23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Marian Izaguirre’den “Bir Zamanlar Hayat Bizimdi” Hazin harikalar diyarında Marian Izaguirre’nin, Seda Ersavcı’nın titiz çevirisiyle yayımlanan Türkçedeki ilk romanı “Bir Zamanlar Hayat Bizimdi”, kitaplar üzerine kurulmuş bir dostluktan doğan ve okurunu, dünyanın önemli tarihsel dönemeçlerine doğru yolculuğa çıkaran bir kitap. Roman bunun yanında okumak ve kitaplar üzerine de düşündürüyor. r Eray AK itap peşinde koşmuş, kitapla haşır neşir olmuş hemen herkes bilir; kitaplar aracılığıyla kurulmuş dostlukların güzelliği başka olur. Bunun nedenlerini saymaya gerek var mı bilmiyorum. Ayrıca böyle bir uğraşın gereksiz olduğunu da düşünüyorum çünkü kitapla kurulan ilişki her okurda değiştiği gibi kurulan dostlukların da faklı hikâyeleri oluyor genellikle. Kitap da bu nedenle hiçbir zaman sadece kitap olarak kalmıyor. Bazen bir devrin, bazen bir bilinmezin, bazen bir aşkın bazen de güzel bir dostluğun ifade şekli haline geliveriyor. Farklı zamanlarda farklı anlamları sırtına yüklüyor. Kitap üzerine yazılmış güzellemeleri, onun nesne olarak dahi olsa sadece bir kitap olmadığını dile getirmeye çalışan anlı şanlı yazarları düşündüğümüzde ise tüm bu anlatmak istediklerim yerini daha da anlamlı bir haritaya bırakıyor. Kitap sadece “sevilen” bir nesne değil, aynı zamanda üzerine düşünülen bir “varlık”. Tam da bunda kitaplara tutkuyla bağlananlar, bu tutkularını onlar aracılığıyla gelen hikâyelere de yansıtıyorlar. Çok uzaklara gitmeye gerek yok: Enis Batur, Kitap Evi’ni bu tutkuyla yazdı; geçen aylarda yayımlanan Carlos Maria Dominguez’in romanı Kağıt Ev’in yazılışının nedeni, bu tutkuyu yansıtan kahramanını karşımıza çıkarmaktı. Bir selâm da kitaplardan kurtuluşun imkânsız olduğunu hatırlatan JeanClaude Carriere ve Umberto Eco’ya: “Size katılıyorum; ben de kitaplardan kurtulabilceğimizi sanmıyorum!” Hayat Bizimdi’den bahsedebilmek içindi bu uzunca sayılabilecek giriş. Kitap, bu uzunca girişi fazla fazla hak ediyor çünkü yukarıda okuduğunuz cümlelerde de dillendirdiğim şekilde, kitaplar üzerine kurulmuş bir dostluğun yansımalarını okuyoruz Bir Zamanlar Hayat Bizimdi’de anlatılan hikâye boyunca. Bunun yanında aslında tüm bir roman, kitaba ve okumaya övgü ancak çok daha fazlasını da buluyoruz dört yüze yaklaşan sayfa sayısının içinde. Kurulan dostluk ilerledikçe birbirine açılan yaşanmışlıklar, akan hikâyeyi bambaşka bir yere taşıyor. Okurlar da bu anılar şehrinde ya da yazarının dediği gibi “hazin harikalar diyarında” dünyanın önemli tarihsel dönemeçlerine doğru bir yolculuğa çıkıyor. Bu tarihsel dönemeçlerden ilki, dünya açısından da bir ilk yara olma özelliği taşıyan Birinci Dünya Savaşı. İkinci dönemeç ise tüm dünyayı etkilemiş bir diğer kırılma olan İspanya İç Savaşı. Bir Zamanlar Hayat Bizimdi’nin merkezi ise İspanya İç Savaşı sonrası devam eden faşist Franco yönetiminde geçiyor. Bu siyasi ve sosyal kırılma anlarının yanındaysa iç içe geçmiş hayatlar... Tüm bu travma zamanlarını birleştiren ve bir roman çatısı altında ilerlemesini sağlayan da bir küçük kitap sadece. Bir Zamanlar Hayat Bizimdi, bu yapısıyla daha en başından kitap sevgisini hissettirmeye başlıyor bize. İşin iç içe geçmiş tarihsel yapısı ise bambaşka. Bu bağlamda ustaca kotarılmış ama K bir o kadar da bu ustalığı göze sokmadan ilerlemeye çalışan bir yazarın hikâyesinin içinde olduğumuzdan söz edebiliriz rahatlıkla. Romanın usta işi inceliklerle örülmüş olmasına karşın göze batmaması, anlatılan hikâyenin masalsılığından kaynaklı belki ama bu ustalık göze sokulmuyor diye yazarı hafife almamak gerek. Marian Izaguirre’yi biz bu romanıyla tanıdık ama İspanyolca için yeni bir yazar değil. Aldığı ödüller, övgüler azımsanacak gibi değil. O nedenle Bir Zamanlar Hayat Bizimdi’nin sayfalarında rahatlıkla dolaşacağımızı bilelim ancak bu rahatlığın, bir ustalığın eseri olduğunu da... HİKÂYE İÇİNDE HİKÂYE Romanda okuyacağımız her şey ise son derece naif biçimde kurgulanmış bir takip sahnesiyle açılıyor. Aynı zamanda romanın önemli kahramanlarından Alice’in hikâyesini de öğrenmeye başlıyoruz bu takipte. Sadece elli bir yaşında olmasına rağmen saçları beyazlamış, geçtiğimiz yüzyılın hemen başında doğmuş, otuz sekizinde Madrid’e gelmiş ve on üç yıldır Madrid’te yaşıyorsa da şehirde hâlâ bilmediği rotalar bulunan Alice’in... Madrid sokaklarında belirli kapıları çalıp onu karşılayanlara kitaplar veren genç bir adamı takip sahnesidir bu ve kitapla arasında okumaktan daha derin bir bağ geliştirmiş herkesin duyumsayacağı gibi oldukça romantize edilmiş bir resim gibi ÖNEMLİ TARİHSEL DÖNEMEÇLER Marian Izaguirre’nin, Seda Ersavcı’nın titiz çevirisiyle yayımlanan Türkçedeki ilk romanı Bir Zamanlar S A Y F A 6 n 2 4 aktarılıyor bize. Takip edilen ise Matías. Faşist Franco yönetiminden önce bir yayınevi sahibi olan ancak İspanya İç Savaşı’nın ardından hem yayınevini hem de özgürlüğünü kaybederek işkencelere maruz bırakılan; ardından ise bu işkencelerden bir biçimde kurtulup Madrid’in arka sokaklarında küçük bir kitapçı sahibi olan Matías... Güzel eşi Lola ile birlikte işletmektedirler bu küçük kitapçıyı ve bir şekilde mutlu olmaya çalışıyorlardır. Franco yönetiminde, “bir zamanlar hayatın onların olduğu zamanların” özlemiyle yaşamlarına devam etmektedirler. İspanya İç Savaşı’nın yıkıcı etkileriyle savrulmuş, geçmişin gölgesinde yaşayan Lola ve Matías için bu kitapçı dükkânı, bir zamanlar hayatın onlara ait olduğunu gösteren ve yaşama bağlılıklarını koruyan en önemli araç aynı zamanda. Matías’ı takibe alan kahramanımız Alice, keşfettiği bu kitapçı ve Lola’yla kurduğu dostluk sayesinde dükkâna daha sık gidip gelmeye başlar. Ancak bu arada garipsenebilecek bir huy da geliştirir. Kitapçıya, “buraya daha çok yakışır” duygusuyla eski kitaplar bırakmaya başlar gizli gizli ve bıraktığı kitaplardan biri de Brezilya’dan çıkıp dükkânın raflarına yerleşmiş bir anı kitabı tadındaki Lepiska Saçlı Kız’dır. Kitapta bir genç kadının, Birinci Dünya Savaşı’nın İngilteresi’nden Paris’in bohem yaşantısına değin akıp giden kalp kırıklıkları, hüzünler ve aşkla dolu hayatının izi sürülmektedir. Dostluklarını ilerleterek birlikte kitap okumaya başlayan biri yaşlı diğeri genç iki kadın; Lola ve Alice, edebiyatın sağaltıcı gücüyle kendi anılarını da ortaya dökmeye başlarlar. Lola ve Alice bize sadece edebiyatın sağaltıcı gücünü değil, kitabın birleştirip yoldaş ettiği yaşamların gücünü de hatırlatır. Onların dostlukları ve okudukları kitap ilerledikçe ise önümüze serilen iç içe geçmiş hayatlarla toplumsal kırılmaların insan yaşamını nasıl etkilediğine dair duyguları zorlayan bir portre çıkar karşımıza. Hemen yukarıda da dediğim gibi Marian Izaguirre’yi bu romanıyla tanıyoruz biz. Ancak ilki Alice’in, ikincisi Matías ve Lola’nın, üçüncü olarak da “Lepiska Saçlı Kız”ın yaşamlarından doğmuş iç içe geçmiş ve kendi içinde yine dallanan hikâyeleriyle ustalığını kanıtlıyor bize. Bir Zamanlar Hayat Bizimdi; kitap ve okuma tutkusu, savaş, yurtsuzluk, hatırlamak, daha da önemlisi unutamamak adına yazılmış çarpıcı bir roman. Yazarın naif dokunuşlarıyla romantize edilmiş, şaşırtan sonuna doğru sürükleyen ve en önemlisi okuruna da bazı şeyleri hatırlatma amacını taşıyan bir hikâye aynı zamanda. Kitabın neyi hatırlatmaya çalıştığını sorduğunuzu duyar gibiyim. Bunun için kitabın adına tekrar bakmanızı tavsiye ederim: “Bir Zamanlar Hayat Bizimdi”. Özgürlüğün, bizle güzel olduğunu fısıldıyor kulaklara yazar... İlerleyen her sayfada, akışına biraz daha kapılacağınız bir roman Marian Izaguirre’nin kaleminden çıkan.n erayak@cumhuriyet.com.tr Bir Zamanlar Hayat Bizimdi/ Marian Izaguirre/ Çeviren: Seda Ersavcı/ DeliDolu Yayıncılık/ 384 s. K İ T A P S A Y I 1336 Izaguirre’nin romanı, İspanya İç Savaşı sonrası devam eden faşist Franco yönetiminde geçiyor. E Y L Ü L 2 0 1 5 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle