29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

‘Öyle azız ki...’ Alakarga’da Kasım Şenliği... 1444. sayıda yayımladığımız Pablo Neruda çevirisinin ikinci bölümünü Şiir Atlası okurlarıyla paylaşıyoruz. PABLO NERUDA / ŞİİRLER ÇEVİREN: AYTEKİN KARAÇOBAN SELAM (1949) İyi yıllar Şilililer, karanlıklardaki vatana, herkese, bir tekinden gayrı hepinize, öyle azız ki, iyi yıllar hemşerilerim, kardeşler, erkekler, kadınlar, çocuklar, sesim bugün size doğru, Şili’ye doğru uçuyor, kör bir kuş gibi çarpıyor pencerene, seni çağırıyor uzaktan. Vatan, yaz örtüyor hem yumuşak hem sert bedenini. Karın dudakları gürültülü okyanusa doğru dört nala kalktığı doruklar yüksektir, mavidir gökyüzünün kömürü gibi. Belki şu an sudan ve ormandan yeşil gömleğini giymişsin, belinde buğday kuşağınla hayran olduğum o gömleğini. Belki denizin yanında, sevgilim, denizli vatanım, kumun ve midyelerin sedeflendikleri evrenini çalkalamaktasın. Belki de evet, belki de... Peki kimim ben kadırgana, kokuna bu kadar uzaktan dokunmak için? Bedeninin bir organıyım: Ağaçlarında üstü örtülü odundan gizli bir çember, hoş kükürtün gibi sessiz bir büyüme, yeraltı ruhunun haykıran külü. Seni terk ettiğimde ardımda polisler, saç sakal birbirine karışık, çamaşırsız, yaşamım olan sözcükleri yazacak kâğıdım bile yoktu, yalnız küçük bir çantayla, iki kitap aldım yanıma, bir de yeni kesilmiş bir ağaçtan bir diken parçası: (Kitaplar: Coğrafya Kitabı ve Şili’nin Kuşları.) Her gece tanımını okuyorum, ırmaklarını: Klavuzluk ediyorlar uykuma, sürgünlüğüme, sınırıma. Trenlerine dokunuyorum, saçlarını okşuyorum, coğrafyanın bu demirli derisini düşünmekle oyalanıyorum, kırışıklardan ve kraterlerden ay kürene doğru iniyor gözlerim ve uyuduğumda sessizliğim dağınık tuzundan son şimşekler içindeki güneye gidiyor. Uyandığımda (değişmiştir hava, ışık, yıldızlar, sokak ve kır) Melipilla’da kesilen, hediye edilen akdiken, bana yoldaşlık eden yuvarlak parçanı okşuyorum. Kalın kabuğuna mıhlanan adına bakıyorum, ey buruk Şili, vatanım, kabuklu yürek ve toprak gibi sert biçiminde yüzler görüyorum, bana dikenli ellerini uzatanların, çöl insanlarının, güherçile ve bakır insanlarının sevgili yüzlerini. Bu dikenli ağacın yüreği parlak bir metalinki kadar düz, kuru ve sert bir kan damlası gibi solgun kırmızı, kükürt renkli odundan bir gökkuşağıyla çevrili bir çemberdir, ormanların bu katıksız tansığına dokunarak çiçeklerinin düşman sülükdallarını görüyorum yeniden sıkı sert çiçek bezekleri arasında şiddetli kokunun seni gücünden kurtardığı zamanı. İşte böyle kılavuzluk ediyorlar bana ülkemin yaşantıları ve kokuları, benimle yaşıyorlar, içimde yakıyorlar beni bitiren ve yeniden doğuran inatçı harlı ateşi. Başka topraklardan giysilerimi deliyor bakışları, sokaklardan geçip giden bir lamba gibi görüyorlar, kapılardan geçen bir fener gibi: senin verdiğin ve sakladığım katıksız, güçlü, yıkılmaz diken gibi ateşten kılıç o. n KITAP 732 Kasım 2017 Efsanevi boğa güreşçisi El Cordobés’in yaşamöyküsü... “Ağlama Angelita, bu gece ya sana bir ev alacağım ya da yasımı tutacaksın...” Yeni çevirisi ile... Bjørn Rasmussen nihayet Türkçe’de... Sıra dışı, irkiltici bir anlatım, huzursuzluk verici bir hikâye... Çağdaş öykünün, adını kısa sürede duyuran başarılı temsilcisi Justin Ker, ödüllü ilk kitabı Yağmur Damlaları Arasındaki Mesafe ile Türk okurunun karşısında... Klasikler dizimizde büyük usta Arthur Schnitzler’den bir kitap daha... On sahnede aşk ve aldatma... Büyük keyifle okuyacaksınız. Öykücü, romancı Faruk Duman’ın uzun denemesi... Yazı üzerine düşünceler... alakargayayinevi alakarga alakargakitap alakargayayinlari alakarga.com.tr alakargakitabevi.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle