Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
arasında henüz resme başlamamışken Londra’da yaşadı ve çalıştı. Kristine Groenhart ve WillemJan Verlinden, kısa hikâyeler eşliğinde okuru Van Gogh’un Londrası’na götürüyor: Nerede yaşadı? Neler gördü? Nerede çalıştı? Nerelerde yürüdü? Neler okudu? Hangi resimleri gördü? Günümüzde o günlerden kalan, hâlâ görülebilecek neler var? >> Yeni Etkiler / Yüksel Arslan / Sel Yayıncılık / 142 s. “Sevgili F..., Seni yine bu kötümserlerin, müntehirlerin, akıl hastalarının dünyasına alıp getirdiğim için üzgünüm! Strindberg’i de, bu bitmek bilmez mektupta onu izleyecek diğer şair ve düşünürleri de çok iyi tanıdığını biliyorum.” Ferit Edgü, Yüksel Arslan’ın “Yeni Etkiler” kitabı için şunları söylüyor: “Bu kitabın ana metnini oluşturan mektuplar bana yazılmış gibi görünüyor, ama değil. Yüksel Arslan’ın sanatını okumak isteyenlere bir rehber niteliği taşıyor bu mektuplar. Resimlerini okumaya çalışırken onların ışığından yararlanmanızı salık veririm.” Ölüler de Yalan Söyler / Hüseyin Ekinci / Labirent Yayınları / 192 s. Maskeli katil, işkence töreninin ardından hiçbir şey olmamış gibi ağır adımlarla merdivenleri çıkarak mutfağa gitti. Önce kendine bir kahve yaptı. Ardından televizyonun karşısına geçip Dexter isimli diziyi izlemeye başladı. Büyük keyif aldığı her halinden belliydi. Biraz önce Seren’in sırtında çentikler açtığı bıçakla bu kez elma, portakal soydu. Birden bir ses işitti. Hızlı adımlarla bodruma doğru yöneldi. Merdivenlerden üçer beşer indi. Bir an genç kızın kaçmaya çalıştığını düşündü. Oysa Seren’in nefes alacak hali yoktu. Astım krizine girmişti. İniltilerin sebebi oydu. Adam kızın baş ucundaki ventolin şişesini aldı. Üst üste iki kez püskürttü. Ardından bir kez daha denedi ama olmadı. Boş şişeyi bir kenara attı... Hüseyin Ekinci, ilk romanı “Ölüler de Yalan Söyler”le son yıllarda önemi daha fazla hissedilen adli bilimleri derinlemesine inceliyor. Suçu, suçluyu ve psikolojik etkenleri bilimsel verilerle ortaya koyarken, soluk soluğa bir romanla on beş yıl önce işlenen seri cinayetlerin peşinde, bilimin ışığıyla ilerliyor... Sanatın İktidarı / Ali Artun / İletişim Yayınları / 194 s. Tarihte sanatın sanatı yönettiği yegâne dönem, 1917 Devrimi’nden sonraki birkaç yıl. Bu birkaç yılda Rus İmparatorluğu’nun bütün sanat mira sı, Avrupa’nın en zengin müzeleri ve koleksiyonları, akademiler, tiyatrolar, kurumlar avangard sanatçıların eline geçti. Ama onlar sanata karşıydı; sanatı parçalamak, müzeleri yakıp yıkmak, akademileri kapatmak istiyordu. Peki, sanatın iktidarını ele alınca ne yaptılar? Sanatı nasıl yönettiler? Devrimle ve komünizmle nasıl bağlandılar? En önce, sanatı, sanatın varlığıyla ilgili bir sorgulamaya dönüştürdüler. Bir bilgi ve iktidar siyasetine çevirdiler. Hayatla bütünleştirerek sanat icrasını devrimci bir eylem gibi yaşadılar. Sanatın kısacık iktidar dönemindeki deneyimleri, avangardın bir kehaneti sayılmalıdır. Yirminci yüzyıl sanatında eleştirel, çatışmacı ne varsa, işaretleri Rus avangardına çıkar. Bu sadece sanat için değil, mimarlık, tasarım, tiyatro, sinema için de doğrudur. Estetik için de geçerlidir. “Devrim sanatı”, yalnızca sanatın ontolojisi ve praksisiyle ilgili değil, sanatın yönetimiyle, eğitimiyle, müzecilikle, küratörlükle ilgili olarak da hâlâ sonsuz bir ufuk serer önümüze. Demokrasinin Bunalımları / Ralf Dahrendorf / Çeviren: A. Emre Zeybekoğlu / İthaki Yayınları / 128 s. Yirminci yüzyılın önemli düşünür ve sosyologlarından Ralf Dahrendorf, yalnızca İtalya değil, Avrupa medyasının da önde gelen isimlerinden Antonio Polito’yla gerçekleştirdiği ve “Demokrasinin Bunalımları” adıyla kitaplaşan söyleşide, günümüz demokrasisine ve demokrasinin akıbetine ilişkin gözlemlerini kendisinden menkul bir iyimserliğe sapmadan aktarıyor. Eski Yakındoğu’da Kent, Bellek, Anıt / Ömür Harmanşah / Çeviren: Fügen Yavuz / Koç Üniversitesi Yayınları / 358 s. Yeni kentlerin yaratılması, Yakındoğu kültürlerinin siyasi anlatılarında ve mitlerinde ideolojik bir proje ya da ilahi bir müdahale olarak düşünülür ve kent mekânının toplumsal üretimi genellikle maskelenir. Ömür Harmanşah, “Eski Yakındoğu’da Kent, Bellek, Anıt” adlı kitabında, kent mekânlarının toplumsal bellek ve kimliği şekillendirdiğini, bu mekân kurma pratiğinin siyasi edim ve devlet gösterisi alanları olduğunu iddia ediyor. Kitap, Eskiçağ metinlerini, arkeolojik kazı ve yüzey araştırmalarıyla çevre ve mekân analizlerini inceleyerek kent kurma pratiğinin kültürel bir tarihini sunuyor. n KITAP 17 Aralık 2015 25