29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AHMET TELLİ’DEN “VED DİVÂNI” ‘Şiir sözcüklere kanat takar’ “Vedâ Divânı”, Ahmet Telli’nin 19662016 arası kaleme aldığı şiirlerin elli yıllık bir dökümü. Şiirlerini ‘bundan sonra kaderlerini birlikte yaşamaları’ için bir araya getirdiğini dile getiriyor şair. Kitabını ise ‘şiir vadisindeki yürüyüşünün yansıması’ olarak niteliyor. Telli ile kitabı ekseninde şiirinin elli yılının dönemsel eğilimlerini, estetik ve etik serüvenini konuştuk. NECATI SAVAŞ REYYAN BAYAR [email protected] ş airin hayatı şiire dâhil, der Cemal Süreya. Bu durumun şiirinizdeki karşılığı, sınırları nereye denk geliyor ya da böyle bir karşılıktan söz etmek mümkün mü? n Cemal Süreya’nın “folklor şiire düşman” sözü gibi “şairin hayatı şiire dâhil” cümlesi de kendi alanında yaygınlaştı. Dahası, olur olmaz durumlar için kullanılıp aşırı yorumlara yol açtı. Oysa bu yargılar, gramatik olarak anlattığından çok gölge anlamlandırmalarla değerli. Şairinki her insanın hayatı gibi; ne daha yüce ne de daha özel. Şairin kendi hayatıyla yüzleşme cesareti varsa bu yazdıklarına yansır. Onu ayrı kılan da bu olmalı. Kuşkusuz şair, kendisininki kadar başka hayatları da kendi yaşanmışlıklarına katabilmiştir. Onun hayatı bir hikâyeden ibaret değil, edindiği dünya görüşü ile insanlık kültürünün derin hafızasını sahiplenerek edindiği bir toplamdır. Cemal Süreya’nın sözü bu bağlamda değerli ve anlamlı. Yazıp ettiklerimde elbette ben varım, sen ve başkaları da. “DÜZYAZI OLGUNLAŞTIRIR” n 19662016 arasını kapsayan bir döküm Vedâ Divânı. Yıllar içinde şiirinizde oluşan biçimsel farklılıklar dikkat çekiyor. Bunu bir arayış diye yorumlamak mümkün mü? n Vedâ Divânı, bugüne kadar yayımlanmış on şiir kitabımın toplamı. En eski tarihlisi 1966 olduğu için 19662016 tarih arası belirlendi. Kalbî olanla yetkin olanı bir arada sunma, hem bir yüzleşme olsun hem de “buradayım işte, sözümde” diyebilmek. Her kitap kendi kaderini tâyin etmeli. Öyle de oldu. Hemen her kitap ondan fazla baskıya ulaştı. Öyleyse bundan sonra kaderlerini birlikte yaşamalılar. Vedâ Divânı bu düşünceyle ortaya çıktı. Biçimsel farklılıklar ve çelişkiler gözlenebilir; arayışlar veya lirik direnişler de... Vedâ Divânı, “Toplu Şiirler” olarak benim şiir vadisindeki yürüyüşüm kadar elli yılın dönemsel eğilimlerini, estetik ve etik serüvenini de içerir. 1970’lerin toz dumanından sıyrılıp aynılaşma estetiğinden kurtularak yürünen bu yol, kimilerinin sükutuyla, hoyratlığıyla ya da sığlığıyla anlaşılacak bir serüven olmamalı. Kalbîdir çünkü kalbî olduğu kadar ısrarcıdır. n İlk şiiriniz 1961’de yayımlanmasına rağmen kitaplarınızı 1979’dan sonra yayımlamaya başlıyorsunuz. Bu süreç nasıl geçti? n 1961’de ve hatta o dönemde yazılan, yayımlanan şiirler kayıp. Belki böylesi daha iyi olmuş. Peşlerine düşmeyi de gereksiz buluyorum. Dahası, kitaplarıma girmeyen şiirler bir gün birilerinin eline geçerse külliyatıma