01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nasıl ortaya koymayı amaçlıyor? Bu çalışma özellikle ikinci bölümüyle belgesellerin de sinema estetiğinin tüm kodlarını kullanan, yaratma ve yorumlama gücünü yansıttığı poetikası olan bir sanat disiplini kimliğinin altını çizmeye çalıştı. Bu anlamda hakikati yorumlama açısından iki türün aralarında büyük farklar yok. Hakikati bulmaya yönelik çoklu anlam arayışları her iki sinemada da söz konusu. Ancak belgesel sinemada gerçek yaşam mekânları ve kişileri, olaylar söz konusu olduğundan etik doğrudan devreye giren bir husus. Yönetmenin ahlaki tutumu ve sorumluluğu imge sinemadakinden daha ağır ve önemli burada. Belgesel yönetmenlerinden nesnel ve tarafsız bir tutum beklenmemeli. Öyle yapılan filmler ancak belge sinema olabilir. Belgeseller yönetmenin dünya algısı uyarınca bize iletilen gerçeğin estetik yorumları. Burada mesele, yönetmenin hangi tutumla filmini çekerse çeksin konusuna dair özeni; samimi, ilkeli, tutarlı ve dürüst bir tutuma sahip olup olmadığı. Çünkü tüm bunlar filmin dengesini, dilini, inandırıcılığını belirleyen en temel noktalar. Bu çokbakışlı ve çoksesli algı, gerçeğin gerçeklik düzlemine çıkarkenki çeşitliliğini, oynaklığını, başkalığını vermek açısından son derece önemli ve kıymetli. Belleğin kurgulanmasında, travmatik olayların anılara dönüştürülüp iyileştirilmesinde sinemanın işlevini, kurduğu dilin gücünü ve belgeselcinin yükümlülüklerini de değerlendiriyorsunuz. Bir grup araştırmacı travmatik anıların hikâye edilmesinin bir şifalanma biçimi olduğundan söz ediyor. Ancak buna karşı çıkanlar da var. Ben de belgesel sinemanın işlevinin travmaları şifalandırmadan çok toplumun sessiz ve edilgen yığınlarını uyanışa geçirmek, onlara farkındalık kazandırmak ve onlarda bilinç yaratmak olduğunu düşünüyorum ki o da dolaylı bir işlev. Yönetmenler öncelikle sinema yapma arzusuyla yola çıkar. Bu saydıklarımız dolaylı ve kişilerin, toplumların psikodinamiklerine göre işleyecek noktalar. Yukarıda da belirttiğim gibi yönetmenlerin, özellikle de ağır travmaların özneleriyle yaptığı çalışmalarda etik her şeyin önünde olmak zorunda. BELGESEL DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEZ, BİLİNÇLENDİRİR! Gerçeğin bellek ve belleğin temsille ilişkisi bağlamında, bellek araştırmalarını hangi yönde bir sivil tarih oluşturma çabası olarak ele aldınız? Belgesel sinema ve izler, kitleyi bu inşada nasıl müdahil kılar? Bellek ve tarih aslında birbirinden ayrılmaz iki parça. Belleğin önemi tarihin ayak izlerini takip ederken onun ihmal ettiği, görmezden geldiği önemsemediği hikâyeleri bulup çıkarmasında saklı. Tarih bize insan hikâyelerinden yalıtılmış mekanik bir geçmiş sunarken bellek, insan hikâyelerinin peşinden giderek geçmişi hatırlatır. Benjamin’i hatırlayarak söylersek tarih güçlü olanla duygudaşlığını kurarken bellek görünmeyenin, sesi duyulmayanın, ötelenmiş olanın hikâyesini görünür kılma peşinde. Böylelikle resmi tarihin ihmal ettiği gruplar, toplumlar, C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I “Tarih bize insan hikâyelerinden yalıtılmış mekanik bir geçmiş sunarken bellek, insan hikâyelerinin peşinden giderek geçmişi hatırlatır.” olaylar, hikâyeler başka bir geçmiş okumasıyla, keşfiyle karşımıza çıkar. Belgesel sinema belleğin peşinden giderek farklı insan hikâyeleri ile karşılaşmamızı sağlar. O güne dek duymadıklarımız, ihmal edilen insanlar, topluluklar, durumlar, olaylar tarihseltoplumsal arka plan gözetilerek sinemaya dönüşür. Sinemanın kendisi bir bellek mekânı zaten. Geçmişe dair bir şeyi konu edinmesine özellikle gerek yok. Bir film yıllar sonraya geçmiş zamanın şimdisine dair pek çok iz, veri, ipucu bırakır. Belgeseller, aynı zamanda bellek