09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kerem Işık'ın yeni öykü toplamı: "Iskalı Karnaval” yaşlarına göre sektörlere ayırmak ve her sektörün kendi yaşayış tipini yaratamak da işte bu bakışın yansıması. Tıpkı “HAYDA!”da olduğu gibi... FARKLI OKUMALARA AÇIK Yazarın yarattığı yeni teknolojiler, tüm teknolojik devinime rağmen hurafeden uzak duramayan insanlar, bürokrasinin Kafka’yı bile bezdirip Dava’yı yazdıran zemininden faydalanarak yer yer karikatüre varan tipler... Siyasi anlayışın bugününden yola çıkılarak çizilmiş bir gelecek resmi aslında Kerem Işık’ın yaptığı öykülerinde. Ya da bir başka deyişle bugünü, gelecekle eleştirme dürtüsü. “Kılçıksız Sanat” da bu noktada kitabın en dikkat çeken öykülerinden. Notos’ta yayımlandığı zaman itibariyle tam da sanata sansür tartışmalarının yakınına rastlayan bir öyküydü “Kılçıksız Sanat” ve konusu da sanatta sansürün korkutucu bir alayla ele alınışından doğuyordu. Yazarın SANKİ kısaltmasıyla sunduğu Sansür Denetleme Kurulu’nun marifetleri anlatılıyor öyküde ve bu SANKİ, önlem almazsak başımıza geleceklerin habercisiydi adeta. Bugün de aynı duygularla okudum “Kılçıksız Sanat”ı ve bu, fütüristik bakışın edebiyatımızdaki yerinin ne kadar önemli olduğunu tekrar hatırlattı. Geçen haftalarda Selim İleri ile Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu üzerine yaptığımız ve yine bu sayfalarda okuduğunuz söyleşide; “Bizim romanımız tehlikeyi de, gelecekte ne olup biteceğini de fevkalade kaleme getirmiş,” diye bir saptamada bulunmuştu usta yazar. Kerem Işık’ın öyküleriyle yaptığı da bu aslında: Tehlikeyi de, gelecekte ne olup biteceğini de yazar önsezileriyle edebiyata taşımak. Bilimkurgunun işi biraz da gelecekten haber vermektir aslında. Yaratılan distopyayla halihazırda berbat olan yaşamların, bu gidişle nasıl daha başka felaketlere, kısıtlamalara, bağnazlıklara gebe olabileceğinin hayali izdüşümü halini alır bu bağlamda okuduklarımız da. Kerem Işık’ın öykülerinde de bunu görüyoruz işte. Bu kısıtlı alanda yazarın iki öyküsünden yola çıkarak öykü dünyasını şekillendiren ana renklerden bahsedilmeye çalışıldı ancak yine de yeterli değil bu Kerem Işık için. “Kalbi Büyüyen Adam” ve çizdiği düşsel tablo, “Süper Kahraman Diyeti” ve anlattığı hüzünlü gerçek, “Bana Veri Gerek Veri” ve resmettiği gelecek modeli, “Arzulanan Dünya” ve bizi de içine alan tüketim toplumu eleştirisi, “O En Güzel Klişe” ve bizim maruz kalmak zorunda olduğumuz çaresizliğimiz, “Rıza’nın İmalatı” ve kurban olan seküler gerçeklik... Her öyküsünde farklı ve özgün bir dünya vaat ediyor yazar. Ancak bilimkurgu ve fantastiğe uzak okurlar için ayrıca bir not düşmek gerekir: Kerem Işık öykülerini bu tanımlarla sınırlandırmak pek mümkün değil. Çünkü öyküler protest tavırları ve toplumsal düzenin kodlarıyla oynanmasına gösterilen örgütlü başkaldırının ipuçlarını veren çıkışları ile farklı bir okumayla da değerlendirlmeye kendiliğinden açık kapı bırakıyor. n [email protected] Iskalı Karnaval/ Kerem Işık/ Yapı Kredi Yayınları/ 112 s. K İ T A P S A Y I 1315 ‘İleri’ zaman ve onun ‘yeni’ öyküleri Üçüncü öykü toplamını karşıladık Kerem Işık’ın: “Iskalı Karnaval”. Işık, bu yeni toplamda, ikinci kitabı “Toplum Böceği” ile açtığı yolu genişletiyor ve kurgubilim ile fantastik unsurların, gerçekçi bir zeminle buluştuğu noktadan siyaset kurumlarını ve bizzat devletin işleyiş mantığının kendisini hedefine alarak eleştiri kıskacına alıyor. r Eray AK ykü macerasında, dikkatli okurlar tarafından daha en başından beri takibe alınan isimler arasında Kerem Işık. Aslında Cennet de Yok adını taşıyan ilk öykü toplamıyla dikkat çekmiş ancak yazarına 2012 Haldun Taner Öykü Ödülü’nü de kazandıran ikinci öykü kitabı Toplum Böceği ile rotasını farklı bir yere doğru çevirmişti. Bu ikinci kitaba ödülü verirken, Haldun Taner Öykü Ödülü Seçici Kurulu’nun gerekçesi şuydu: “Günümüz dünyasının can alıcı toplumsal sorunlarını irdeleyen, yerleşik biçim ve sınırları tartışan yenilikçi arayışlarla kaleme aldığı öyküleri ile kendine özgü bir öykü dünyası oluşturan Kerem Işık’ın Toplum Böceği adlı yapıtı ödüle değer bulundu.” Gerçekten de baktığımızda Işık bu kitabında, gün geçtikçe daha da kirlendiğimiz dünyayı, tüm güncel lekelerini de içine alarak teknolojinin bireyi özgürleştirdiği mi yoksa köleleştirdiği mi tartışmalarını da yazdıklarına dahil edip “yaşanılan hayatı sorgulatan bir öykü evreni” yaratmıştı kendine. Zaman zaman hepmizin maruz bırakıldığı çizgiye çekilme, kariyer tuzakları ve mutluluğun bunlar dışında başka hiçbir şeyden gelemeyeceği anlayışı ise Kerem Işık’ın tutturduğu alttan alttan yürüyen mizah ve her satırında kendini belli eden ironiyle öne çıkmıştı. Biçem de bu eleştirel duruşa uygun bir şekilde eşlik ediyor, yazarın yeni arayışlarına fırsat yaratacak özgürlük alanları açıyordu metinde. Aradan geçen üç yılın ardından Kerem Işık’ın üçüncü öykü toplamı Iskalı Karnaval’ı karşıladık henüz geçen günlerde. Yazar, bu yeni toplamda, ikinci kitabı Toplum Böceği ile açtığı yolu genişletiyor. Toplum Böceği ile başlayan toplumsal eleştiri düzeyi, Iskalı Karnaval’da içine bolca siyaset, devlet ve bürokrasi çarklarının zaman zaman karamizaha yakın duran bir bakışla eleştirisiyle farklı bir boyut kazanıyor. Kerem Işık’ı ve yeni öykülerini ise genel çizgiden daha üstte bir yere koymak için bazı sebeplerimiz var. Bunların başında da yazarın bilimkurgu ve fantastiği kullanım biçimi çekiyor. FÜTÜRİSTİK BAKIŞ Fantastik sayabileceğimiz unsurların gerçekçi bir zeminle buluştuğu noktadan siyaset kurumlarını ve bizzat devletin işleyiş mantığını kendi hedefine alarak eleştiri kıskacının kollarını açıyor Kerem Işık bu öykülerinde. Öyle bir hava ki öykülerde esen, her şeyin yerli yerinde olduğunu görüp hissetmemize rağmen, yerden bir karış havada yürümeye benzer bir duygu. Bunda, yazarın, teknolojinin inanılmaz hızı ve gelişimi sayesinde şaşırmayacağımız ama yine de yeniliği hayalgücünden menkul icatlarının da payı büyük elbette ama Kerem Işık’ın öyküleri bundan çok daha fazlasını barındırıyor içinde. Kitapta sekiz öykü yer alıyor ve kimi üzerine düşünülse, çalışılsa roman olabilecek derinlikte öyküler bunlar. Özellikle “HAYDA!” bunların arasında en dikkat çekeni. “HAYDA!”paralelinde küçük bir not düşmekte de yarar var ayrıca: Kerem Işık’ın öyküleri, sadece bilimkurgu ve fantastik sınırları dahilinde ele alınıp değerlendirilemez. Yaşamın içindekilerle; gözün gördüğü, kulağın duyduklarıyla meydana getiriyor öyküklerinde Işık bu gerçekten uzaklaşma halini ve ilgi çeken yanını da bu oluşturuyor metinlerin. Işık’ın “HAYDA!” adını verdiği öykünün gelişiminden biraz bahsedersek aslında her şey daha kolay anlaşılacak. Bu HAYDA’nın ne olduğuyla başlayalım işe. HAYDA, duyanlara “Haydaa!” dedirtecek, devletin şart koştuğu bir Hayat Danışmanlığı programının kısa adı. Tayfun ve Merve de bu danışmanlıktan mecburen “faydalanacak” kahramanlarımız. Sistem şöyle işliyor: Devletin görevlendirdiği bir HAYDA çalışanı bir yıl süreyle yeni evli çiftin evinde ikamet ederek, onları bu yeni hayatlarına hazırlıyor. Tahmin edileceği gibi bu çalışan, devletin sesi ve bu ses, bize çok yabancı değil. Öyküde olaylar “Yeni Türkiye” diye bir yerin “Yeni İzmir” adındaki bir şehrinde geçiyor. Devlet ise “kadının adı yok” kabilinde olaylara bakıp; çocuk yapın, erkeğinizi rahat ettirin diye “en sevimli yüzüyle” akıl verip duruyor. Ancak bu duruma her yerde, her devirde, hatta zamanı bile meçhul bir ileri zaman hikâyesinde bile isyan edilir, edilmeli, ediliyor da... Devlet ise bildiğimiz gibi: “Sayın bakanımızın söylediklerini hatırlayın: Bireysel isyanlara göz yumarsak hayalini kurduğumuz toplum düzenine asla ulaşamayız.” İşte esas bundan sonrası fantastik bir kurgudan çıkıp ayaklarımızı biraz daha yere yakın bir noktaya çekiyor. Işık’ın öykülerinin gerçek havasını bulması da böylesi unsurları yere yakın zemine çekebilmesiyle oluyor. Yeri gelmişken Kerem Işık öykülerinde sıkça rastladığımız HAYDA’da gördüğümüz gibi ironik kısaltmalara da değinelim. Halihazırda ironisi kendinde saklı bu öykülere farklı bir hava aşılıyor bu kısaltmalar. Hem kısaltmasını yaptığı “şey”in nitelemesini yapıyor hem de bu “şey”in gerçek ismini unutturacak vuruculukta. Buna benzer bir duruma Ali Teoman da Kostantiniyye Üçlemesi’nde girişmişti ve romanların atmosferinde nefes alacak küçük hava boşlukları gibi duran güzel bir işe imza atmıştı. Kerem Işık’ın öykülerine de tıpkı Ali Teoman’daki gibi bu hava boşlukları yakışıyor. Kerem Işık’ın öykülerini farklı yerde tutmamıza bir diğer sebep ise, yazarın bir mekân tasarımından ötesini taşıması dünyalarına. Bir evren tasarımı denebilir Işık’ın yaptığına. Bugünden geleceğe bakıp hayalgücü canavarını çalıştırmasıyla başarıyor bunu da. “Yeni İzmir”i yaşama şekilleri ve Ö Kerem Işık’ın kitabında sekiz öykü yer alıyor ve bazıları roman olabilecek derinlikte öyküler. S A Y F A 1 0 n 3 0 N İ S A N 2 0 1 5 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle