Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
REFİK DURBAŞ’TAN “EDEBİYAT ANILARDA YAŞAR” Edebiyatımızın sahne arkası Edebiyatımız sadece kitap sayfalarında değil, hayat sayfalarında da sürer gider. Refik Durbaş’ın “Edebiyat Anılarda Yaşar”ı bu iki sayfayı birleştirebilen yapıtlardan. Durbaş’ın anılar ve okumalarla bezeli kitabının bir başka özelliği karşımıza, geçmişten günümüze ulaşan çok zengin bir “insan manzaraları” sergisi çıkarması. Bugünün okuru için kitabı ilginç kılan ise türlü öykülerle buluştuğumuz bu insan zenginliğinin şimdilerde olmaması. TURGAY FIŞEKÇI de değil. Önemli bölümünü o yıllar ülkenin aydın ocağı denilebilecek, Nadir R efik Durbaş, son yıllarda BirGün gazetesinde, edebiyat dünyamızın geçmişinden acı tatlı olayları, kimi zaman okuduklarından Nadi’li Cumhuriyet gazetesinde çalışarak geçirmiş. AYDIN ORTAMININ TANIĞI Cumhuriyet’e aydın ocağı demem de boşuna değil, gazetenin kültür servisin kimi zaman yaşadıkların den düzeltme servisine edebiyatçılarla dan derleyip okurlara aktarıyor. doludur o yıllarda gazete. Dahası ikinci Yayınlandığı perşembe günlerini iple sayfası tam da adı gibi “Düşünenlerin çeken tutkulu okurlar oluşturan bu yazı Forumu”dur. Ülkenin önde gelen aydın lar, Doğan Kitap Genel Yayın Yönetmeni larının tartışma, düşüncelerini paylaşma Cem Erciyes’in de dikkatini çekti ve ya alanıdır gazetenin ikinci sayfası. Hemen zıların kitaplaşma süreci başladı: Kasım hiç ilana rastlanmayan bu sayfada iki 2016’da yayımlanan ilk kitabın adı, Şii köşe yazısının yanında iki de genişçe rin Gizli Tarihi’ydi (1). Geçen haftalarda inceleme, araştırma ve düşünce yazısı ise ikinci derleme olan Edebiyat Anılarda yayımlanır. Yaşar yayımlandı. Dolayısıyla Refik Durbaş, şiir dünya Birbirinin devamı sayılabilecek bu iki sının yanında gazete içindeki bu aydın kitap arasındaki tek farkın ilkinde şiir ortamının da doğrudan tanığıdır. Bu dünyası ağırlıklıyken ikinci de gazeteci yüzden anıları edebiyatın sınırlarını aşıp lerin de genişçe yer bulmasıdır. basın dünyasının da renkli kişilikleri, Bizim edebiyatımızda anı türünün olayları arasında dolaşır. pek de yaygın bir yazın türü olduğu söy Edebiyat Anılarda Yaşar’ın “Öykülerin lenemez. Şiirimizde “büyük yaratıcılık de Bir Öyküsü Vardır” adlı ilk bölümü dönemi” olarak adlandırabileceğimiz daha çok basın dünyasında geziniyor. 19301980 arasının büyük şairleri, 1967’de Yeni İstanbul gazetesinde baş sanki yazdıkları şiirlerle o denli mutlu layan meslek hayatı, 19691991 arası olmuştur ki başka türlere gö nül indirmemişlerdir. Melih Cevdet Anday’ın Akan Zaman Duran Zaman’ı, önce haftalık yazılar olarak Cumhuriyet’te yayımlanmış, sonra da kitap laşırken başına “I” sayısının konulmasına karşın arkası gelmemiştir. Bu yarım anılar bile o dönemin nasıl bir “Altın Çağ” olduğunu açıkça gösterir okurlarına. Refik Durbaş, 1960 Kuşağı şairlerinden. Şiir dünyamızın son elli yılının birinci elden tanığı. Üstelik bu süreyi kıyı da köşede, kendi dünyasında şiirler yazarak geçirmiş biri Refik Durbaş, gazete bahçesinde, yanda ise Erdal Alova ve Can Yücel’le... Cumhuriyet’de sonra da Yeni Yüzyıl ve Sabah gazetelerinde sürecektir. Bu yıllar, gazeteciliğin temel bir değişimden geçtiği dönemdir. Gazete patronlarının tek işinin gazetecilik olduğu bir dönemden, gazetelerin büyük ticarî şirketlerin, dolayısıyla iktidarların yayın organı hâline geldiği bir döneme geçilmiştir. Refik Durbaş’ın basına ilişkin yazdıkları, basının yalnızca basın olduğu döneme ait. Yaşar Kemal, ünlü romanı İnce Memed’i, Cumhuriyet’te tefrika edilmesi için 1953’ün buzlarla kaplı İstanbul kışında soğuk bir odada, elinde eldivenlerle üç ayda yazmıştır. Adını bile koymak istemez bu çalakalem yazdığı “macera” romanına. Romanın tefrikası başladığında dönemin ünlü basın savcısı Hicabi Dinç, Cumhuriyet’e gelip yayın yönetmeni Cevat Fehmi’nin kapısına dayanır, “Ankara’dan emir geldi, bu romanı keseceksiniz” der. Cevat Fehmi ayağa kalkıp “Hicabi, Hicabi” diye bağıracaktır, “O sana Ankara’dan telefon edenler bana telefon etsinler. Sen mi anlarsın romandan ben mi, onlar mı anlar ben mi, gücünüz yeterse kestirin bakalım.” Nereden nereye değil mi? Yalnızca edebiyatçıların giriştiği gazetecilik maceraları da vardır ve bunlar içinde en unutulmazı da Marko Paşa’dır. Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’ın yazıp yayımladığı gazete, o dönemlerde en çok satan gazetelerin elli bini geçmeyen tirajlarına karşın altmış, yetmiş binli satışlara ulaşmış, anamuhalefet etkisi yaratarak iktidarla neredeyse köşe kapmaca oynayarak “toplatılmadığı zamanlar” ve “yazarları hapishanede olmadığı zamanlar” yayımlanabilmiştir. RÖPORTAJ GEZGİNLİĞİ Boşuna değildir, 40 Kuşağı şair ve yazarlarına “Fedailer Mangası” denmesi. Sabahattin Ali, Marko Paşa serüveni sonunda öldürülmüş, Rıfat Ilgaz’ın adı unutulmuşlar arasına karışmıştır. Yıllar sonra “Stepne” takma adıyla Dolmuş dergisinde yazacağı “Hababam Sınıfı” adlı okul anılarıyla dönebilecektir basın dünyasına. “Stepne”nin ünlü bir Rus yazarı sanılmasının da ayrı bir hikâyesi vardır. Aziz Nesin ise hakkında açılan davalar nedeniyle polis kendisini aradığından altı ay boyunca şehrin çeşitli kütüphanelerine sabah girecek akşama kadar zamanını buralarda geçirecektir. Aziz Nesin’in polisle kaçgöçü hayatı boyunca bitmeyecektir. Bu kendine inanmanın ve güvenmenin abidesi yazarımızı Akbaba dergisinde işe alırken derginin patronu Yusuf Ziya Ortaç, önce İstanbul valisinden sonra da başbakan Adnan Menderes’ten telefonla izin alacaktır. Refik Durbaş’ın gazetecilik yıllarının bir bölümü de röportajlar yapmak için karış karış ülkeyi dolaşmakla geçer. Bu yollarda elbet şiir sanatı da ona eşlik eder. Mardin’e gittiğinde “taşın şiiri”ni yazmış, Bayburt’a gideceği zaman Cahit Külebi’nin “Kopdağı’nda akar bir çeşme var/ serçe parmak kalınlığında suyu/ haram etmiş gece gündüz uykuyu/ akar da akar” dizelerinde geçen çeşmeyi göreceği için sevinmiş ama Kop Dağı izin vermediği için yoldan dönmek zorunda kalmıştır. Refik Durbaş’ın tanıklıkları arasında, yazarların dağılmış aile dramları da var >>dır: Şair İlhami Bekir Tez, bir gün eşinin “ayağın kokuyor” demesi 12 9 Ağustos 2018 KITAP