23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Buket Uzuner’den “Toprak” ‘Başlangıçta toprak vardı’ Buket Uzuner, “Su” romanıyla başladığı “Tabiat Dörtlemesi, Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları” dizisinin ikinci kitabı “Toprak”ta, büyük bir tarihi eser kaçakçılığının peşine düşen ve sırra kadem basan gazeteci ve aktivist Defne Kaman’la birlikte, Hititlerin merkezi Anadolu’ya, Çorum’a yol alıyor. “Toprak”, kayıp gazetecinin izinde Türk Şamanizminin evrensel değerleriyle ekolojinin rahminde can buluyor. Uzuner, “Toprak”ı anlattı. r Gamze AKDEMİR Çünkü aklımızı başımıza almaz ve kapitalizmin emrinde birer tüketme canavarı olmayı reddetmezsek tıpkı dinozorlar gibi insanlık da yakın gelecekte tükenecek. Kâhinlikle hiç ilgisi olmayan itibarlı bilim insanı biyolog ve nüfus bilimci Paul R. Ehrlich 2065 için istatistiksel bir son hesaplamış zaten... “EDEBİYATÇILARIN YENİ KAPILAR AÇMASINI BEKLERİM” Romanınızı Anadolulu çiftçiköylü kadınlara adadınız. Bunu açar mısınız? Evet, Toprak’ı “Tabiata zararlı projelerin önüne göğsünü siper ederek dikilen, asırlık yerel tohumları çeyiz sandığında en değerli mücevher olarak saklamayı akıl etmiş, her biri Toprak’ın kızı ve aslen Tabiat Ana Umay’ın torunu olan Anadolulu çiftçiköylü kadınlara” adadım. Çünkü Ortadoğu ve Doğu Akdeniz coğrafyasından başka hiçbir kültürde suyunu ve toprağını, ağacını ve tohumunu Anadolu’daki gibi göğsünü siper ederek koruyan çiftçiköylü kadın kültürüne rastlamadım. Araştırıp bilgilendikçe bizim her etnik ve dini kökenden Anadolulu köylüçiftçi kadınlarımızın içinde hâlâ yaşayan güçlü ruhunu, Anadolu kültürlerini derinden etkilemiş olan “Tabiat Tanrıçası Umay”a bağladım. Bir tarihçi veya antropolog değilim ama edebiyatçıların beklenmedik sorular sorup farklı yorumlar yaparak yeni kapılar açmasını beklerim. Ben de toprak ile ilişkilendirdiğim bir geleneğin unutulmuş, üzeri tozlarla kapanmış kapılarını zorlamaya çalıştım. Çünkü kültürel aidiyet böyle bir şey; efsane, masal ve ritüelâdetlerle beslenip devamlılık gösteriyor. O kadınlar ki Anadolu’nun asırlık özgün (endemik) tohumlarını çeyiz sandıklarında saklayan dişi zekânın sahibi! Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir!” sözünün özünde tarımın önemini vurguladığını ben geç kavradım. Orada bahsettiğinin sosyolojik açıdan köylülükkentlilik değil, tarım ve toprak olduğunu çoğumuz kaçırmış olabiliriz. Umarım daha geç olmadan milletçe tarımın önemini yeniden kavrarız. Çiftçilerimiz var olsun, çok yaşasın; yaşayalım! örtlemenize esin kaynağı olan su, toprak, hava, ateşle ilişkisinde size göre Kamanlık geleneğinin en dikkat çekici tarafları ne? Bundan sekiz yıl kadar önce bir “Tabiat Dörtlemesi” yazmaya heves ettiğimde, önce tabiatın insanlık kültüründeki anlamını araştırıp incelemeye başladım. Zaten beni bu konuda roman yazmaya yönlendiren mesele de günümüzde insanın ihanetiyle biten “tabiatla insan aşkı”nın felakete yol açan sonuçlarıydı. Biliyorsunuz, monoteizm öncesi tüm insanlık tarihinde tabiatın kendisi ve onun unsurları hep kutsal sayılmış. Güneş, Ay, Gökler, Sular, Okyanus, Fırtına, Ağaç ilahileştirilmiş. Türkçeyi konuşup yazan biri olarak ben daha çok Türklerin tabiatla ilişkisini araştırmaya yoğunlaştım. Başka anadilin yazarları zaten kendi dillerinin mitolojilerini yıllardır yazıyor. Bu bakımdan yüzyıllarca Osmanlıca Türkçesi nedeniyle biraz öksüz bırakılmış bir dilin sembolleri ve köklerine doğru yolculuğa çıktım, diyebilirim. Adına Kamlık/ Kamanlık denen kadim geleneğimizde aslında altı unsur var: Su, Toprak, Hava, Ateş, AğaçTahta ve Demir. Bu elementlerin hepsi önemli ancak hem inanç hem de bilim dünyasında hayat ilk olarak Su ile başlıyor ve Toprak da yurt, yuva, tarla ve aşyemek, tohum açısından en az su kadar değerli. Su, eski Türkler ve bugün güney Sibirya’da başka dinlere geçmeden hâlâ ŞamanKaman olarak yaşayan Dukha ve Hakas Türkleri için çok anlamlı bir element. Suya duydukları saygı yüzünden onu kirletmemek için yıkanmayan, rüyalarını suya anlatmazsa kötülükleri savamayacağına inanmaya kadar pek çok günlük geleneğe sahipler. Toprak ise biz fânilerin yaşadığı “Orta Dünya”yı, ölülerin ve onların koruyucuS A Y F A 4 n 1 3 D su Erlik Han’ın krallığının bulunduğu “Alt Dünya”nın elementi. Bence tıpkı ekolojik döngüdeki tüm canlı hayatlarının birbirlerine bağımlı olması gibi tabiat unsurlarının tümü aynı derecede önemli. “TABİATA İHANETİN SONU FELAKET!” “Toprak nedir ve ne değildir?” sorusuna yanıtlar veren romanınız, toprakla ilişkimize dair bir eylem niteliğinde de. Hani kitapta kayıp gazetecinin akıbetini öğrenmek için harekete geçen ve eylem yapma adına Çorum’a giden gençlerin sosyal medyada başlattığı #DEFNEKAMANNEREDE hareketine atfen sorarsam #TOPRAKNEREDE VE NEREYE? İnsanlar tabiata ihanet etti! Bir damla su, bir kuş veya bir geyik, bir ağaç veya bir yunus gibi “ANADOLU’DAN ASLA ÜMİT tabiatın has ve öz parçası olan KESMEYECEĞİZ; SAKIN HA!” insan, kendini tabiatın efendisi olduğunu sanmaya başlayınca Kitabınızı, “#DEFNEKAMANNEihanet başladı. Biz insankızları REDE’’ etiketiyle sosyal medyayla da ve insanoğulları son bin yıllarda etkileşim haline sokuyorsunuz bir nevi. kendimizi inkâr ederek Bu fikir nasıl ortaya çıktı? Toprak Ana’mıza efen Defne Kaman herhangi dilik taslayıp utanmadan bir gazeteci değil. Vicdanonun hakkını yiyoruz. Ben lı, âdil ve merhametli bir bu romanda, toprağın bir entelektüel. Bu yüzden mülk gibi alıp satılan, fetinsan ve tüm diğer canlar, hedilen, kaybedilen, bedoğa ve çevre konularında tonla boğulan, maden ve mücadele eden, elini taşın petrol için dövülüp bağrı altına sokan bir gazetecinin deşilen bir “Mal” olmadıkaybolması, o ülkenin vicğını hatırlatmak istedim. danını kanatır. Kanatmalı Toprak ahlakı ve saygısı da! Çünkü dürüst gazeteci benim bilebildiğim hemen hepimizin sesi ve vicdanı. tüm kadim inançlarda Basın, her demokratik var ama artık zıvanadan ülkede şeffaflığın en fazla çıkan insanlık, toprağı ihtiyaç duyulduğu alan. üzerinde, içinde ve altında Basından şeffaflığı kaldırıryaşayan binlerce canlıya sanız dünyanın en korkunç yuva olduğunu unuttu! kötülük silahı olan propoAnnesinin kalbini söken gandayalan haber makinaKitabında kayıp gazetecinin akıbetini öğrenmek için eylem yapma adına adamın hikâyesindeki Çorum’a giden gençleri anlatan Buket Uzuner, ÇorumYazılıkaya’da... sını yaratırsınız. Toplumun A Ğ U S T O S 2 0 1 5 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I sefil evlat gibiyiz ve bu ihanetin sonu felaket! Kişisel görüşüm şöyle: Biz, hiç değilse bazı yazarlar tarım, tohum ve gıda kadar, artan seller, kuraklık, iklim değişikliği ve kıtlık sorununa edebiyatta yer vermezsek kapitalizmin daha fazla tüketmemiz için baskı yaptığı günlük hayat derdine düşmüş insanları bu konularda nasıl sarsacağız? Sarsmayı, hatırlatmak, unutturmamak anlamında kullanıyorum çünkü biz insanlar, bir hikâyenin içindeki “kıssadan hisse”yi, diğer bütün anlatılardan, derslerden daha iyi kavrıyoruz. Ben de şöyle dedim: “Başlangıçta Toprak vardı. Toprak ki ondan geldik, ona gideriz; milyonlarca yıldır borcunu ödemeyen kiracısıyız. Toprak ki; anadır. Doğumdur. Toprak ki rahimdir, Su’yun da yatağı, yuvası, anası. Yerdir. Yeryüzüdür. Temel ve zemindir. Toprak ki tohumdur, bereket ve bolluk, esirgeyen ve koruyandır. Toprak ki yaşamdır, candır.” Sorunuzun net yanıtı, toprak nereye değil de insan türü olan #HomoSapiensNereye bence! Fotoğraflar: Şahan Nuhoğlu 1 3 3 0
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle