Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ONUR YAZARI mel insan olma isteğini canlı tutuyordu. Defne şelalelerinin ışıklı suları buraya ayağı de ğen her insana ölümsüzlüğün gücünü damlacıklarıyla sa çıyordu. Bizler o ışıklı suları ve elmas damlacıkları şimdi de tenimizin talihli noktala rında duyumsuyorduk. Hâlâ ırmağın sularına, kıyıdaki >> çamuruna ve ıslak toprağına sarılarak yaşamını sürdüren o ilk defnenin kokusunu solu yabiliyorduk. İçine uçtuğum Harbiye, yeşili zengin, doğası bonkör olduğu için ışığını bütün renklere meyvelerin albenisi Ayla Kutlu ve annesi, yazarın “çarşaf kadar >>cık” diye tarif ettiği, evlerinin ön bahçesinde. artsın diye dağıtan bir köydü. Sokaklarından geçerken kimse tek bir ev göremezdi. Görülebilenler sular ve bah kesine, Nil diyarına çeviriyordu. çelerdi. Güneyden gelirken, kupkuru ve Evimizi unutmadım. Oysa o zamanlar neredeyse çıplak tepelerden geç doğru düzgün yollar bile yoktu. Yine tikten sonra, burada birden kırılıveren de bulurum: Üçdört ayak merdivenle yer kabuğu derine saklanmış, denize çıkılan, çevresi korkuluksuz, geniş bir açılan vadisini süslemeyi bitirememişti. teras ile yan yana iki oda. O günlerde Binlerce yıldan beri her kök, her meyve ev denilen şeyin odalarla sınırlı olma bir zenginlik göstergesiydi. İlkbaharı, masından doğal şey yoktu. Gidebildi yazı, bütün mevsimleri insanın gözle ğimiz yer evimizdi. Oturduğumuz yer rinin önünde oluşan ters bir çağlayan sandalyemiz, kıvrılıp yattığımız yer ya gibi fışkıran doğasına yeni şeyler ekli tağımızdı. Galiba bütün aile tek odada yordu. Yüzlerce endemik bitki, çeşitli barınıyordu...” kültür bitkileri, onların hepsine her zaman şükran duyan halk, sahip oldu AYLA KUTLU SOKAĞI’NDA ğu her şeyi insanlara sunmaya hazırdı. İşte, sardunyaların “istilâ” ettiği bir İkram denilen şey, armağan almaktan evle başlayan sokağın önündeyiz. Fo daha çok mutlu ediyordu tüm canlıla toğraflar çekiyorum... >>rını. Burası önce, fiziksel olarak Kenan “Harbiye Belediyesi’nin adımı sokağa ülkesinin verimli hilal diye adlandırılan vermesinden bir yıl sonra, sokak zengin topraklarının en kuzey sınırın sakinlerinin ‘Kimdir bu adresi daydı. Sonra, görünmeyen güçlerin karışmasıyla, yoğun iyimser birikimin oluşturduğu mistik havaya eklenen mutluluk buhuru; burada dağın, suyun, insa nın ve zengin toprağın do ğal kokularının toplamıyla oluşuyordu.” HARBİYE’NİN BONKÖR DOĞASI “Bu kadarla bitse, hâlâ her kuşağa dağıtacak kadar değişik duygulanımlar yaratamazdı. Eski çağlar birbirinin üstüne devrilirken, Antakya Okulu özgür düşünce sistemleri üretmişti buralarda. Erdenliğin sonsuz pırıltısını taşımak isteyen adaklı Defne, yaşam biçimini değiştirerek al kanından vazgeçiyor, köklerinden yeni fidanlar vererek sonsuzluğa karışırken ak kanlı bir ağaççığa dönüşüyordu. İmparator Hadrianus, bir yandan bitmeyen eğlenceler düzenlerken yepyeni fikirleri, ölmeyi unutmuş gibi uzun yaşayan çınarların dibinde dinliyor, mükem Harbiye’de Yazar Ayla Kutlu Sokağı’nda. Aydınlık ve geniş. Kırk yıldan beri tarihini, doğasını, insanını, şiirini anlattığı o diyarda, yalnızca Harbiyeliler onu onurlandırdı. 16 2 Kasım 2017 KITAP