Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Arife Kalender’den “Şiir Adaları Çağdaş Şairlerimiz” ve “Günler Yazılar” ‘Zenginim artık/ bende herkes var’* Bu yıl “Gece Islıkları” ve “Acı Yeşil” adlı kitapları art arda yayımlanan şair, yazar Arife Kalender, iki yeni kitabıyla daha okurlarla buluştu; “Şiir AdalarıÇağdaş Şairlerimiz” ve “GünlerYazılar”. “Şiir AdalarıÇağdaş Şairlerimiz”de bir şiir denizine yelken açan Kalender, Nâzım Hikmet’ten Behçet Aysan’a çağdaş Türk şiirinin yirmi altı ismini inceliyor. “GünlerYazılar” ise Kalender’in yolculuklarında ve yazları gittiği tatil yerlerinde tuttuğu ve hepsi bir noktada mutlaka şiire değen günlüklerden oluşuyor. Kalender’le yeni kitapları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. r Gamze AKDEMİR Böylece akımlar içinde yer alan şairlerle birlikte, tek başına duran ya da ayrıksı görünen (Nâzım’dan Behçet Aysan’a) yirmi altı şairin aynı kitapta buluşması; şiirimizin yüz yıllık genel görüntüsünü ortaya çıkarmış oldu. Bu nedenle Şiir Adaları’nın, bir başvuru veya başucu kitabı olduğunu düşünüyorum. “FARKLILIKLARI ONLARI ÖZGÜN KILIYORDU” Onları birbirinden ayıran özellikleri nasıl yorumluyorsunuz? Birbirinden ayıran özellikleri elbette çok fazla. Yalnızca Dağlarca, yalnızca Nâzım bile üniversitelerin araştırma bölümlerinde yıllarca incelenebilir. Her şair bir dünya ve o dünyada var olan her şeyin tarihi, coğrafyası, felsefesi, matematiği, tiyatrosu, öyküsü, dili, mitolojisi var. Bir şairi okumak, onun yaşamını da okumak oluyor aynı zamanda. Ne zaman eski şiirlerini tekrara düşmüşler, âşık olmuşlar, ekonomikailevi sorunları var, yaşamdan bunalmışlar, en çok neyi ve kimi seviyorlar, nerelerden besleniyorlar? Bunların tümünü öğrendiğimi düşünüyordum. Dizeler arasında, şairin kimliğine ve günlüğüne dair ipuçları yakalamak çok keyifli ve onurlandırıcı bir şeydi. Sanki şairin sırlarını bir tek bana, kulağıma gizlice fısıldadığını duyumsuyor; o şairle baş başa olmanın sırdaşlığını yaşıyordum. Farklılıkları onları özgün kılıyordu. Ama asıl önemli olan ortak yanlarıydı. Her birinin şiirine sahip çıkması, ayrıksı görünerek eleştirilseler de yılmadan söylemlerini ısrarla sürdürmeleriydi. Yani kararlılık ve emek... “İNCELEMELERİM ŞİİRİME ELEŞTİREL BAKMAMI SAĞLADI” Bir keşif kazısı gibi incelemeleriniz. Bu ustaların şiirinize ve hayatınıza kattıkları paha biçilemez kuşkusuz. İnceleme ve araştırmalarım kendi şiirime eleştirel gözle bakmamı sağladı. Aslında benim için tehlikeli olabilirdi. Şiirimi tanımasaydım ya da şiir bilincim oturmamış olsaydı onların etkisinde kalmam, şiirimin gölgelenmesi ve yalpalaması mümkündü. Ama bu tehlikeyi 1329 ağdaş Türk şiirinin yirmi altı şairini incelediğiniz kitabınızda yer verdiğiniz şairleri nasıl seçtiniz? Doksanların başında, yıllardır şiirin içinde olduğum halde, şiirimizin ustalarını yeterince okumadığımı (tanımadığımı) düşünerek Edip Cansever’in tüm kitaplarını okumaya karar verdim. Okurken sayfa kenarlarına o kadar çok not almıştım ki bunları düzenleyerek paylaşmak istedim. Yazı, on dört sayfayı bulmuştu. Sevgili Turhan Günay, şairin onuncu ölüm yıldönümü nedeniyle Cumhuriyet Kitap’ta yayımlayabileceklerini söyledi ve incelemelerimin ilki başlamış oldu. Yedi sekiz ay Cansever şiirleriyle yatıp kalkmıştım ve inceleme bitince boşlukta kaldım. Hemen ardından başka şairleri merak etmeye başladım. Ahmet Muhip Dıranas, Oktay Rifat, Turgut Uyar, Özdemir Asaf, Behçet Necatigil... Her şairin yolculuğu, soluklandığı duraklar, yollarının engebesi, yaşama bakışı ve katılışı o kadar farklıydı ki bu da ilk dizesinden son şiirine dek araştırma ve inceleme gerektiriyordu. Onları, ya kimi şiirlerine hayranlığımdan, kimi kitaplarının devamını merak ettiğimden ya da şiir anlayışıma çok ayrıksı geldiğinden seçtim. İşin içinde beğeni de vardı şaşkınlık da. Farklı renklerde ve söylemlerdeki şairleri bir arada görme olanağı buldum. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I Ç bilerek yola çıktığım için denize karışmayan ırmak gibi yol aldım. Okuduklarım beni derinleştirip zenginleştirirken suyu suya, sesi sese karıştırmamaya özen gösterdim. Farklı söyleyişlerde, dilin şairden şaire nasıl dillendiğini görmek, dilin uçsuz bucaksız anlam katmanlarında gezinmek doyumsuz bir evren yaratıyordu. Yirmi beş yıla yakın sürede, şiir ustalarını kendimde ağırladım. Bir şiirimde söylediğim gibi: “Zenginim artık/ bende herkes var”. Çalışma yönteminize dair bir bilgiyi de paylaşıyorsunuz okurlarla: Not almak. Çok iyi anlıyorum, zira ben de böyle okuyorum. Bu yöntemin yapıtınıza katkısını anlatın isterim. Not alarak okumak bir kuşak alışkanlığı sanırım. Bizler özet çıkararak öğrenirdik. Okuduğum bir kitabı yıllar sonra elime aldığımda; çizdiğim, yazdığım yerlerden, içeriğini hemen anımsıyorum. Şiir kitaplarında ise şairin ana temalarını ve sık kullandığı imgeleri bulma kolaylığı veriyor. Örneğin Cansever’in otelleri, Necatigil’in evleri, Eloğlu’nun ikinci dönem şiirlerinde dil biçimleri, Rifat’ın ilk dönem şiirlerindeki halk şiiri öğeleri, Anday’ın zaman ve felsefesi, Dağlarca’nın Âsu’su, Tarancı’nın evlendikten sonra yüz vermediği ölüm teması, Gürpınar’ın kent ve kurumları, Nâzım’ın şiirdeki müziği, Sezer’in işçi kadınları, Behramoğlu’nun aşk ve kavgası, Akın’ın genel olarak kadın resimleri, Durbaş’ın çırakları, Tamer’in atları, Kurdakul’un portreleri... Kitaptaki tüm şairlerin öne çıkan şiir ve imge özelliklerini; bir başkası, okuduğum kitap kenarındaki notlarda bulabilir. “HER YAZI, KENDİ EVİNİ VE ZAMANINI ARAR” “GünlerYazılar” kitabınız hangi zaman aralığında ve nasıl bir hatta tamamlandı? Her yazı, kendi evini ve zamanını arar. Yazları, çok fazla derinleşemediğimi anladıktan sonra, daha çok okumaya ve notlar almaya yönelmiştim. Şiirden taşanları, öyküye girmeyenleri, anlık, günlük düşünce ve duygularımı yazıyordum. Kimi zaman günlük, kimi yerde anı ve deneme tadındaydı. Birçok istasyonda duran trenler gibi. Şiirkültür etkinliklerine giderken çoğunlukla gündüz otobüsü yeğliyorum. Yedi sekiz 6 saat boyunca en güzel şey yazıpokumak. Günlüklerin çoğu bu yolculuklarda ve gittiğim yerlerde yazıldı. Hangi mevsimdeysek ve konumuz neyse nerelerden geçmişsek tarih bildirerek yazdım. Bir bakıma yaşadıklarımı sabitlemek duygusuydu. “Yazılar” bölümünde ise şiir ve yaşam konularının yanı sıra başka serbest konularda düşündüklerim, düşlediklerim var. Çoğu, şiirlerimin ilk oluşumu, şiir anlayışım, okuduğum kitaplar, dinlediğim şarkı ve türkülerin bendeki çağrışımı, bulunduğum yerin genel görüntüsü, kurumsal ilişkiler, baskılar, doğanın düşündürdükleri... GünlerYazılar, her zaman rahatlıkla okunabilecek, deyim yerindeyse “her telden” söz eden keyifli bir kitap oldu. Kalemimi özgürce oynattığım, biçim kaygısı gütmesem de kendi içinde kuralları olan yazılardan oluştu. Bıraktığım sigaradan, Palamutbükü’nde geçirdiğim bir haftalık tatile kadar, gül biliminden, ay kaçamağına; özlem ateşinden, güz yağmuruna kadar çok şey bulunabilir. Sohbet, sayıklama, şarkı mırıldanma, kavga ve sevinç çığlıkları, ret ve kabul, isyan ve şiir... “YAZDIKLARIM ÖMRÜMÜN ÖZETİ” Günlük tutmak yazınınızda neye karşılık geliyor? Hangi biçemde yazdırır? Varsa şiirle göbek bağını da anlatır mısınız? Benim günlüklerimin farkı, belli zaman diliminde; bir görüntü ve düşünceyle başlayıp gelişen şiiri de içeren tarihli yazılar olması. Güne dair yorumlarım, dilek ve isteklerim var, betimlemelerim, şiire açtığım yollar var. Kitabın adını bir ara “Şiire Komşu Yazılar” koyacaktım, vazgeçtim. Sonuçta söz nereden geçerse geçsin şiire çarpıyordu. Belleğimde yuva kurmuş binlerce şiir sürüsünü aşarak düzyazıya inmesi mümkün mü? Kimi yerde şiirimsi betimlemeler ya da düzyazı şiire varan bölümler olması kaçınılmaz oldu. Yazdıklarım son yirmi yılın ve ömrümün özeti sayılır. Bu yıl, Gece Islıkları, Acı Yeşil şiir kitaplarınız, Şiir Adaları ve GünlerYazılar adlı kitaplarınızla buluştu. Mehmethan’ın Rüyası adlı çocuk öykünüzü ve ortak kitaplarınızı da sayarsak oldukça verimli bir yıl oldu sizin için. Şiir Adaları’nın da devamı gelecek sanırım. Evet, Gamze, birçok kitabın yayımlanması aynı yıla denk geldi. Çıkışları 2014 sonu 2015 başı, peş peşe yayımlandılar. Hem mutlu hem de yorucu bir süreç geçirdim. Bu yorgunluk ve doyumla uzun süre yazmayacağım desem de duramam. Yazmaktan başka yaşama şekli bilmiyorum çünkü. n gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Şiir AdalarıÇağdaş Şairlerimiz/ Arife Kalender/ Kaynak Yayınları/ 608 s. GünlerYazılar/ Arife Kalender/ NezihEr Yayınları/ 216 s. (*) Gece Islıkları kitabındaki “Yazılamayanlar” adlı şiirinden bir dize. 2 0 1 5 n S A Y F A 5 A Ğ U S T O S