meselesini odağına aldığında, bellek mekânı olma işlevleri iki kat daha önem kazanır çünkü konuları nedeniyle insanlık için bir alarm, bir işaret fişeği işlevini de üstlenir. Ancak belgesel sinemanın etki gücü de diğer sanatlardaki gibi dolaylı. Belgesel izleyerek dünyayı değiştiremezsiniz. Fakat dünyayı değiştirebilme gücünüze dair bir bilinç edinirsiniz. DİL VE KURGUDA ASLOLAN STRATEJİ! Kitapta örneklediğiniz belgeseller, alternatif tarihler yazma ve tarihin siyasal erk merkezinden toplumsal merkezli olmaya doğru evrilmesi yolunda, sözlü tarih çalışma yöntemlerinden yararlanma anlamında ne yönde bir yaklaşımı önceliyor? Konular da yaklaşımlar da yönetmenlerin sinema algılarına göre çeşitlilik gösteriyor doğal olarak. Sözlü tarih sinemaya değil araştırma sürecine ait bir yöntem. İster etnografik ister sosyolojik ya da tarihsel yaklaşımlarla bir belgesel çekmeye karar verin, sözlü tarihten bir yöntem olarak yararlanırsınız. Aslolan yönetmenin sinema dili ve kurgusunda seçtiği strateji. Konuyu sinemaya dönüştürecek olan o süreç çünkü. Kitaptaki örnekler konu çeşitliliği kadar yönetmenlerin üsluplarına sinema dillerine göre de belirlendi. Ancak genel olarak şunu söyleyebilirim çözümlediğim belgeseller ve onun dışında adını andıklarım dâhil 1990 sonrası belgesellerin en önemli özelliği, o güne dek 1 3 3 6 dokunulmamış konulara dair anlama, iz sürme ve açığa çıkarma cüreti taşıması. Bunu gerçekleştirirken de hikâye sahiplerinin filmlerde doğrudan söz alması, referanslarla ve bilirkişilerle konunun aktarımından çok hayatın sahiplerinin seslerinin filmlerde işitilmesi, belgesel ekibinin de kendini yaratım sürecine dâhil etmesi ve süreçle birlikte değişmesi; filmlerin dil ve üsluplarını belirleyen unsurlar. Tüm bunlar gerçek ve temsil ilişikleri ve gerçeğin yorumlanması bağlamlarını da yeniden düşünmemizi sağlıyor. Çok anlamlı, katmanlı, çok sesli… Gerçekle kurduğu ilişki bağlamında gerek yakın tarihte gerek günümüzde belgesel sinemanın yöneldiği sinemasal kodları da okuyoruz. Bu kodların karşılığı ne? YARALARA BAKMA CESARETİ Endüstrileşmemiş, ekoller yaratmayı, bunları sürdürebilmeyi başaramamış, başarısı münferit çabalar üzerine yükselen bir sinemamız var bizim. Böyle bir varlık alanında toplum belgeselleri sinema sanatının bir parçası olarak görmedi uzun süre. Didaktik, işlevsel bir araç olarak değerlendirildi belgeseller uzun süre. 2000’ler özellikle bu algının kırıldığı, verimlerin niteliklerinin ve niceliklerinin arttığı bir dönemdi. Bunu, ne dünyadaki ne de bizdeki sosyolojik, politik, ekonomik, teknolojik ve poetik başkalaşma ve değişme rüzgârlarından ayrı düşünemeyiz. Konuşmanın, söz hakkının, bakışın ve bakış derinliğinin anlamları değiştikçe hem belgeseller arttı hem de yönetmenlerin konular ve ona yönelik yöntem ve tutumları değişti. Dersim, Ermeni sorunu, darbeler, zorunlu göçler gibi Türkiye toplumunun önemli ve o güne dek konuşulamamış yaralarına bakma cesareti edebiyattan çok 1990’ların sonunda belgesellerle başladı. Ek bölümündeki film listesinin özelliğini sorarak bitirelim söyleşimizi. Ek bölüm 20002014 arasında çekilen belgesellerden teması doğrudan ya da dolaylı bellek çalışmalarını içeren belgesel filmlerin listesi. Bu toplama bakıldığında hangi yıllarda meseleye yoğunlaşıldığı, hangi konuların daha çok işlendiği vb. saptamalarla belgesel sinemanın sosyolojisine dair sonuçlar çıkarabiliriz. Bu bölüm daha çok meraklısına ve akademik çalışma yapacaklara bir küçük rehber. n [email protected] Kemik İnadı/ Asuman Susam/ Can Yayınları/ 72 s. Toplumsal Bellek ve Belgesel Sinema/ Asuman Susam/ Ayrıntı Yayınları/ 256 s. Fotoğraflar: Emre DÖKER 2 4 E Y L Ü L 2 0 1 5 n S A Y F A 1 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle