Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> özlü sözünü yineleyip şöyle başlıyor güzel oyunun “poetika”sını kurmaya: “Futbol büyülenme deneyimidir. Bir buçuk saat boyunca kendimizi bıraktığımız başka bir zaman düzeni açılır. Bir futbol maçı gündelik rutinden zamansal bir kopuştur. Ekstatik, uçucu, en önemlisi de müşterektir.” FUTBOLUN CANI VAR Radikal’de, “Futbol Dilencisi” başlığı altında uzunca bir süre futbol yazıları yazdım. Bu oyunun “o gol kaçmasaydı”, “hakem penaltıyı verseydi” ya da “şu oynamasaydı, bu oynasaydı” gibisinden önermelerle olmayan ve olmayacak üzerinden saatlerce tartışıldığı fikir ortamımızda, söylediklerimin hepsinin olgularda, sahada ve tribünde karşılığının olmasına gayret ettim. O bakımdan Critchley’in bu kitabında kurduğu “futbol fenomenolojisi”, taraftar olarak aynı deneyimleri farklı biçimlerde yaşadığım bana çok yakın geldi. Belli belirsiz ulaştığım dehlizleri aydınlatıp yeni sorular taktı kafama. Bunlardan biri de “Top Olmak Nasıl Bir Şey?” başlıklı bölüm... “Futbol bir hareket, şekil ve biçim oyunudur; ne natüralist anlamda objektiftir yani ampirik bilimin prosedürleriyle açıklanıp çözülemez ne de salt özneldir” diyor Critchley, “Futbol ‘arada’ vuku bulur. Futbol nesnellik ile öznellik âlemleri arasında oynanır.” Örnek olarak da futbol topunu veriyor. Çevresi 6870 cm, ağırlığı 410450 gram olan bu nesnel varlık, oyuncularla bir araya geldiğinde kendine ait bir yaşam buluyor. Ne zaman, nereye. nasıl gideceği belli olmuyor... Gündelik futbol terminolojisinden âşina olduğumuz şekliyle: “Futbolun da canı var”. Öznelliknesnellik diyalektiğini, bence topla birlikte futbolun üç temel öğesini oluşturan “saha (uzam)” ve “zaman”da da görürüz. Sahanın ölçüleri ve çizgileri bellidir ama oyunun gidişatı içinde bu alanlar değişir, dönüşür. Bir atakçıyı taç çizgisine sıkıştırıp çizgiyi bir savunmacı hâline getirebilirsiniz. Ofsayt kuralı bizatihi alanın öznelliğinin şahikasıdır. Oyuniçi (onsayt) ve oyundışı (ofsayt) alanları her an belirleyip dönüştürebilirsiniz. Zaman ya da tempo da öyle... Top, Messi’ye geldiğinde aynı zaman onun için saliseler, savunmacılar içinse saniyeler olarak işler. Maçın son dakikaları, bir farkla ileride olan takım taraftarı için geçmek bilmez, geride olan takım taraftarı içinse uçar gider. FUTBOL SEVENE VE SEVMEYENE Futbol Düşünürken Aslında Ne Düşünürüz?, futbola hastalık derecesinde tutkun olanlara da bu oyunu şiddet ve Futbol, Cruyff’un deyişiyle “Bir çanta dolusu paranın gol attığının görülmediği” kolektif ve güzel oyun. Aynı anda hem bireysel hem toplumsal haz dünyası... aptallıktan ibaret koca bir manasızlık olarak görenlere de sesleniyor. Futbol tutkunları için “Futbol izlerken aslında ne düşünürüz?” diyor kitap. Hayatını futbola göre şekillendiren tutkunlar, bir taraftar olarak Crithcley’i çok iyi anlayacaktır ama yazdıklarını okudukça bu hissettiklerini daha derinden anlamlandırıp sonunda futboldan daha fazla haz alacaktır. Futbol karşıtları içinse “Futbol düşünürken aslında ne hissederiz?” sorusuna yanıt veriyor kitap. Elbette haklı gerekçelerle “futbolsevmez” hâline gelenler, milyonlarca insanın bu oyunun neden tutkunu olduğu üzerine, Critchley’in çözümlemelerinden yola çıkıp düşünebilir, hatta hissettiklerini hemen hissetmese de futbolseverlerin neden bir topun peşinden gittiğini anlayabilir. Zaten anlamakla başlar her şey. Ofsayttan anlamak ise sonra halledilir. O çok basit. n Futbol Düşünürken Aslında Ne Düşünürüz? / Simon Critchley / Çeviren: Oğuz Tecimen / Metis Yayınları / 176 s. (*) “İşçi sınıfının balesi” dendiğinde, futbolla ilgili olmayan ama belki de bu tanımı en damardan açıkladığını düşündüğüm Billy Elliot (2000) filmi aklıma gelir hep. KITAP 3312 Nisan 2018