Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bülent Çallı’dan “Simsiyah” Modern bir Faust romanı Bülent Çallı’nın ilk romanı “Simsiyah”, gölgelerde gizlenen ürpertici bir hikâye anlatıyor. İstanbul’un kültürel dokusunun sıkça göz önüne serildiği kitap, sadece yeni bir yazarı değil, bir antikahramanı da okurlarla buluşturuyor. r Berkay ÜZÜM ynı zamanda müzisyen olan Bülent Çallı, kurgusunu bir senfoni gibi düzenlediği kitapta, her şeyi gören ve herkese görünmeyen fantastik kahramanı Siyah Paltolu Adam’ın insanlarla olan ilişkisini anlatıyor. Goethe’nin kaleme aldığı, on altıncı yüzyıldan bu yana Avrupa edebiyatında adı geçen “Faust” temasını akıllara getiren yazar, bunu İstanbul’un tarihsel öğeleriyle yerelleştirmiş. Kahramanımızın Fikret’le yaptığı, bir istek karşılığında ruhun satılmasına dayalı anlaşma, kitabı bu evrensel temaya yaklaştıran ve ana kahramanın Mephistovari kimliğinin oluşmasını sağlayan yegâne öğe olarak duruyor. Bu fantastik kahramanın diğer insanlarla yaptığı anlaşmaların bir nevi ticarete benzemesi, onu şeytani özelliklerinden sıyırıp günlük hayatla iç içe geçmesini sağlıyor. Faust’la ilgili eserlerde kazanan ve kaybeden belli, bu kitapta ise bir muğlaklık var. Bunun sebebi ise kaybedenin kaybettiğinden bir kazanım çıkarması. dair duygusal durumunu da net bir Zira neredeyse tüm karakterler ikili bir şekilde ortaya koyuyor. Hikmet Usta küme oluşturabiliyor. FikretYasemin dışında Fikret’i bu anlaşmaya doğrudan Alev, Hikmet UstaMahmut Kemal, Ali bağlayan iki kişi var: Mahmut Kemal ve ŞemmakCemil Usta gibi. Bunlarla birYasemin Alev. Mahmut Kemal, dışarılikte, tüm olayların sonunda Fikret için dan bakıldığında eski kitapları kolekbir kaçış yolu olan Meral’le hikâyedeki siyonuna katmak için uğraşıp didinen boşlukları doldurma görevini başarıyla bir sahaf olarak görünüyor. Lakin kenyerine getiren İlker’le de birer küme disinin Siyah Paltolu Adam’a ulaşmak oluşturabiliyoruz. Elbette trajikomik için kullanılan bir basamak olduğunu bir maceraya atılan ve Siyah Paltolu anlıyoruz. Adam’a çok daha farklı bir yoldan Yasemin Alev ise Fikret’i anlaşmaya ulaşmayı başaran dedektifler için de bir iten, yani âşık olduğu kişi. Diğer kaküme kurabiliriz. Karakterlerin zenginrakterlerin dünyasına dışarıdan gelen liği, hepsinin aynı potada eritilmesiyle ve bunu fazlaca belli eden Yasemin, bu kitabın bütünlüklü bir yapıya bürünmebağlamda kitabın en aykırı karakteri sini sağlıyor. olarak karşımıza çıkıyor. Bu dört ana karaktere eklenecek ilk kişi, tarihî ayakkabı atölyesinin sahibi Theo Efendi. Sürekli çalışan disiplinli Theo Efendi ve başında olduğu ayakkabı atölyesinin hikâyesi, aslında fetih öncesinden başlayan ve büyük İstanbul yangınlarıyla harmanlanan bir yolculuğa sahip. Tüm öyküyü aydınlığa kavuşturan noktanın kendisiyle bağlantılı olması da bu anlamda hiç şaşırtıcı durmuyor. Öyküye daha esrarengiz bir hava katan ve Siyah Paltolu Adam’a ulaşmanın son ayağı olan Ali Şemmak, anlaşma şartlarını yerine getirmeyenlere ceza veren Cemil Usta’yla birlikte farklı bir evren oluşturuyor. Esasında bu, kitabın matematiksel Bülent Çallı’nın “Simsiyah”ı her ne kadar kesin bir sonla bitse yönünü de ortaya koyuyor. de bir devam kitabı için biçilmiş kaftan. 1329 6 A AYNI YERLER, FARKLI HİKÂYELER Kitap, daha geniş bir bakış açısıyla, insanoğlunun, arzuladığı nesneye kısa yoldan ulaşmaya çalışmasını, bunun için tehlikeleri yok saymasını ve ortaya çıkan pişmanlıkları anlatıyor. Karanlıkta ilerleyebileceğini zannederek sonunu düşünmeyen benmerkezci bir anlayışı ortaya koyuyor. Arzularına yenik düşen ve baştan çıkarılan insanlığın panoramik bir görüntüsünü çizen Çallı her sayfada, yarattığı fantastik karakterin karanlık soluğunu okuyana hissettiriyor. Simsiyah, arka planında Samatya, Gedikpaşa ve Beyazıt gibi tarihi mekânlara ev sahipliği yapan bir kitap. Bunu, Siyah Paltolu Adam’ın öyküsünün kaynağıyla açıklayabiliriz. Nitekim kitabın genelinde öne çıkan ve İstanbul’un fethinden önce, Tarihî Yarımada’da kurulan ayakkabı atölyesi, kitabın bu mekânları işlemesini ve tarihsel dokuyu sürdürmesini zorunlu kılıyor. Kitap, belli yerlerde İstanbul’un dünüyle bugünü arasında bağlantılar kurarak ilerliyor. Bu da o tarihî yerlerin ana mekânlar olarak kullanılmasını kolaylaştırıyor. Ayakkabı atölyesiyle birlikte hikâyenin merkezinde yer alan, kitabın başında Siyah Paltolu Adam’ın tasvirleriyle tanıdığımız izbe mekân ise tarihî dokudan sıyrılıp modern hayata açılan bir kapı gibi. Alabildiğine kirli ve karanlık olan bu mekâna ve müdavimlerine dair tasvirler, alt ve orta sınıfa mensup kişilerin hayatlarına keskin bir bakış atılmasını sağlıyor. Bu sosyoekonomik düzeyde yaşayanların zorluklarla geçen hayatları, sürekli kaybetmeye meyilli olmaları ve çare bulma ümitleri, bu izbe yerin baskınlığını arttırıyor. Kaybedeceğini bile bile bir anlaşmaya girmenin sembolü olan bu yer, kitabın genel atmosferinde bir tür “bekleme salonu” işlevi görüyor. BİR BAŞKASI OLMANIN TEHLİKELİ ÖYKÜSÜ Kitabın başlangıcı aslında başlangıç değil, sonuç da değil; nitekim başlangıçta okuduğumuz bölüm, Siyah Paltolu Adam’ın, neredeyse tüm öyküyü süzgeçten geçirdikten sonra ortaya çıkardıkları. Çallı, aynı mekânlarda farklı hikâyeleri bölümler halinde anlatmış. İlerleyen sayfalarda paralel kurguya da başvuran yazar, dönemler arasında başarılı geçişler yaparak heyecanı zirvede tutan bir yapıyı tercih etmiş. Bu sayede karakterlerin bilhassa Fikret’in öncesi ve sonrasındaki ruh hallerini anlamamızı sağlarken kitabı Siyah Paltolu Adam’dan öncesi ve sonrası şeklinde ayırmamızı sağlıyor. Elbette bu, kitabı Siyah Paltolu Adam’dan soyutlamıyor, aksine var olan duyguyu daha da güçlendiriyor. Bülent Çallı, Simsiyah’la yepyeni bir antikahramanı edebiyatımıza kazandırıyor. Hikâyesi her ne kadar kesin bir sonla bitse de bir devam kitabı için biçilmiş kaftan. Kitabı, Arthur Rimbaud’dan yaptığı alıntı oldukça iyi tanıtıyor aslında: “Ben, bir başkasıdır.” Simsiyah, bir başkası olmanın tehlikeli öyküsünü anlatıyor. n Simsiyah/ Bülent Çallı/ İletişim Yayınları/ 300 s. 2 0 1 5 n S A Y F A 1 5 GÖLGE KARAKTER “Bedelsiz mutluluk olmaz” düşüncesini şiar edinen kitabın ana damarını, kendisini karanlıkların arkasına gizleyen Siyah Paltolu Adam’la Fikret arasındaki anlaşma oluşturuyor. Fikret, aslında Siyah Paltolu Adam gibi her yerde olsa da hiç bir yerde yokmuşçasına duran bir karakter. Tüm dünyadan elini eteğini çekmiş olması onu da bir “gölge karaktere” dönüştürür, ta ki âşık olup bir anlaşma yapıncaya kadar. Fikret’in babası gibi gördüğü Hikmet Usta’yla ilgili okuduklarımız ise bu kutsal anlaşmayı aydınlatmakla birlikte Fikret’in ailesine C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I A Ğ U S T O S