28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

FERguN ÖzELLİ’dEN “SARhoş KApı” ‘Dünyanın bütün öpücükleri birleşin!’ Fergun Özelli’nin kaleme aldığı “Sarhoş Kapı”, Ülkü Tamer’in dizeleriyle buyur ediyor okurunu: “Çantanı açınca bir akşam/ İçinde bir oda bulacaksın.” Bu, hem Ülkü Tamer’e bir selam hem de okuru nelerin beklediğine dair ipucu. MAVİSEL YENER www.maviselyener.com Ş iirleriyle tanıdığımız Fergun Özelli’nin Sarhoş Kapı adlı yapıtında elli sekiz öykü yer alıyor. Kısa ama yoğun, sarsıcı öykülerle karşılaşıyoruz kitapta. Siyasi göndermeler içeren, iktidar sorunlarıyla uğraşan, kişinin iktidara karşı gelirken günlük yaşamındaki daha küçük ve bireysel iktidarları da göz ardı etmemesi gerektiğini söyleyen metinler bunlar. Özelli, insan yüreğinin kaygısını içinde duyumsayıp onu anlatıma dönüştürüyor. ASLINDA BELKİ DE ASIL ÖZLEDİĞİMİZ KENDİMİZİZ! “Kök” adlı öyküyle açıyor kitap kapısını. “Kök”te toplumsal kabullerin yasakladığı bir aşk anlatılıyor. Öykünün çok katmanlılığı, sonsuz, sınırsız anlama kapı açıyor. Özelli, bütün öykülerinde, gerçeğin nerede başlayıp nerede bittiğini, kurmacanın sonunun nerede geldiğini düşündürüyor okuruna. Bunu düşündürürken de gerçeğin sorgulanmasını sağlıyor. “Çocuk” kitabın çarpıcı öykülerinden. Çocuk yüreğin sorduğu sorularla yetişkinin bakış açısı arasındaki uçurum vurgulanırken, çocukların özgür dünyalarını biz yetişkinlerin postallarımızla nasıl da çiğnediğimizi anlatıyor. Yetişkinler bu öyküde hem yetişkinliklerini hem de çocukluklarını görüp sorguluyor, düşünüyor. Bu öyküyle çıkılacak yolculukta tek rehberimiz yalnızca kendi yaşantı ve deneyimlerimiz. Özelli’nin zaman kavramına bakışına da değinmek gerekir. Şiirlerinde de tanık olduğumuz gibi “zaman” kavramı çok düşündürüyor yazarı. Zaman izleğine yaklaşım, zamanın göreceli olduğu duygusunun verilişi, bilgece bakışı ortaya koyuyor. Öykülerin çoğu, akıp akmadığından, var olduğundan bile emin olamadığımız göreceli bir kavram olarak algılatıyor zamanı. Kitaptaki öykülerin hepsi sanki minik bilgelik öyküleri gibi. “Bahçede” bir özlem öyküsü. “Kimi özlediğinizin ne önemi var ki önemli olan özlem duygusu” diye haykırır yazar ve aslında belki de asıl özlediğimiz kendimiziz! Öykülerdeki parantez içi kullanımlar dikkat çekici. Yazar betimlemeleri kimi zaman paranteze alarak sanki öyküyü fazlalıktan arındırma görevini okura verir. Bu biçem, esası daha çok vurgular. “Yüzük” adlı öykü, kısacık olmasına karşın içinde onlarca öyküyü barındırır. Nişanlısından ayrılan genç kız, genç adam, sürüklenerek polis otomobiline itilen biri, sahil kahvelerinde pinekleyenler, çevreye ilgisiz kalanlar, martılar, kent, tamir isteyen dalgakıran ve nicesi toplanmıştır bu öyküde. Birbiriyle ilişkisiz gibi görünen her şeyin aslında “tek” olduğunu “bütün” olduğunu duyumsatan bir öyküdür yüzük. Aynı anda yaşanan binlerce olay aslında “bir”dir. “Sevap” bir kat görevlisini ve ailesinin yaşamına büyüteç tutan bir öykü. Nedensonuç ilişkisini ezberci bir demokrasi çerçevesinde algılayan yarı aydınlara bir gönderme aslında. Sorgulamadan kabul ediverdiklerimiz, lüzumsuz yere sahiplendiklerimiz, sorunları halının altın süpürüşlerimiz var bu öyküde. “Dinlediğiniz Haberlerden Özetler” sarsıcı öykülerden biri: “Hükümet izni olmadan sevgiliye verilen çiçekler, yapılan huzur ve barış operasyonu sonunda kurtarıldı. Kurallara uymayan iki anarşist ve terörist sevgili, ölü olarak ele geçirildi” (s. 63). Fergun Özelli’nin şair yanı ağır basıyor bazı öykülerde. “Aşk” bunlardan biri. “Çimçiçek”, “rengârenk” bir aşkı üç cümlede anlatıveriyor yazar. O üç cümle okurda binlerce cümle, yüzlerce renk olup anıları çağırıyor. ÇOCUK GELİNLERE YAKILMIŞ BİR AĞIT... Özelli, insan yüreğinin kaygısını içinde duyumsayıp onu anlatıma dönüştürüyor. Değerler karmaşası içindeki dünyada onlarca soru sorduruyor. Bu öyküleri yazarken yaşam süreçlerimizin en derinindeki anlamın izini sürüyor. Sayfalarda pek çok kahramanla birlikte yolculuk ediyor ama illa ki kendimizle karşılaşıyoruz. Ayna adlı öyküdeki “Durmadan yürüyorum, üstelik geri dönüşü yok bu yürüyüşün. Varılacak yerse belli değil; belki de hiç olmadı, yok!” (s. 51). cümleleri okuma pencerenize göre umarsızlık da hissettirebilir size, tam tersi umut da verebilir. Okur, durup düşünmeye, acının ve umudun özsuyunda erimeye, yepyeni çağrışımlara hazır olmalıdır. Acının sarkacından sevincin sarkacına uzanan yolda, neyin tutsağı olduğumuzu gösterir bize bu öyküler. Kitaba adını veren “Sarhoş Kapı” öyküsünün damarlarında “insan”ın bitmemişliği, olgunlaşmamışlığı dolaşır. Kahramanımızın yanında kim varsa, birdenbire televizyon ekranı içine yürüyüverirler, ekrana girerler. Ortada ne zaman kalır, ne mekân! “Sarhoş Kapı”da kendi üzerinde akıl yürüten bir bilinç görürüz. Bu bilincin ince düş kırıklıklarının tanığı oluruz. Yazar yaşamın yapay yanlarıyla dalga geçerken asla kalıpçılığa düşmez. Suçüstü yakalanmış duygularımız geçer “Sarhoş Kapı”nın içinden. Siyasal, toplumsal olaylar, tekelci sömürü düzeni öykülerin arka planında dururken dünbugünyarın zincirinde çağdaş sömürü düzenine bir haykırıştır “Sarhoş Kapı.” Öykülerin felsefi arka planında yatan ölüm ve yalnızlık teması insanın yeryüzüne sürgün edilişiyle bağlantılı olarak anlatılır. “Denizin Üstünde” öyküsünde denizi kaldırıp altına giriverir öykü kahramanı, “Denizin üstü dönülesi değil” itirafını yapar. Tam bu sırada “Sevgisiz” çalar kapımızı, yaşam sıcaklığını koyuverir önümüzde. Bu öykülerin art arda gelişiyle ölüm ile dirim arasına kurulan salıncakta sallanır dururuz. “Ölüm nasıl beklenebilir?” sorusunun yanıtı “Bekleyiş” öyküsünde bıçaklar saplar yüreğimize. “Kaçamak” öyküsünde insanın doğaya nasıl yabancılaştığının resmi çizilir. “Barış Gelmeli Ama” öykünün sorgulayan gücünü ortaya koyan ironik bir öykü olarak dikkat çeker. Bir yanda sokakta arkadaşlarıyla evcilik oynarken, kocası eve geleceği için içeri girmek zorunda kalan çocuk gelinle tanışırız “Kamil Abi” öyküsünde. Çocuk gelinlere yakılmış bir ağıt olan bu öykünün arka planında İzmir vardır. İnsanoğlunun farklı “hal”lerden geçerken göğüslediğigöğüsleyemediği, ıstırabı, seçimleriseçemedikleri, bilinmeyen yolculuğu, aradığı sığınaklar, kodlanmışlıkları, kayıp hikâyeleri ve nicesi öykünün potasında eriyerek okura ulaşıyor. Kimi öyküdeki fantastik damar dikkat çekici. Aslında kitap bütünüyle bir yapboz oyunu gibi. Bir araya geldiklerinde büyük bir resim oluşuyor, işte o resme de yaşam deniyor. “Dünyanın bütün öpücükleri birleşin” diye avazı çıktığı kadar bağıran Fergun Özelli’nin izini inatla sürün. n Sarhoş Kapı/ Fergun Özelli/ Can Yayınları/ 119 s. 6 17 Aralık 2015 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle