19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NUR İÇÖZÜ’NDEN “DİLEK MAĞARASI” VE “GÖKTEN İNEN ÜÇ YILDIZ” Sorunlara yumuşak dokunuşlar TÜLİN TANKUT Nur İçözü, on üç öyküden oluşan “Dilek Mağarası” ve Ege’nin bir sahil kasabasında karşılaşan üç küçük çocuğun hikâyesini anlattığı “Gökten İnen Üç Yıldız” adlı kitaplarında okuru, kendisinin de bir çocuk olarak karakterlerle paylaştığı sorunlar üzerinde düşünmeye teşvik ediyor. olduğunun, kalıp yargılardan kaynaklandığının altını çizer. Sihirli formül: Önyargı ve ayrımcılığa karşı “çeşitliliği” kabul etmektir. Anlaşmazlıklar şiddete başvurmadan çözülebilmelidir. Tıpkı yıllar sonra kitabın kahramanlarının arasına katılan küçük bir savaş sığınmacısının topluma kazandırılması gibi. Yasin, göç yolunda kendisinden çok önce yerini alan Cuma’nın elinden tutmasıyla yaşamda kendinden emin bir birey olma şansını yakalar. Böylece, üç arkadaşın, çocukken kendileri için seçtikleri gökyüzündeki üç küçük yıldızın yanına bir de çöl yıldızı katılmış olur. ocuk edebiyatımızın tanınmış isimlerinden Nur İçözü, “Dilek Mağarası” ve “Gökten İnen Üç Yıldız” adlı kitaplarında yoksulluk, göç, aile, eğitim, kadın ve çocuk hakları gibi can alıcı konulara el atıyor. Her zaman olduğu gibi okuru, kendisinin de bir çocuk olarak karakterlerle paylaştığı sorunlar üzerinde düşünmeye teşvik ediyor. Ancak her iki kitapta da okurun bir çocuk olduğunu göz önünde bulundurarak, onu ürkütmemek için toplumsal ortamı yumuşatma gereği duyuyor. Dolayısıyla toplumsal eşitsizliklerin pek hissedilmediği sahil kasabası, çadır kampı, kitap fuarı gibi mekânları seçmesi yerinde olmuş. Özellikle sahil kasabaları, yaz aylarında farklı kesimden insanların bir arada yaşayabildiği yerlerdir. Ç FARKLI BAKIŞ AÇILARI “Dilek Mağarası” on üç öyküden oluşuyor. İçözü epeyce uzun bir biyografiye sahip; çeşitli yayın kuruluşlarındaki görevleri nedeniyle toplumla yakından ilgilenir. Kitaplarında zengin bilgi birikimi ve yaşam deneyimlerinin etkisi göze çarpar. “Dilek Mağarası”nda da hayatın içinden çıkarmış öyküleri. Her birinde çocukları yakından ilgilendiren sorunlara odaklanmış. Çocuk edebiyatının vazgeçilmezi sevgi izleğine geniş bir yer ayırmış. Sevgi, insanları karşılıklı olarak empati ve iletişim kurmaya yönlendiren bir güçtür çünkü. Burada da kitap fuarından, Darülaceze’ye her yeri dolanır, sahiplerini arar. Çoğu kez bulur da. Karakterler arası iletişim, karşılıklı konuşmalar, okurun zihninde yaşama dair farklı bakış açılarının doğmasına yol açacak nitelikte. İçözü’nün insanları birlik duygusuyla olmazı oldurur: “Kuş evi”, “Sevgi kilimi”, “Yamaspor futbolcularının formaları... Onlar toplum yararını gözeten, çevre temizliği gibi etkinlikler düzenleyip ortak çalışma becerisi kazanma ve geliştirme uğraşı içine girer. Onların ilişkileri, metalar üzerinden kurulan ilişkilerden çok farklıdır. Öykülerde engelli ve otis ÇOCUKLAR, GÖÇ VE GERÇEKLER İçözü toplumsal cinsiyet ayrımcılığına da her zaman karşı çıkmıştır. Burada da görüşlerini, yazlıkçı bir ailenin kızları olan Tulu ve Tuğçe karakterleri aracılığıyla dillendirir. İki kız hiçbir kısıtlama olmadan yaz tatilinin tadını çıkarır. Küçük Cuma bu durumu yadırgar, dahası eleştirir. Ancak, toplumsal dinamikler çocuklar üzerinde dönüştürücü bir etki bırakır: Sahil kasabasının özgürlük atmosferi, kentten gelen yazlıkçılarla iletişim, kente özgü alışkanlıklar zaman içinde etkisini gösterir. Yalnız küçükler değil, çocukların anneleri de göçle birlikte geleneklerinden bütünüyle kopmadan değişim ve dönüşüm geçirirler. Yeni düşüncelere açıktırlar. İçözü, kızerkek ayırt etmeden çocuğun özgür birey olarak yetişmesi gerektiğini her fırsatta yineler. Çocuğun bireysel özgürlüğünü kısıtlayan engellerin başında eğitimsizliği görür. Cehalet bireyin kendini ve çevresini keşfetmesini engeller. Çocuğun hak ve özgürlüklerini arama mücadelesi için iyi bir eğitim alması zorunludur. İçözü eğitimin, toplum yararına dönüştüğünde daha bir anlam kazandığını savunur. Çocukları “geleceksiz” bırakmamasında bunun da rolü var. Geçmişin bugünü belirlemedeki gücüne inanır. MİZAHİ VE DUYARLI BİR SESLENİŞ Dört çocuk okuyup meslek sahibi olurlar. Ama İçözü’nün bu yaklaşımı avutma düzeyinde değildir. Hele de Yasin’in durumunda, dünya giderek büyüyen küresel mülteci kriziyle karşı karşıyayken... Ancak İçözü’nün çocukları, biraz da güzelliklerle sorunları iç içe yaşayan, yoksullukla boğuşmaya çabalayan ama güçlükler karşısında direnç noktaları oluşturmayı başarabilmiş bireyleri temsil ederler. İçözü okuru önemseyen bir yazar olarak bilinir. Üslubu iletişimde büyük rol oynar. İki kitapta da anlaşmazlıkları mizahi bir yaklaşımla irdelemesi çocuklara çok uygundur. Nefis doğa ve çevre betimlemeleri, kanlı canlı karakterler, okurlara gerçekçi, duyarlı bir sesleniş! Dil ve üslubun özenli kullanımının okurda okuma isteğini artıracağını bilmem söylemeye gerek var mı? n Dilek Mağarası/ Nur İçözü/ Altın Kitaplar/ 128 s. Gökten İnen Üç Yıldız/ Nur İçözü/ Altın Kitaplar/ 112 s. tik çocuklar da unutulmamış. Nur İçözü okuru önemseyen bir yazar. GERÇEKLERİN İNSANİ BOYUTU “Gökten İnen Üç Yıldız” adlı ikinci kitapta, Ege’nin bir sahil kasabasında karşılaşan üç küçük çocuğun öyküsünü anlatır. Cuma, Rabiş, bir de Ercüş. Cuma: Dört yaşında, Arapça tınılı bir Türkçe konuşan, zeki, sevimli bir çocuk; mevsimlik işçi olarak çalışmak üzere Hatay’dan ailece gelmişler buraya. Rabia: Cuma ile yaşıt; Adana’dan göç eden bir ailenin kızı. Büyüklere özenip kumsaldaki tezgahında incik boncuk satarken şirinliğiyle gelip geçenin ilgisini çeker. Ercüş: Altı yaşında. Baba mesleği elektrik teknisyenliğine meraklı. Onun ailesi de ekonomik nedenlerle Edirne’den buraya göç etmiş. Bu çocuklar, yaşları çok küçük olduğundan uğradığı haksızlıkların farkında değil. Yaşadıkları ortamdan koparıldıkları için yeni çevrelerinde alınganlık, kolay incinme, aşırı duygusallık gibi özellikler sergilerler. Ama İçözü melodrama kaçmaz. Okur onların deneyimlerine bakarak kendisinin de yaşamış olduğu hayallere ve hayal kırıklıklarına tanık olur. Sözgelimi, annebaba boşanabilir. Anne ciddi bir hastalığa yakalanabilir. Evi geçindirmek için küçük Mustafa midye dolması satabilir ya da okuma aşkıyla yanan Emine ailesi tarafından çocuk bakıcılığı yapmak üzere İstanbul’a yollanabilir. İçözü hazır çözümlere rağbet etmez. Gerçekleri insani boyutuyla yansıtır. Bu konuda yardımlaşma, sahiplenme anlamında bireyin topluma karşı sorumluluğu olduğuna dikkat çeker. Onlara acıma ile değil, empati ve özveri duygularıyla yaklaşılması gerektiğini vurgular. Göçmenler üzerinden insanların birbirlerine karşı takındıkları kuşkucu tavırların ne denli temelsiz KITAP 17 Aralık 2015 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle