Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
K itap İçin...148 SELÇUK ALTUN ‘Mulla barda tilin tıy, usta barda kulın tıy’ “Sevgili Can Noyan! Aramıza hoş geldin. Dünya seninle daha masum ve anlamlı.” İş Kültür’ün düzenlediği “Biz Mektup YazardıkBedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar” başlıklı sergi, yılın en sarsıcı etkinliklerindendi; sanat ile edebiyatın symbiosis’inden etkilendim. Ruken Kızıler’in editörlüğünde, Bedri Rahmi’nin gelini Hughette Hanım’ın hazırladığı 485 sayfalık ciltli kitap için, koleksiyonerlere layık diyebilirim. Kitapta soyut resmin öncü sanatçısı Mark Rothko’nun (19031970) adı üç kez geçer. Bedri Rahmi 1962’de New York’tayken bir yolunu bulup Rothko’yla görüşmüş, tablolarını bile imzalamayan küresel sanatçı ona retrospektif katalogunu imzalamış, Bedri Rahmi kısıtlı İngilizcesiyle yaptığı söyleşinin notlarını, katalogdaki boş sayfalara yerleştirmişti. Ailenin arşivi dışındaki tek sergi objesi bu özel katalogdu ve Selçuk Altun’dan ödünç alınmıştı. Münzevi Rothko sekiz yıl sonra intihar etti, Bedri Rahmi’nin karizmasıyla Rothko’yla iletişim kurup, imzasını alması ve söyleşi yapması bir sanat olayıydı. Sergi hakkında yazı yazanların tümü bu nüansı atladılar mı yoksa bunu vurgulamak Selçuk Altun’a düşer diye özellikle mi ıskaladılar? larıyla karşılaşırsam onları okşar geçerim. Onları yeniden okursam sanki o ilk büyünün uçup gideceği tedirginliği. 3656 Anımsıyorum! Bir zamanlar hızlı ve hatasız daktilo yazma yarışmaları yapılırdı. Birinciler, gazetelerin ilk sayfasında açıklanırdı. “Şampiyon”, İstanbul’un en tanınmış sekreter yetiştirme kursunun adıydı. Şirket logosundaki kadın daktilosuna, bateri solo çekermişçesine odaklanırdı… Andre Maurois (Emile Herzog) / Yukio Mishima (Kimitake Hiraoka) / Pablo Neruda (Neftali Ricardo Reyes Basoalto) / Moliere (Jean Baptiste Poquelin) / George Orwell (Eric Arthur Blair) / Marc Twain (Samuel Langhorne Clemens) / Voltaire (Francois Marie Arouet) / Emile Zola (Edouard Charles Antoine) / Paul Eluard (Eugene Grindel) / John le Carre (David John Moore Cornwell)… 3661 Küresel kültürazzi: Charles Dickens, Ernest Hemingway, William Saroyan, George Bernard Shaw, Dylan Thomas, Mark Twain ve Virginia Woolf üniversite mezunu değildiler. / Jorge Luis Borges, Homer, Helen Keller, Joseph Pulitzer ve James Thurber görme özürlüydüler. / Kayıtlara göre ilk intihar eden yazar Petronius Arbiter’dir (MS 2267). / Çocuk romanları yazarı Louisa May Alcott (18321888) çocuk sevmezdi, yayıncısının siparişi üzerine yazdıkları çok satan oldular. / İlk kitap fuarı New York’ta açıldı (1802). / Benjamin Franklin’in (17061790) son sözleri: “İnsan ölürken hiçbir şeyi kolaylıkla yapamıyor.” / Dünyanın ilk romanı: “Genjinin Öyküsü” (Japonca, XI. Yüzyıl). / Kütüphaneden alınıp henüz geri götürülmeyen kitap rekoru: 288 yıl, Almanya. / Dünyanın ilk hatibi: Hazreti Musa (MÖ 1250). / 1520: Luther aforoz edildi; daha önemlisi Meksika’dan İspanya’ya “çikolata” geldi. / Saksafon’un mucidi AntoineJoseph Sax, jakuzinin Candido Jacuzzi ve begonya’nınki Michel Begon’dur… 3662 Amerikalı tiyatro oyuncusu ve yönetmendi. Sıkıldı, kiliseye sığındı. Episkopal Kilisesi’nde rahipliğe yükseldi. Bir gün aklına esti, loto (powerball) aldı. Kendisine büyük ikramiye çıkmasın mı? Parasının (153 milyon dolar/413 milyon tl) büyük bir kısmını sanat etkinliklerine bağışladı. Sponsor olduğu ilk tiyatro oyunu: Roberto Bolaño’dan “2666”. (Yurtdışına çıkınca ben de sürekli loto alırım. Elli milyon çıkarsa ne yapacağımı iyi biliyorum. İstanbul’a yeryüzünün en alımlı binasını diktireceğim. Kitap şeklindeki camdan bina, geceleri üzerinden oynaşarak geçen elektronik yazılar sayesinde, ışıl ışıl büyüyecek.) 3663 SÜTAŞ’a bir soru: Reklam jingle’ınızda nicedir “Niksar’ın Fidanları” türküsünden ezgiler kullanıyorsunuz. Peki, buna karşılık Niksar’a, örneğin kültür projelerinde kullanılmak üzere, bir maddi jest yapmayı düşündünüz mü? 3664 “Şair ruhun ressamıdır.” (Osmanlı düşmanı) Isaac Disraeli 3665 “Marika’nın Donu”Fikret Tan, 1955: Kavrulmuş Ben neciyim bilir misin Amca? Şiirci. Yani sen nohutçu Ben leblebici. 3666 “Kaç Yıl Oldu? 2015”tenFırat Budacı: Adıyaman mitinginde sahneye çıkan R. Tayyip Erdoğan güneş gözlüklerini takınca alandaki kadınlar çığlık atmaya K İ T A P S A Y I 1329 3651 Bedri Rahmi Eyüboğlu 3652 Fatih Balkış’ın (doğ. 1977) üçüncü romanı “Baht Dönüşü”nün açılış cümlesiyle irkildim, buram buram Thomas Bernhard kokuyordu. (Ş)aşırarak devam ettim; birikimli, uyumsuz ve asalak anlatıcı, vurdumduymaz ailesi, müzikle örülmüş melankolik yaşamlar, roman karakteri sayılabilir piyano hatta onun markası, üsluptaki öfkenin şiirsel devinimi, romanın boyutu ve finali hep Thomas Bernhard’tan ödünç alınmıştı. Yazarın göz gezdirdiğim ama “Baht Dönüşü” kadar etkileyici bulmadığım diğer iki romanından “Fars”, Thomas Benhard’tan bir epigram ile açılıyordu, demek ki Balkış üstadı okumamış olamazdı. Genç yazarın romanının tınısını yadırgadım ama onun yeni yapıtlarını merakla bekleyeceğim. “Baht Dönüşü”nü iki oturuşta bitirdim, aldığım tatmini tarif etmek gerekirse: plastikten şişme bir kadınla seks yaparken ulaşılan orgazm diyebilirim. 3653 Fatih (B)alkış isimlerle oynamayı da seviyor ve buna itirazım olamaz. İlk S A Y F A 1 0 n 6 bakışta deşifre edebildiklerim: BAHT sözcüğünde Thomas ve Bernhard’tan ikişer, üçer; DÖNÜŞÜ’nde de soyadından iki harf var. Anlatıcının tutkuyla andığı hocası yalnızca soyadıyla (ŞTATZER) yad ediliyor. Kendisinin tek öğrencisi vardır, adı Ferhat’tır. Klasik müzikseverlerin anımsayacağı üzere ülkemizde ölen o öncü müzikolog Ştatzer’in (19061974) adı Ferdi’dir. Bomonti’de mukim, emekli İtalyan öğretmen Bay Fedrigotti, Ferhat dışında dostum diyebileceği tek kişidir. Kıs(s)a romanın sonuna doğru anlatıcının adının İshak olduğunu öğreniriz. Onun ilgisini çeken bir müzik dışı olgu Altın Post’un peşinden Kafkasya’ya giden İason’dur. Bir beste projesi için Ordu’ya, Yason Burnu’na gitmeyi bir türlü becerememesi sürpriz değildir İshak’ın. Yason Burnu, adını İason’dan alır. Vancouver’a yolum düşerse Fatih Balkış’ı aramak isterdim… 3654 Kazan Türkçesinde Atasözleri ve Deyimler – A.B. Taymas, TDK: Bir ir kişi üylense altmış hatca yılar. (Bir erkek evlenince altmış kadın ağlar.) Buydaknın muynın bit ciye, malın it ciye. (Bekârın boynunu bit yer, malını it yer.) Kaçıp kitkençi çekip kit. (Kaçıp gitmektense saçıp git.) Mulla barda tilin tıy, usta barda kulın tıy. Alim varken dilini tut, usta varken elini tut.) 3655 Okuma tutkumu ateşleyen üç yazar Sait Faik, Yaşar Kemal ve Anton Çehov’dur. Kitabevlerinde Çehov yapıtA Ğ U S T O S 2 0 1 5 3657 “Geçmiş Zaman Fıkraları” – Abdülhak Şinasi Hisar, 1958: Donanma geceleri Çocukluğumda, senede bir, ağustosun on dokuzuncu günü gecesinin, diğer geceler arasında bir hususiyeti oluyordu. O gece akrabalarımız veya dostlarımıza davet edilmiş bulunurduk. O gece Şirket vapurları tarifesi değişmiş olur, donanma şerefine donanmış vapurlar işler, Boğaziçi mahalleleri ve yalıları önlerinden geçerek bahçeleri, bağları ve dağlarında mumları yanan fenerler şiir ışıklarını döktüklerini seyreder, bir mahalleden başka bir yere giderken bir binbir gece masalı diyarına uğramış olurduk. Gördüklerimiz rüyalara benzer; gönül sesleri duyuran vapurlar seslenirler, bu şair geceler rüyalarımız içine girerdi. Bu geceler kadın ve erkeklerin hatıraları içinde yer alırdı. Bu gecelerde İstanbulun ve İstanbulluların şekilleri, huyları, âdetleri, yerleri değişmiş gibi görünürlerdi. Guya daha eski geçmiş zamanlarda bir imparatorluk gecesinden biri daha geçmiş bulunurdu. (19 Ağustos aynı zamanda yaş günümdür, kutlamamak için elimden geleni yaparım. Tevfik Fikret’i 19 Ağustos 1915’te yitirmiştik.) 3658 İçinde bir hit parça var diye 20 şarkıdan mürekkep CD’ler alırız. Bir uzun şiirde bazen bir tek dize ararız. Çevremdeki asık suratlı insanları görünce düşünmeden edemiyorum; 7080 yıllık bir ömürde gerçek mutluluk kaç dakika sürer? 3659 Bir masum soru: En son ne zaman, neş’e içinde ıslık çalarken yürüyen bir kişi gördünüz? 3660 Takma adı (Gerçek ad): C U M H U R İ Y E T