dâhil etmemesini dilerim. İlk kitap 1979 tarihli. Arada geçen süreye okumabilgilenme süreci de denebilir. Okuduğum her iyi şiir, yazdıklarımı yayımlamakta gecik me nedeni olabilir, olmuştur. Kitapları yayımlatmada güçlük çekmedim ama kendimi ikna etmede zorlandım diyebilirim. Bu süreçte kitap tanıtma yazıları, denemeler falan yayımladım gazete ve dergilerde. Düzyazı olgunlaştırır, şiirse dilin mantığını reddederek kanat takar sözcüklere. n Gezi, anı, eleştiri ve düşünce yazıları da kaleme alıyorsunuz. Şiirin farkını nasıl anlatırsınız? Sadece şiir yazmamak dizelerinizi nasıl besledi? n Şiir bir anlatı değildir diyerek karşılık verebilirim sorunuza. Bir iletişim kurma yolu da değildir... Hani ne diyordu Cemal Süreya: “Ağır ol düzyazı/ Sen ancak uçağa binebilirsin”. Düzyazı kitaplarımda anlattım anlatmak istediklerimi; gezi, anı ve eleştiri olarak. Bütün bunlar dil aracılığıyla oluşan edebiyat örnekleri. Şiirse edebiyat değil, dilden ödünç aldıklarını edebiyata emanet etmeyen bir pratik. Dilsizleşme de diyebilirim. “ŞİİRİN AŞKLA MUHABBETİ EZELΔ n Şiirinizin temelini oluşturan imgeler ve onların kaynakları neler? n İmgeler, nesneşey ile şairin seçtiği sözcükler aracılığıyla alımlayıcının zihninde beliren bir işaret fişeği, var oluş ânını yaratan sarsılma olabilir. Buna yenidenüretim de denebilir, aynı olgu başka ifadelerle de anlatılılabilir. İmgeler dilsiz ama doğurgandır. Erillikten imge çıkarmak imkânsız değilse bile zor. Böyle olunca hayat ve doğa, hiç bitmeyen bir imge dokuyucusuna dönüşür. Haya ta ve doğaya hükmedici değil eşitlikçi yaklaşım bana uygun gelmiştir. Hayatbilinçimgelem diyalektiği, benim için hem bir kaynak hem de omurga oldu. n Şiirinizde toplumcu damarın hayat ve aşkla buluşuyor diyebilir miyiz o hâlde? n Bir eylem ve müdahale biçimi olarak aşk hâli, bir ütopyanın da açık kapısıdır. Kendisinden başlayan bir aşk ile yeryüzünü aşklaştırma olanağı, insanın aşk hâli ve devrimciliğin de anlatımıdır. Bu aşk hâli; düşsüzleşme, kanıksama, duyumsamama ve mutsuzluğu kutsama gibi ricat hattını dönüştürme eylemi sanırım. Şiirin aşkla muhabbeti ezeli olduğu kadar ‘şimdi’yle ruh ve biçim kazanır. Ötekileştirmeye ve aynılaşmaya karşı duruştur da diyebiliriz. “TOPLUMCULUK ‘BEN’İ ISKALAMAMALI” n Şiirleriniz bireysel konuların yanı sıra toplumsal belleğe de gönderme ya pıyor. Bu ortak hafıza sizi nasıl etkiledi ve şiirinizin neresinde? n Gerçek kaotiktir. Bunu salt top lumsal ya da bireysel olana indirgemek ne kadar doğru değilse bireysel ve toplumsal olanın birbirini belirleyişi de bir olgu. Yazarın gerçeklikle kurduğu ilişkinin ne olduğuna bakmak gerekir. Şöyle de söylenebilir: Yazarın gerçek likle kurduğu ilişkinin ‘ben’ ya da ‘biz’ üzerinden oluşu, onun tercihini de gösterir. İşlevselliği önceleyen toplum culuk ‘biz’ üzerinden söz aldığı için ‘ben’i ıskalamamalı, ‘ben’ >> 12 12 Nisan 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle