23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler Şerul’da Beklemek / Hasan Özkılıç / Kırmızı Kedi Yayınevi / 124 s. Aras Nehri, TürkiyeErmenistan sınırı, sınırın iki yakasında vahşi bir doğanın ortasında kalmış, yaşam biçimleri, yazgıları ortak insanlar... Hasan Özkılıç, Doğu’nun ıssız, karlı ovalarında, acılı insanların arasında, farklı coğrafyalarda dolaştırıyor okurunu. Trajik öğelerle yüklü, içtenlikle yazılmış öykülerindeki duyarlılığı okura da taşıyor. Özkılıç’ın şaşırtıcı üslubu ve etkileyici anlatımıyla tanıştığımız “Şerul’da Beklemek”, on üç öyküden oluşuyor. Pamplona / Jan Van Mersbergen / Çeviren: Burak Sengir / Dedalus Kitap / 200 s. Romanın kahramanı Danny, Hollanda’dan kaçıp Pamplona’ya giden profesyonel bir boksör. Bunun için otostop çeker, Robert arabasını durdurur ve Danny’yi arabasına alır. Birlikte, Fransa yolculuğuna başlarlar. Roman da hızını almaya başlar. “Pamplona”, okura Ernest Hemingway’in Güneş de Doğar adlı romanını kaçınılmaz biçimde çağrıştırıyor. Van Mersbergen, Hemingway’ın becerikli fakat bulaşıcı olan üslubundan uzaklaşıyor. Daha çok, Hemingway’in cesur karakterlerine ait sınırlı hayatlarının parodisini yapmaya çalışıyor. Mesela ilk başlarda sempati duyduğumuz Danny, Pamplona’da aptalca, Hollanda’da alçakça hareketlerde bulunan bir karaktere dönüşür. Tabii ki baskı karşısında zarafet erir gider, yok olur. Ölür. Bahar / Sabine Adatepe / Çeviren: Levent Bakaç / Ayrıntı Yayınları / 240 s. TürkAlman genç kız Bahar öldü mü, öldürüldü mü? Herkes Bahar’ın bir namus cinayeti kurbanı olduğuna hemfikir fakat zanlı olarak gözaltına alınan Bahar’ın kardeşi Burak gerçekten suçlu mu? Sosyal danışman İna, Baharı’ın annesinin ısrarlarına daha fazla karşı koyamayıp Türkiyeli göçmenlerin yoğun yaşadıkları HamburgWilhelmsburg civarlarında olayın izlerini aramaya başlıyor. Diğer yandan her iki kardeşin arkadaşları ve Karadeniz yöresindeki köyde yaşayan dedeleri de iz sürüyor. Anlatanlar da, anlatılanlar da kendi önyargılarıyla karşı karşıya kaldıklarında alışılmış düşüncelerini, tavırlarını gözden geçirmeye mecbur kalıyor. Rönesanslar / Jack Goody / Çeviren: Bahar Tırnakçı / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 428 s. Dünyanın en seçkin sosyal bilimcilerinden Jack Goody Avrupa örneğini İslam, Çin ve Hint kültürlerinde gerçekleşmiş benzer rönesanslarla bağlantılı olarak irdeliyor elimizdeki kitabında ve Avrupa’nın bu yabancı kültürlere olan borcu üzerinde duruyor. Avrupa merkezciliğe eleştirel yaklaşımı ışığında, ayrıntılı ve geniş kapsamlı bir tarihsel çözümlemede bulunuyor. Kitabın Rönesans ve genel olarak Batı uygarlığı tarihi araştırmacılarının, insanbilimcilerin, toplumbilimcileS A Y F A 2 0 n 1 3 Darius Methos Mezarlığa Giriş: Fragmanlar / Gülcemal / İthaki Yayınları / 424 s. Birazdan vakit gelecek. Bir üst kata çıkacağım. Sonra bir üst kata daha. Bir üst kata daha. Sonra o tek odalı kulede. Dar merdivenden süzülerek çıktığım kulede. Gece göğüne bir kez daha bakacağım. Ay kızarmış olacak, ucundan bir kan damlası düşecek kadar kızarmış. Uzanıp tutacağım. Ellerimi uzatacağım ve ay benimdir. Yalayacağım ayı. O damla dudaklarımı kızartacak. Ve ben geceye hazır olacağım. Ben Darius Methos. Geceler benim değil midir? Darius Methos, gecelerin niçin gündüzlerden daha güzel olduğunu merak edenleri çağırıyor... Sanatın Gücü / Christoph Menke / Çeviren: Nesibe Zeynep Koç / Hece Yayınları / 196 s. Sanat, modern zamanların hiçbir döneminde, bugünkünden daha yaygın olmamıştır. Toplum içerisinde her zamankinden daha aşikâr, daha amade ve daha şekilci olarak varlığını sürdürmektedir. Sanat, şimdiye dek toplumu oluşturan iletişim biçimlerinden sadece biri olarak toplumsal sürecin bir parçası: Ticari bir meta, bir fikir, bir bilgi, bir hüküm, bir eylem. Estetik algısı, modernite döneminde çağımızdaki kadar kültürün kendini anlaması için önemli olmamıştı. Mevcut çağ başlangıçta abartılı olarak postmodern olarak adlandırılsa da zamanla açıkça “kontrol toplumu” (Deleuze) olduğunu ispatlamıştır. Estetik algı ister üretken güç olarak dolaysız, ister üretim meşakkatinden kurtarmak için dolaylı, hiç bir zaman iktisadi yararlanma süreçlerinin basit bir aracı değil. Gece Rüzgârları / Sevinç Çokum / Kapı Yayınları / 280 s. “Tepeşehir düğümü”, “Himmet olayı” ve bunları çözmeye çalışan Süsen Divitçi. Birisi intihar çizgisine gelecek, fakat kim? “Gece Rüzgârları” boyunca bu sorunun cevabını arayan Sevinç Çokum, Süsen’in 126. rüyasındaki izlerden yola çıkıyor. Birbirine geçip bütünleşen iki ayrı hikâyede gizemden gizeme koşturuyor okuyucuyu. Çokum, Özal devrinin toplum ve özellikle kentteki kadın üzerinde yarattığı etki ve değişimleri de romana fon olarak örüyor. Şehrin çarpıklaşan çehresi içinde ideoloji kargaşasından sonra çıkarlarına koşan kesimler... “Gece Rüzgârları” Sevinç Çokum’un mizah, eleştiri, ironi cephesinin görünür olduğu ve derinlik kazandığı romanı. Kitap, yeni baskısıyla tekrar okur karşısında. Azizler ve Günahkârlar / Edna O’brien / Çeviren:İmge Tan / Kırmızı Kedi Yayınları / 204 s. Dostu Philip Roth’a göre “İngilizce yazan yaşayan en yetenekli kadın” Edna O’Brien. Taşrada muhafazakâr bir ortamda büyümenin, kadın olmanın, kentte tutunmanın ve edebiyatın zirvesine ulaşmaya çabalamanın sancılarını yaşamış, İrlanda edebiyatının en önemli yazarlarından biri. “Taşra kızının” başarılı bir yazar olabileceğini, yazmaya ilk başladığı 1962’den beri defalarca kanıtladı. Irish Pen Ödüllü O’Brien, Frank O’Connor Uluslararası Kısa Öykü Ödülü’nü kazanan kitabı “Azizler ve Günahkârlar”da göçmenlerin, berduşların, ayyaşların, işçilerin, savaş kurbanlarının, teröristlerin, huysuz yaşlı kadınların, küskün annelerin, kavgacı akrabaların, nemrut komşuların, aldatan kocaların, tutkulu âşıkların, İrlanda’nın, taşranın ve kentin, ümitlerin ve hayal kırıklıkları ve duyguların öykülerini anlatıyor. n C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 3 3 0 rin ve modernitenin nasıl inşa edildiğini merak eden herkesin ilgisini çekecek. Sinan’ın Günlüğü / Sâmiha Ayverdi / Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı / 180 s. “Sinan’ın Günlüğü”, birçok edebî türde eser vermiş olan Sâmiha Ayverdi’nin 1953 1961 yılları arasında torunu Sinan için tuttuğu günlüklerinden oluşuyor. Sâmiha Ayverdi bu günlüklerde torununun büyümesini gözlemlerken yaşadığı güzellikleri, çocukluk huylarını, mutluluğunu, hüznünü anımsatmakla kalmıyor, o dönemle ilgili günlük olayları, sosyalsiyasî gelgitleri, dînî hayatı bir düşünür gözüyle torunu Sinan üzerinden anlatıyor. Son Göç / Muhammet Güzel / Tekin Yayınevi / 368 s. “Kendilerini doğanın bir parçası olarak gören, modern insanın doğayla mücadelesinin tersine doğaya saygıyla yaklaşan, konargöçer yaşamları içindeki her eylemlerine kuşaktan kuşağa aktarılan deneyimlerle bir anlam yükleyen Yörüklerin yerleşik yaşama geçmeleri elbette kolay olmayacaktır. Yalnızca bir kez daha göç edebileceklerdir. Yaşayacakları ‘Son Göç’tür bu…” Muhammet Güzel yeni romanı “Son Göç”te, yaşayışları her zaman merak uyandırmış Yörüklerin, hayatlarına davet ediyor okurları. Güneşin Çocukları / Hanım Karavelioğlu / Evrensel Basım Yayın / 104 s. “Zenginlik satılarak, zengin olunmaz. Doğa yok edilerek var olunabilir mi? Öykülerin bir önerisi var: Ladinlerin, çamların, çınarların arasından gökyüzüne uzanacak, çiçek ve reçine kokularının birbirine karıştığı doğada Köçekçe’yi duyacaksınız.” “Güneşin Çocukları” hırs, bencillik, açgözlülük ve iki yüzlülükle savaşan aşkın, inancın, umudun ve direnişin hikâyesini anlatıyor. Gelivera’dan Taksim’e uzanan yürek burkan hikâyeler, tarihi ve sosyal bir sorumluluğa dikkati çekiyor. Okurun önüne yeni bir sayfa açıyor. Savaşın Gölgesinde / Ted Bell / Çeviri: Seda Hauser / Altın Kitaplar / 608 s. Ajan Alex Hawke, Kızıl Bayrak projesinin başına getirildiğinde görevinin dünyanın kaderini belirlemek olduğunu bilmiyordu. Soğuk Savaş bittiğinden beri Ruslar bir tehlike olmaktan çıkmıştı; ta ki yeni biri çılgınca planlar peşinde koşup Büyük Rusya hayalini kurana dek... Hawke’ın görevi bu esrarengiz adamı bulmak. Bütün oklar Kont İvan Korsakov’u gösterir. Kont İvan bir dâhi olduğu kadar saygıdeğer bir soylu. Üstelik kendini “Çar” ilan eden acımasız, zalim ve soğukkanlı biri. Bu oyunda iplerin elinde olduğunu ve gerçeği bildiğini zanneden Alex, kendisini bekleyen büyük tuzaklar ve acımasız planlardan habersizdir. Acaba dedikleri gibi bu sadece bir Rus oyunu muydu? Ve Alex aslında bu oyunda bir piyon muydu? 2 0 1 5 A Ğ U S T O S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle