25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

‘Aşk uçar, götürür, dönüştürür ve deforme eder’ Vita SackvilleWest ve Virginia Woolf Virginia Woolf’un yaşamı boyunca düzenli olarak günlük tuttuğu ve sevdiklerine, dostlarına binlerce mektup yazdığı için hayat öyküsünün en küçük ayrıntıları bile biliniyor, mercek altına alınıp deşiliyor, inceleniyor. Bunlardan Türkçede okuduğumuz son örnek Christine Orban’ın “Virginia ile Vita”sı. “Virginia ile Vita”yla aynı günlerde Lyndall Gordon’un “Bir Yazarın Yaşamı” alt başlıklı “Virginia Woolf” biyografisi yayımlandı. V irginia Woolf, büyük bir edebiyatçı olmasının yanında yaşam öyküsü ile de ilgi duyulan bir yazar. Kendi iradesiyle son verdiği 59 yıllık yaşamında bir yandan travma ve depresyonlarla boğuşurken diğer yandan onlarca önemli eser vermiş. Tek eşli, çok sevgilili, aşklarla, dostluklarla dolu bir yaşam... Yaşamı boyunca düzenli olarak günlük tuttuğu ve sevdiklerine, dostlarına binlerce mektup yazdığı için hayat öyküsünün en küçük ayrıntıları bile biliniyor, mercek altına alınıp deşiliyor, inceleniyor. Bunlardan Türkçede okuduğumuz son örnek Christine Orban’ın “Virginia ile Vita”sı (Şubat 2016, Çev. Birsen Uzma, Can Yay.). Orban romanda Virginia Woolf’un Vita SackvilleWest’le yaşadığı aşkı ve bu aşk öyküsünün ürünü olan “Orlando” romanının yazılış sürecini anlatıyor. Christine Orban romanı Virginia Woolf’un günlüklerinden ve Vita SackvilleWest’le mektuplaşmalarından yola çıkarak kaleme almış. MUTSUZ SONLAR “Virginia ile Vita” Virginia’nın yaşadığı derin bir depresyondan çıkışıyla başlıyor. Baş ucunda kocası Leonard vardır. Ama Virginia üç gün sonra buluşacağı Vita’yı düşünüp depresyondan çıktığına sevinir. Yazar Virginia’nın depresyonunu “deliliğin pençesinde kıvranmak” olarak anlatıyor. “Delilik”, Virginia’nın ailesinde kalıtsal değil ama önünde acı verici bir örnek var. Virginia küçük bir çocukken üvey ablası Laura artık evde bakılamaz duruma geldiği için akıl hastanesine kapatılmış. 13 yaşındayken 1895’te annesi, 1897’de sırdaşı saydığı üvey ablası Stella, 1904’te yazar olarak yetişmesini içindedir. Virginia Woolf “Deniz sağlayan, eğiten babası, 1906’da çok Feneri”ni yazmış ve kitap basılmıştır. sevdiği erkek kardeşi Thoby ölüyor. En kısa biyografilerinde bile eşi Ölümlerle geçen bu on yıldan sonra Leonard’la cinsel bir ilişkisi olmadığı Virginia yıllarca sürecek bir depres belirtilen Virginia’nın yaşamına küçük yona giriyor. Depresyondan çıkmayı yaşlardan itibaren birçok kadın girmiş. başardıktan sonra da uzun ve verimli Bunların en önemlilerinden biri de yazarlık dönemi geliyor. “Deliliğin pen Vita SackvilleWest. Karşılaştıklarında çesinde kıvranmak”tan yazarak kurtul Virginia beşinci romanını yayımlatmış duğu, korunduğu düşünülüyor. olsa da Vita ondan çok daha tanınmış Virginia’nın depresyonlarının kayna bir yazar. Şiir kitapları ve romanları ğında bu ölümlerle birlikte hayatındaki olan Vita “Lady” ünvanlı bir soylu, anne sevgisi eksikliğinin ve bu eksikli zengin bir ailenin kızı ve yaşamını dile ğini başka insanlarla karşılayamaması diğince sürdüren ve cinsel tercihlerini nın yattığı düşünülüyor. Üvey ağabeyin açıkça ifade eden özgür bir kadın. Bir cinsel tacizlerinin de erkeklerden so anlamda Virginia Woolf için rol model. ğumasında etkili olduğu kanısı hâkim. Vita’nın kendine ait odası da o odada Önce üvey ablası Stella, o ölünce onun rahat rahat kitaplarını yazacak geliri ve yerine koyduğu kız kardeşi Vanessa ve zamanı da var. kadınlarla dörtbeş büyük aşkın da bu Kocasıyla birlikte yaşadığı Monk’s nedenle yaşandığı iddia ediliyor. House’un hemen yakınındaki 16. Christine Orban “Virginia ile Vita”yı yüzyıldan kalma aile şatosu Knole’de 1927’de başlatıyor. Virginia Woolf hayatını sürdüren iki çocuklu Vita 1912’de evlendiği Leonard Woolf ile SackvilleWest’le büyük bir aşk yaşa uyumlu bir yazar yayıncı birlikteliği maya başlarlar. Vita kimi zaman erkek giysileri ile geziyor. Du daklarının üzerinde bir bıyık gölgesi var. Erkek olmayı dilediğini diplo mat kocasına yazdığı mektuplarında sık sık belirtmiş. Mina Urgan, “Virginia Woolf” biyog rafisinde (Yapı Kredi Yay.) “Bir erkeğin gücü ile kadının zarifliğini bir leştiren bir yaratık diye tanımlamış Vita’yı. İliş kilerinde cinsiyet ayrımı yapmadığı, tek bir aşka sadık kalmadığı anlaşılı yor. Ona tutku ve sada katle bağlanan Virginia, Chiristine Orban Lyndall Gordon Vita’nın yarı kadın yarı erkek hallerine hayran kalsa da sadakatsizliğine de tahammül edemiyor. Dostluğun baki kalıp ilişkiye nokta konulmasının nedeni de Vita’nın sadakatsizliği. Mutsuz bir sona varan bu aşk öyküsü “Orlando” romanına ilham kaynağı olur. Virginia ün kazanmakla kalmaz günümüze kadar gelen tartışmaların da kaynağı olan önemli bir eser vermiş olur. Virginia ile Vita’nın ilişkilerini daha iyi anlamak için kuşkusuz “Vita SackvılleWest Mektuplaşmaları”nı (2007, Çev. Mefkure Bayatlı, Agora Kitaplığı) da okumak gerek. WOOLF’UN VAR OLMA ÇABASI “Virginia ile Vita”yla aynı günlerde Lyndall Gordon’un “Bir Yazarın Yaşamı” alt başlıklı “Virginia Woolf” biyografisi yayımlandı. (Aralık 2015, Çev. Süha Sertabiboğlu, Alfa Yay.). Lyndall Gordon T.S. Elliot ve Charlotte Bronte gibi yazarların biyografileri ile tanınıyor. 478 sayfalık “Virginia Woolf” biyografisi de yazarın yaşamı ve eserleri üzerine çalışanlar için başvuru kaynaklarından. Lyndall Gordon’un çalışmasına öncelikle Virginia ile Vita’nın ilişkisini nasıl ele almış diye baktım, sonra merakım kitabın tamamını okumama neden oldu. Lyndall Gordon, Virginia Woolf’un yaşam öyküsünü eserleri ile koşutluklar kurarak anlatıyor. Virginia Woolf’ün babasından öğrendiği en önemli şeylerden birinin biyograficilik olduğunu söylüyor Gordon. Virginia Woolf’un eserlerinin tamamının biyografik özellikler taşıdığını ve çocukluğundan başlayarak yaşamının tüm evrelerini eserlerine yansıttığını örnekleriyle anlatıyor. Virginia Woolf babasından farklı olarak insanların yaşamlarının görünmeyen yanlarına bakarak yazıyor biyografileri. Bilinmeyeni, hissedileni yazıya döküyor. Virginia Woolf’un aile hayatından kaynaklanan sorunlarının yanı sıra toplum içinde kadın olarak var olma mücadelesi de vermiş. Sonuçta kızların okula gönderilmediği bir çağda yaşıyor. Babasının ilgisi olmasa hiçbir eğitim alamayacak. Kadın olarak var olmaya çalışmanın yanında yazarlığını kabul ettirme mücadelesi de vermiş. Çünkü önünde Bronte’ler, Jane Austen gibi örnekler olmasına rağmen bir kadının yazar olmasına hoş gözle bakılmıyor, engelleniyor. “Kadın olma”, “yazar olma” mücadelelerini verirken bir de dönemin tutucu anlayışıyla hiç hoş karşılanmayacak cinsel tercihlerini ifade etmek pek kolay olmasa gerek. Virginia Woolf, bedende iki ayrı cinsiyet olduğuna, androjini’ye inanıyor. (Bu konuyu merak edenlere YÖK’ün Ulusal Tez Merkezi’nden ulaşılabilen Sakine Uçar’ın “Orlando ve Âşık Kadınlar’da Androjini” başlıklı yüksek lisans tezini okumalarını öneririm). Virginia Woolf, “Zihinlerde de iki ayrı cinsiyet varsa mutlak tatmin ve mutluluğa ulaşılması için onların birleşmesi gerekiyor mu?” diye soruyor, “Kendine Ait Bir Oda”da. “Bir kişi erkekse beynin kadın tarafı yine de etkilidir; bir kadın da içindeki erkekle ilişkili olmalıdır.” Yani “beden gibi beyin de çift cinsiyetlidir ve beynin iki yanını oluşturan erkek ve kadın yanlarından faydalananlar büyük sanatçılar olur” diyor Woolf. Vita SackvilleWest, ilham kaynağı oluyor ve “Kendine Ait Oda”da öne sürdüğü görüşleri “Orlando”da romanlaştırıyor. n 10 25 Şubat 2016 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle