya Baydar ve bir anlamda yaşamının özetini de çıkarıyor. Aşktan ve Devrimden Konuşuyorduk’ta sorgulamalarıyla, muhasebeleriyle, kendi yaşamının dökümüyle bir ‘yabancı’nın yaşamına tanık oluyoruz. Fakat bu yabancı, hem kendinin hem de içinde bulunduğu hayatın fazlasıyla farkında. Oya Baydar, yaşanmışlıklarıyla sadece bir ömrü değil bir farkındalık tarihini de anlatıyor. Kitaba yönelik küçük bir eleştiriyi de dile getirmek gerek: Aşktan ve Devrimden Konuşuyorduk’un sayfaları arasında Türkiye tarihinin önemli pek çok ismini de görüyoruz ve kitap bu bağlamda önemli bir kaynak metin olma özelliğini de taşıyor. Ancak kitabı araştırma konusu edecekler bir dizinle karşılaşamayacak. Oysa bu türden kitapların ihtiyaç duyduğu en önemli şeydir dizin. Umarım sonraki baskılarda düzelir. n Aşktan ve Devrimden KonuşuyordukOya Baydar ile Nehir Söyleşi / Ebru Çapa / Ağaçkakan Yayınları / 246 s. 4 9 Ağustos 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle