08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Oktar Türel’den bir dönem araştırması ‘Uzun’ on dokuzuncu yüzyılda, rehinci dükkânında Oktar Türel, “Uzun XIX. Yüzyılda Orta Avrupa: Bir Habsburg Üçlemesi”nde, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından çözülen AvusturyaMacaristan İmparatorluğu’nun ana bileşenlerinin on dokuzuncu yüzyıldaki toplumsal tarihine eğiliyor. r Alp Yücel KAYA itapçıda dolaşırken yeni çıkanlar arasında gördüğüm bir kitap, kapağını kaplayan, koyu renklerin hâkim olduğu bir resimle diğer kitaplardan farklılaşıyor. Resme dikkatli bakınca masa başında oturan bir adamla önünde sıra bekleyen, oldukça durgun gözüken kadınları ve yanlarındaki çocukları görüyorum, kasvetli bir hava var. Kitabın kapağında Oktar Türel, “Uzun” XIX. Yüzyılda Orta Avrupa Bir Habsburg Üçlemesi yazıyor. Arka kapağı çeviriyorum, tanıtım yazısının yanında, Türkiye’deki çoğu kitapta genellikle göremediğimiz bir bilginin yazıldığını fark ediyorum, kapak resminin ressamı ve ismi: M. Munkacsy, “Rehinci Dükkanı”. Bir rehinci dükkanındaki atmosferin farklı olması beklenemez tabii. Kitabın içini hızlıca karıştırırken farklı sayfalarda, yine Türkiye’de yayımlanan birçok kitabın aksine kuşe kâğıda basılı epeyce resim olduğunu görüyorum. Aralarından “Rehinci Dükkanı”nı buluyorum, yanında bu sefer tarih de var: 1874. İşte bu, resimdeki kasvetin arka planına dair bir ipucu veriyor. Zira biliyorum ki tüm dünya ekonomilerini saran kapitalizmin ilk büyük bunalımı Habsburg İmparatorluğu’nun başkentinde, Viyana Borsası’nda 1873’te patlak verdi ve 1896’ya kadar sürdü. Ama bilgiçlik taslamaya pek de gerek yok, zaten kitapta “18731896 Büyük Bunalımı”nın Orta Avrupa’ya ekonomik ve toplumsal etkileri kuyumcu hassasiyetiyle çalışan yetkin bir ekonomist tarafından niceliksel ve niteliksel verilerle gayet açık ve anlaşılır şekilde sunuluyor. SANATÇI ÖYKÜLERİ “Modern çağın sanatçıları, toplumsal dönüşümü algılamada ve ifade etmede toplum bilimleriyle uğraşan akademisyenlerden çoğu kez daha başarılıdır” (s. 11). ODTÜ İktisat Bölümü Emekli C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I Alfons Mucha Gustav Klimt Mihaly Munkacsy K Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktar Türel yeni kitabında işte bu önerme etrafında, “Uzun” XIX. Yüzyıl Orta Avrupası’nın çalkantılı ve çelişkili toplumsal tarihi üzerine Gustav Klimt, Mihaly Munkacsy ve Alfons Maria Mucha’nın kişisel hayat ve kariyer öykülerini izdüşürüyor. Ama yanlış anlaşılmasın, kitap yalnızca bu sanatçıları ele alan bir sanat tarihi kitabı değil. Toplumsal dönüşümü kültür ve sanat evreninde yaşananları da ele alarak tartışıp bütüncül bir tarih yazımını savunuyor. Bu yönüyle farklı toplumbilim alanlarında, farklı coğrafyalara dair yazılmış kaynakları değerlendiren meşakkatli bir sentez çalışması. Kitabın odaklandığı coğrafya “ekonomik gelişme başarımı sergileyememiş, XIX. yüzyılın ortalarından itibaren giderek yoğunlaşan siyasal bunalımların ve ‘ulusal’ sorunların üstesinden gelememiş, Birinci Dünya Savaşı sonrasında yerini ulusdevletlere bırakarak dağılmış bir imparatorluk” olan Habsburg ya da AvusturyaMacaristan İmparatorluğu. Kitabın odaklandığı dönem, XVIII. yüzyılın son çeyreğindeki siyasal ve ekonomik iki devrimle (Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi) başlayarak 1914’te Bi rinci Dünya Savaşı’yla sonlanan “uzun” XIX. yüzyıl. Sanatçı öykülerinin izdüşümünü özellikle bu dönemin temel iki sorunsalı, ulusdevlet inşasıyla sanayileşme ve modernleşme bağlamında ele alıyor. Kitapta kuşe kâğıtlarda harika baskılarını gördüğümüz seksen eser arasında, özellikle Klimt’in Felsefe (19001907), Tıp (19011907) ve Hukuk (19031907), Munkacsy’nin Rehinci Dükkanı (1874), Grev (1894), Esneyen Çırak (18681869), Macaristan’ın Fethi (1893), Mucha’nın Rusya’da Serfliğe Son (1914), Slavların Yüceltilmesi (1926) başlıklı eserleri bu sürecin tüm çelişkilerini ve en somut yansımalarını bize çok iyi sunuyor. Türel çok haklı, kesinlikle “büyük toplumsal altüst oluş dönemlerinde öncü sanatçılar bu altüst oluşu kendi benliklerinde yayıyor ve yaşatıyor” (s. 255). ULUSALCILIK TARTIŞMASI Kitap, kısa bir giriş sonrasında Habsburg İmparatorluğu’nun sırasıyla Avusturya parçası, Macaristan Krallığı ve Çek topraklarını tarihsel perspektifle ele alan üç ana bölümden oluşuyor. Tarihsel süreç verilirken genel olarak 1848 devrimlerinden 1914’e kadar olan döneme ağırlık verilmiş olsa da değerlendirme gerektiği yerlerde, örneğin Çek toprakları tartışmasında olduğu gibi XIV. yüzyıl Çek ayaklanmalarına ya da 1930’ların ekonomik, siyasi ve toplumsal çalkantılarına kadar da uzanabiliyor. Her bölümde böylesine bir tarihsel perspektif dahilinde ilk önce ekonomik ve siyasi gelişmeler sunuluyor, sonrasında bunların sanat ve kültür hayatına yansımaları tartışılıyor. “Uzun” XIX. yüzyılda kentleşme ve kentsel modernizm tartışmasına ayrılan bölümler ekonomik ve siyasi gelişmelerle sanat ve kültürdeki gelişmeler arasında köprü işlevini yerine getiriyor. Budapeşte, Prag ama özellikle Viyana üzerinden yapılan kentleşme tartışması ve bu bağlamda yukarıda sayılan sanatçılara ek olarak Otto Wagner’e ayrı bir alt bölüm ayrılması bütünsel tarih yazımı yaklaşımına dair kitabın kaydetmemiz gereken 1 3 diğer önemli katkıları. “Bitirirken” başlıklı son bölümde ise Türel, Munkacsy ve Mucha’nın da eserlerine yansıttığı, Macar ve Çek ulusal bağımsızlık hareketlerinin niteliklerini tartışabilmek üzere ulusalcılık üzerine ayrıntılı ve öğretici bir yazın değerlendirmesine girişiyor. Yazının en yetkin dört ismi Miroslaw Hroch, Ernst Gellner, Eric J. Hobsbawm ve Benedict Anderson’ın çalışmaları ele alınıyor ki bunların ilk ikisinin Prag doğumlu olması, üçüncüsünün ise çocukluğunun Viyana’da geçmesi, yine bütünsel tarih yaklaşımı açısından altı çizilmesi gereken ayrıntılar. Bu önemli ulusalcılık tartışması bağlamında Türel’in temel değerlendirmelerini buraya aktarmanın faydalı olacağını düşünüyorum: Ulusalcılık, Habsburg coğrafyasında “arızî ve düşünsel bir sapma değil, sanayileşme ve modernleşmenin yarattığı ortam ve şartların bir parçası” (bir anlamda, türevi) olarak ortaya çıkıyor; “ulusalcı akımlar istikrarsızlığın temel nedeni olmaktan çok, emperyalist devletler arasındaki güç mücadelesinin tamamlayıcı ve ikincil bir öğesini” temsil ediyor; “kapitalizmin uluslararası güç dengeleri önünde, ‘küçük ulus ulusalcılığı’ saldırgan ve baskıcı öğeleri uzun dönemde koruyamaz”; “saldırgan ve baskıcı öğelerinden arındırıldığı ölçüde, ulusal duyarlılıklardan fazlasıyla tedirgin” olmamak gerekir; ulusalcılık tartışmasında “değişen nesnel toplumsal şartlar ülke ve bölge temelinde değerlendirilmeden, salt XXI. yüzyıl öncesi deneyimlerden hareketle günümüzün ve yakın geleceğin ulusalcılığı üzerinde çıkarsamalara gitmekten ve tüm ulusalcı duyarlılıkları gericilikle eleştirmekten kaçınmak yerinde olur” (s. 142143, s. 312314). Bu tartışmada da gözlemlendiği üzere, burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, kitabın bölümlerinde keyifle okunan bütünsel tarihin “evvel zaman içinde”yle başlayan bir hikâyeyi bize sunmaktan ibaret olmaması, aksine sürekli olarak bizi günümüzü tarihsel bir perspektifle yeniden değerlendirmeye yönlendirmesi, hatta kışkırtması. Bu bağlamda okurların AvusturyaMacaristan İmparatorluğu’nun dağılmasını, Macar ve Çek ulusal bağımsızlık hareketleriyle paralel olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasını ve farklı ulusal bağımsızlık hareketlerini yeniden değerlendirmemeleri imkânsız. Diğer taraftan, Türel’in de altını çizdiği gibi “kapitalizmin birleşik ve eşitsiz gelişme eğilimi” sürdükçe “kapitalizmin hızla kürselleşmesine ve ulusötesi oluşumların ortaya çıkmasına karşın”, ulusdevletle sanayileşme ve modernleşme Türkiye ve dünyanın temel sorunsalı olma özelliğini sürdürüyor. Nihayetinde ulusallığa meşru bir taban bulacak, hukuk devletini ve özel mülkiyet rejimini inşa edecek bir yapılanmanın günümüz dünyasındaki siyasal aygıtı hâlâ ulusdevlet. Bu anlamda da henüz bitmeyen bir XIX. yüzyıl içerisindeyiz, okurların da bu “Uzun” XIX. yüzyılın bütünsel tarihi üzerinde düşünmeleri çok faydalı olacaktır, zira Türel’e göre “kapitalizm bir sistem olarak aşılmadıkça bu (çok uzun) XIX. yüzyıl henüz bitecek gibi görünmüyor” (s. 142). n “Uzun” XIX. Yüzyılda Orta Avrupa: Bir Habsburg Üçlemesi/ Oktar Türel/ Yordam Kitap/ 320 s. 2 0 1 5 n S A Y F A 1 5 Oktar Türel kitabında, toplumsal dönüşümü kültür ve sanat evreninde yaşananları da ele alarak bütüncül bir tarihyazımını savunuyor. 1330 A Ğ U S T O S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle