25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

jorge luIs borges’in benzersiz “babil Kitaplığı seçkisi” kırmızı kedi yayınevi’nde Düşsel edebiyatın Borges, “Babil Kitaplığı”nda; Jack London, Chesterton, H. G. Wells, Robert Louis Stevenson, Oscar Wilde, Poe, Melville, Kafka, Beckford, Rudyard Kipling, Meyrink, Hawthorne, Lugones, Voltaire, mücevherleri Henry James gibi gözde yazarınlardan yılların imbiğinden süzülmüş beğenisiyle seçtiği öyküleri bir araya getiriyor. P iemonteli basım ustası Giambattista Bodoni (17401813), Parma dükünün basımevi Stamperia Reale’nin başında bulunduğu yıllarda, bezeme ayrıntıları ağır basan eski karakterler kullanmaktan yavaş yavaş vazgeçmiş, giderek on sekizinci yüzyıl sonlarına doğru kendi geliştirdiği, her türlü süsten arındırılmış karakterleri kullanmaya başlamıştı. Bodoni’nin bu dönemde bastığı çok sayıda kitap vardır ama bunların en ünlüsü, 291 Latin ve italik karakterin yanı sıra Rus, Yunan ve öteki bazı harf türlerini de içeren büyük boy bir derleme niteliğindeki “Manuale tipografico”dur (Tipografi Kılavuzu). “MANUALE TIPOGRAFICO” Parma kökenli matbaacı bir aileden gelen Franco Maria Ricci’nin 1960’larda kurduğu yayınevinin bastığı ilk kitap “Manuale tipografico” olacak; FMR o günlerden başlayarak yayımladığı tüm sanat kitaplarında ve zamanla uluslararası bir niteliğe erişecek olan dergisinde yalnızca Bodoni karakterler kullanmayı yeğleyecekti. Uzun yıllar olağanüstü güzellikte sanat kitapları yayımlayan Franco Maria Ricci, yayınevini 2007’de Marilena Ferrari’ye devrederek yayın dünyasından çekildi. Yayıncısının inisyalleriyle 1982’de yayımlanmaya başlayan, pek çok eleş tirmence “dünyanın en güzel dergisi” olarak nitelenen “FMR” ise 2009’da yayınına son verdi. BİR EDEBİYAT KLASİĞİ Kanımca, Ricci’nin yayımladığı kitaplar arasında, 1970’lerde Borges’e “sipariş ettiği” “Babil Kitaplığı” dizisinin özel bir yeri vardır. Sanırım, bu dizinin ne kadar özel olduğunu, yine Ricci’nin sözlerinden anlayabiliriz: “[Borges] düşsel edebiyatın mücevherlerini oluşturan metinleri bir araya getirdi ve onun en güzel hikâyelerinden biri olan ‘Babil Kitaplığı’, aynı zamanda dizinin adı oldu. 1975 ile 1985 arasında yayımlanan bu dizi, daha şimdiden bir edebiyat klasiğidir…” OKUR BORGES Gerçekten de otuz kadar kitaptan oluşan “Babil Ki taplığı” seçkisinin, eğer böyle bir ayrım yapılabilirse yazar Borges’ten çok, okur Borges’in bir yapıtı, daha doğ rusu başyapıtı olduğu söylene bilir. Borges’in, Jack London, Chesterton, H. G. Wells, Robert Louis Stevenson, Oscar Wil de, Poe, Melville, Kafka, Beck ford, Rudyard Kipling, J. L. Borges Meyrink, Hawthorne, Lugones, Voltaire, Henry James gibi gözde yazarınlardan yılların imbiğinden süzülmüş beğenisiyle seçtiği öyküleri bir araya getiren bu dizi, düşsel/düşlemsel edebiyatın yalnızca en güzel değil, aynı zamanda en bilinmedik örneklerini sunar okuyucuya. “Babil Kitaplığı”, Türkiye’de ilk kez 1990’ların sonlarında Dost Kitabevi Yayınları tarafından tıpkıbasım olarak yayımlanmıştı. Yıllar içinde kitaplığımdan pek çok kitap, bazı arkadaşlarımın kitaplıklarını, birkaç okulun kütüphanesini boyladı; ama aslına uygun biçimde, Adobe Type Library Bodoni yazı karakterleri kullanılarak basılan o harikulade kapaklı kitaplar hâlâ kitaplığımın bir rafını kaplıyor. Ne ki Dost Kitabevi, bu benzersiz seçkinin yeni basımlarını nedense yapmadı; “Babil Kitaplığı” uzun süredir aranıyor, bulunamıyordu. Neyse ki Kırmızı Kedi Yayınevi, “Babil Kitaplığı” seçkisini kısa bir süre önce yeniden ya yımlamaya başladı. KÜLLİYATA “MÜDAHALE” Kırmızı Kedi’den çıkan ilk kitabın şaşırtıcı bir özelliği var çünkü Jorge Luis Borges’in imzasını taşıyan “25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler”, Franco Maria Ricci’nin Borges’e bir “doğumgünü armağanı”. Dizinin otuzuncu kitabına gelindiğinde, Ricci dayanamamış, “müdahale etmiş”, yazarın sekseninci yaşını kutlamak için, onun hepsi de sekseninci yaşının eşiğinde yazılmış dört öyküsü ve bir söyleşisinden oluşan bir armağan kitapla katılmış diziye: “Bu kitap Borges için bir sürpriz olacak, çünkü ben onun ‘Babil Kitaplığı’nın yöneticisi olarak sahip olduğu haklara el koyup, külliyatına müdahale ettim. Umarım bu hem onun hem de ‘Babil Kitaplığı’nın tüm okuyucuları için hoş bir sürpriz olur… Bu sayfalara iki renk hakim, mavi ve gül rengi, doğumunun ve edebiyatın renkleri, gökyüzünden düşmüş ve körlüğün kaynağında tadılmış düşünsel renkler… Umuyorum ki bu kitap, uzun yılların emeğinden ve çok sayıda eserden oluşan bu uzun diziye bir katkıda bulunabilir. Borges’in yayıncıları arasında en gösterişsizi ama onu en az diğerleri kadar seven biri olarak Borges’e teşekkürü bir borç bilirim.” Anlaşılan, yirminci yüzyılın yalnızca en iyi yazarlarından biri değil, aynı zamanda en iyi okurlarından biri olan Borges’in beğenisinden süzülmüş bu denli özgün, bir daha kolay kolay yaratılamayacak bir anlatı seçkisinde Borges’in kendisinin bulunmamasına katlanamamış Franco Maria Ricci; Borges’in kendisine karşın Borges’i de eklemiş diziye… BLOY’UN “SEVİMSİZ ÖYKÜLER”İ Kırmızı Kedi, bu kez modern bir kapak tasarımını yeğlediği “Babil Kitaplığı” seçkisine iki kitapla başladı: Borges kitabının yanı sıra, Fransız yazar Léon Bloy’un “Sevimsiz Öyküler”i. Borges’in, Bloy için, “Bir keresinde, zaten cehennemde yaşadığımızı ve her insanın en yakınındaki kişiye işkence etmekle görevli bir şeytan olduğunu söylemiştir” dediğini öğrenenler, hiç kuşkum yok, “Sevimsiz Öyküler”i okumak için karşı konulmaz bir istek duyacaktır. Kırmızı Kedi, diziyi, 2017 sonunda tamamlayacak. Ama 2017 sonunda Borges tutkunlarını bir sürpriz bekliyor: Dizinin kapanışı da bir Borges kitabıyla yapılacak; Borges’in daha önce Türkçede yayımlanmamış “Rüyalar Kitabı” ile… n MÜREKKEBİ KURUMADAN Müzik, resim, ölüm K ırmızı Kedi Yayınevi’nin yeniden yayımlamaya başladığı “Babil Kitaplığı” dizisinin ilk kitabı “25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler”, Jorge Luis Borges’in dört öyküsünün yanı sıra, Maria Esther Vázquez’in Borges’le yapmış olduğu uzun bir söyleşiyi içeriyor: “Borges: Olduğu Gibi”. Vázquez, 1960’larda Borges’le kısa süre evli kalmış ama ayrıldıktan sonra da onunla olan dostluğunu ve yazınsal birlikteliğini sürdürmüş. Söyleşi, Borges’in kişiliğinin ve yapıtlarının pek çok “giz”ini ele veriyor ama ben buraya “Müzik, resim ve ölüm” başlığını taşıyan son bölümünü alayım dedim. Hani, Borges’in düşünsel, sanatsal, yazınsal incelik ve mizahının nerdeyse tümü yansımış burada söylediklerine desem yalan olmaz: M.E.V.: Ne tür müzik ilginizi çeker? J.L.B.: Sınıflandırmaya hakkım var mı, bilmiyorum çünkü anlamıyorum ama yanıtım Brahms. Milongas, spirituals ya da jondo şarkılarının dışında beni duygulandıran tek müzik o. Aynı zamanda ona hayran olmaya da hakkım olmadığını düşünüyorum. M.E.V.: Niçin? J.L.B.: Bana Brahms’ı diğerlerinden ayıran, onu farklı kılan nedir veya Brahms’ın müziği hangi teori üzerine temellenmiştir diye sorsalar cevap veremeyeceğim için. Ben onu fizikî biçimde hissediyorum ama belki bu da önemlidir. Belki bu şiir için de böyledir, Brahms dinleyen biri onu hemen şiir gibi hisseder. Ben sokaktayken sürekli olarak şiir parçaları hissediyorum. Normal, sıradan insanların hiçbir şeyi hesaba katmadan, dizeleri, masumiyetle, çok güzel söylediklerini hissediyorum. M.E.V.: Müzikle ilgilenmez misiniz? J.L.B.: İlgilenirim. Rembrandt, Turner, Velázquez, Tiziano ve ekspresyonist ressamların bazıları beni çok etkilemiştir. Öte yandan bir ritüele dönüşmüş olanlar, mesela El Greco hiç ilgimi çekmez. Onun piskoposlar, başpiskoposlar, makineli tüfeklerle dolu cennet tasavvuru daha çok benim cehennem için hayal ettiklerime benziyor… Papazlara ait bir cennet, Vatikan’a benzeyen bir cennet fikri beni korkutuyor. Büyük ihtimalle söylediklerim sizin çok hoşunuza gitmiyor, öyle değil mi? Ama eğer El Greco’nun cenneti böyleyse ben başka bir yere gitmeyi tercih ederdim. Cehenneme ya da Araf’a özlem duyardım. Ama El Greco bunları hiç düşünmemiş, kayıtsızlığı tablolarında fark ediliyor. Başka bir yaşamın olmayacağından emindi ama Macedonio Fernández’in dediği gibi “tüm bu çürümüşlüklerin arasında bozulmamak için” tüm o piskoposları çizdi. M.E.V.: Siz başka bir yaşam olduğuna inanıyor musunuz? J.L.B.: Hayır. Başka bir yaşam olmadığını, olsaydı da bunun hoşuma gitmeyeceğini düşünüyorum. Ölümden sonra hatırlanacağım fikri de hiç hoşuma gitmiyor. Ölmeyi ve unutulmayı ümit ediyorum. n 6 25 Şubat 2016 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle