Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Masumiyetime kavuşmuştum’ Maya Angelou, otobiyografilerinin ilk cildi Türkçede de yayımlanan “Kafesteki Kuş Neden Şakır, Bilirim”de hayatının on yedi yaşına kadarki dönemini anlatıyordu. “Benim Adımla Toplanın” ise ilk kitabın bıraktığı yerden devam ediyor. Maya Angelou’nun eserlerinin listesine baktığınızda yedi otobiyografi, üç deneme, beş şiir ve iki yemek kitabı ile karşılaşıyorsunuz. Eserlerinin temelini otobiyografiler oluşturuyor. Tiyatro, müzik, dans ve sinema alanlarında da yoğun bir emeği var. Bunların da kendi yaşamı ile ilintili olduğunu anlıyoruz. 4 Nisan 1928 doğumlu. Tam adı Marguerite Annie Johnson. Ağabeyi Bailey Jr. “My” ya da “Mya Sister”dan türetmiş “Maya” adını ve o adla anılmış. Angelou soyadı ise ilk kocası Yunan müzisyen Tosh Angelos’tan geliyor. Babası Bailey Johnson kapıcı ve donanma diyetisyenlerinden, annesi Vivian (Baxter) Johnson, hemşire ve kumarbaz. Maya Angelou yaşasaydı bugünlerde doksanıncı yaşını kutlayacaktık. “Hayata yenik başladı” diye yazmışlar tanıtım yazısında; doğru bir tanımlama. Anne ve babası o çok küçük yaştayken boşanmış. Büyükannesinin yanında büyümüş. Bu arada anne ve babasının yanında yaşadığı dönemler de olmuş. Sekiz yaşındayken annesinin erkek arkadaşı Freeman tecavüz etmiş. Maya bu olayı açıklayınca Freeman tutuklanmış ve sa dece bir gün hapis cezası almış. Serbest bırakılmasından dört gün sonra, muhtemelen Angelou’nun amcaları tarafından öldürülmüş. Bu cinayetten sonra Maya, beş yıl sessiz kalmış ve hiç konuşmamış. Freeman’ın cinayetinden kısa bir süre sonra, Angelou ve kardeşi büyükannesine geri gönderilmiş. Orada yaşarken aile dostu bir öğretmenin sayesinde tekrar konuşmaya başlamış. Aynı öğretmen Maya’nın edebiyatla tanışmasını ve iyi bir okur olmasını sağlamış. Otobiyografilerinin ilk cildi Türkçede de yayımlanan Kafesteki Kuş Neden Şakır, Bilirim’de (2014, Çev. Sinem Er, Everest Yay.) bu yılları, hayatının on yedi yaşına kadarki dönemini anlatıyordu. Dünya çapında ün kazandığı bu kitap onlarca dile çevrilmiş. YANLIŞ ERKEKLER Türkçede yeni yayımlanan Benim Adımla Toplanın (Şubat 2018, Çev. Doğacan Dilcun Doğan, Everest Yay.) Kafesteki Kuş Neden Şakır, Bilirim’in kaldığı yerden devam ediyor. Maya “henüz on yedi yaşındadır, zencidir, kadındır ve bekâr bir annedir.” Hiç parası yoktur, bir meslek edinmemiştir ve ne yapmak istediğini de bilmez. Çeşitli işlere girip çıkıyor; garsonluk ve aşçılık yapıyor. Bir türlü dikiş tutturamıyor. Bir barda çalışır ken tanıştığı lezbiyen çifti fahişe olarak kullandığı bir genelev açıyor ama bu macera uzun sürmüyor. Orduya girmeyi deniyor fakat şanssızlık sonucu kabul edilmiyor. Daha sonra hep tutkusu olduğunu düşündüğü dansçılığa başlıyor. Modern dans dersleri alıyor. Dansçılar ve koreograflarla çalışıyor. Koreograf Alvin Ailey’le çift olup çeşitli kulüp ve etkinliklerde dans ediyor ama başarılı olamıyorlar. Daha sonra küçük bir şehirde lokanta işletmeciliği yaparken kendinin iki katı yaşında bir kumarbaza âşık oluyor. O kumarbazın borcunu ödemek umuduyla genelevde çalışıyor. Benim Adımla Toplanın’da anlattığı, on yedi yaşından yirmi birine kadar geçen dönemde, hemen her şeyi iki hedefe ulaşma amacıyla yaptığını anlıyoruz. Birincisi, kendi ve bebeği için güvenli bir gelecek kurmak. Büyük umutları yok. Düzenli bir geliri ve başını sokacak bir evi olsa ona yetecek. Diğer hedefi ise hayatının erkeğini, aşkla bağlanacağı kişiyi bulmak. Büyük bir aşk yaşamak. Bu hedefle birincisinin birbirine bağlandığını, aradığı kocayı bulursa güvenli geleceği de kuracağını öngörebiliriz. Zaten bütün hataları da aşkı ararken yapıyor. Kendini güzel bulmuyor. “Zürafa” lakabını hak edecek kadar ince ve uzun olduğu kanısında. Ayrıca genç yaşta çocuk doğurmanın da bir dezavantaj olduğunu düşünüyor. Bu ruh hâliyle de kim onunla ilgilense yeterli. İlgilenenler de yanlış erkekler oluyor. Başını belaya sokan, uyuşturucuya alışmasına, genelevde çalışmasına neden olan onlar. Aşırı saf ve iyi niyetli. On yedi yaşında, eğitimsiz ve deneyimsiz bir genç kadın olduğunu göz önüne alınca bu durum şaşırtıcı değil. Neyse ki her kötülükten kurtulmayı beceriyor. Oldukça şanslı. Başını her belaya sokuşundan sonra da ailesinin yanına koşuyor. Büyükannesine ya da annesine sığınıp güç topluyor. Sonuç olarak yenik başladığı hayata karşı yaşadıklarından dersler alarak kazanan olmayı becerdiğini söyleyebiliriz. Benim Adımla Toplanın, sadece bir genç kadının hayata tutunup var olma ve kimliğini keşfetme çabasının anlatımı değil. Annelik ve aile ilişkileri önemli bir boyut. Irkçılık ve cinsiyetçilik temel temalar. Angelou’nun kitaba konu ettiği dönemde, 19441948 arasında kendi deyimiyle “zenci”lerin nasıl bir yaşam sürdürdüğünü de görüyorsunuz. Yoksullar, en altta ve çoğu kez suç işlemek tek seçeneği. Maya, yaşam mücadelesini verirken hiçbir yer ve koşulda beyazlarla muhatap olmuyor. Kitapta anlatılan her şey zenciler arasında geçiyor. Bir beyazla tek bir kez, çocuğunu ararken konuşuyor ve onun dediklerini de dikkate almıyor. Satıraralarında da bir “güneyli zenci” olarak beyazlarla hiçbir işi olmayacağını sık sık belirtiyor. BİR ROMAN KAHRAMANI ANGELOU Angelou’nun çok içten bir anlatımı var; kısa cümleler kurup her şeyi açık seçik anlatıyor. Mizahi bir bakışı var. Başkalarına olduğu kadar kendine de acımıyor ve açık sözlü. Her şeyi olduğu gibi anlattığı izlenimi veriyor. Her bölüm başlı başına bir hikâyeyi oluşturuyor, kendi başına bir serüven ve ana maceranın bir parçası. Parçalar birleşip yaşamöyküsünü ve aslında romanı oluşturuyor. Her şeyi olduğu gibi anlattığı izlenimi veriyor dedim çünkü yaşamöyküsünü okuduğunuzda aslında her şeyi anlatmadığı gibi tam ve doğru olarak yazıya dökmediğini de fark ediyorsunuz. Bunu bir kusur olarak söylemiyorum. Sadece yaşamöyküsünü birebir izlemediğini belirtmek için altını çiziyorum. Bu durum birçok eleştirmenin dikkatini çekmiş ve Angelou’nun yaşamını mercek altına aldıklarında, anlatmadıklarının anlattıklarından daha çok olduğunu görmüşler. Takdir edildiği kadar eleştirilmiş de. “Otobiyografinin ortak yapısını türünü eleştirip değiştirerek ve genişleterek sorgulamaya yönelik kasıtlı bir girişimde bulundu” demiş bir eleştirmen. Tabii yedi ciltlik yaşamöyküsü yazıp hâlâ anlatılmamış bir şeyler kalması da bir başarı ama Angelou lafı uzatmıyor. Yaptığı; yaşam öyküsünden roman kurgusuna uygun olanları seçmek. İlginç şeyleri anlatmış. Kendini bir roman kahramanı olarak ele aldığını, yaşam öyküsünden bu kahramana uygun parçaları aldığını düşünebiliriz. Bence eserlerinin çok okunup sevilmesinde de bu tavrının payı büyük. Çok akıcı ve merakla okunan bir eser çıkmış ortaya. n 10 12 Nisan 2018 KITAP