04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Memet Fuat’ın yazıları AĞUSTOS 2014 Eleştiri Üstüne Türk edebiyat eleştirisinin önde gelen isimlerinden Memet Fuat’ın bir araya getirdiği yazıları, ele aldığı çeşitli eleştiri sorunlarının yanı sıra elli yıllık bir zaman dilimi içinde, Türk eleştirisinin nasıl bir yol izlediğini de gösteriyor. r Korkut AKIN leştiri, bir yol gösterici; hem yazara hem okura. Kuşkusuz yazar ile okura gösterdikleri farklı kulvarlar olmalı. Daha doğru bir deyişle eleştiriden yazar farklı bir yorum süzecektir, okur farklı. Yazar neyi, niye ve nasıl anlattığını ya da anlatması gerektiğini görecek, okur da neyin nasıl ve niye anlatıldığından süzülenlerin ışığında anlamlar çıkaracak. Bir yanıyla zor, bir yanıyla da engelli bir şey bu eleştiri. Sözlük anlamıyla ele alınması pek de yeterli olmayacaktır. Memet Fuat da yersiz koşullandırmalar olduğundan dem vurup sözlük dışından bir “değerlendirme” yapıyor. “Müzik, dans, resim, yontu gibi sanatlarda evrenselli ğinden söz edilebilecek ama iş yazına gelip dayanınca hiçbir dilden başka bir dile çevrilemeyecek olan bir yeti” (s. 203) diyor eleştiri için. Tabii, eleştirmen de bu “yeti”yle donanmış biri olmalı. Bu noktada, yetinin çevrilemeyecek olması, sanırım toplumsal ve siyasal çerçeveyle doğru orantılı. Başkası bilemeyecektir sizin (hem yazar hem okur için geçerli bu) içinde bulunduğunuz ortamın yarattığı duyguyu. Kuşkusuz evrensel çıkarsamalar söz konusu, kuşkusuz herkes her kim olursa olsun ve nerede, hangi koşullarda yaşıyor olursa olsun kendince bir şeyler süzer. Tıpkı edebiyattan (roman, şiir, öykü) aldığınız gibi edebiyat eleştirisinden de alacaksınız. Sizin dağarcığınız daha geniştir, daha birikimlisinizdir daha çok alırsınız; ben, bilgi birikimim (tabii, burada kültür temel belirleyici) kadar alabileceğim. YOL GÖSTERİCİLİĞİ... “Satır arası” ne demektir, ne anlatır; şıpınişi cevaplanamaz. İki kelimeden oluşsa da sayfalar sürebilir ne demek olduğu. İşte, eleştiri, o satır arasına gizlenen mesajların ortaya çıkmasına rehberlik eden bir ışıktır, eleştirmen tarafından üzerine tutulan. Tam da o nedenle daha çok okuyan, daha çok yazan, daha geniş düşünen, daha geniş bakan biridir eleştirmen. Bu “daha”lara daha çok “daha”lar eklenmelidir ki Memet Fuat’ın dile getirdiği o yol göstericiliği tam anlamıyla yerine getirebilsin. Çevresinde dönenip dursam da bir türlü odağına giremememin nedeni aslında çok açık. Birincisi, Memet Fuat, içine girdiği edebiyatı, o çok özenli anlatımıyla irdeliyor ve çok yönlülüğünden de kaynaklı en ince ayrıntıyı bile kaçırmıyor. Oysa ben, onun yanında çömez C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I Dostoyevski’nin genç kaleminden trajedi, gizem ve mizah... E bile sayılmam. Zaten şöyle diyor bir yazısında: “Yapısalcılık, göstergebilim, alımlama estetiği derken, eleştirmenlerin deneme yazarlığından, yani sanatsal niteliklerden uzaklaştıkları, bilimsel yöntemlerle çalışan kuramcılara, araştırmacılara, incelemecilere dönüştükleri izlenir” (s. 106). Kendisiyle tanışmış olsam da çevresinde daha çok bulunanlar daha iyi anlatacaklardır muhakkak, bu noktaya erişmek pek kolay olmasa gerektir. Memet Fuat da dişiyle, tırnağıyla, çalışa didine gelmiştir bu noktaya. Anlatıyor da satır aralarında… “KİTAP ELEŞTİRİSİ” Peki, bu anlatılanlardan bize ne diye geçirebilirsiniz aklınızdan. Haklısınız diyememenin haklı hüznüyle sizi “okuduklarınızı daha iyi anlamak, daha iyi yorumlamak, ikinci hatta üçüncü düzey anlatımları yakalamanızı sağlamak” diye yanıtlayabilirim. Bir romanda, Sabit’ti kahramanın adı; kadın kahramana da Ülkü adını uygun görmüştü yazar. İlk bakışta sıradan isimler gibi gözükse de Sabit’in alabildiğine muhafazakâr yapısı, Ülkü’nün idealist bakışı yansıttığını görüyordunuz. Adlar, üzerinden mesaj iletiyordu okura; yazarın bilinçli tercihiydi. Bunda, tam anlamıyla yansıtmasa da gerek eleştirinin gerekse eleştirmenin katkısı yadsınamaz. Ben, yakınlarımın adını vermeyi düşünürdüm mesela, ama gerçek kişinin kişiliğini giyinmiş olarak. Bir konuşmada sözcüklerin seçimi, cümle kuruluşu da o kişiyi yansıtacaktır muhakkak. Memet Fuat, elli yıllık yazı birikimi içerisinde bencileyin kitap yazısı yazanlara da seslenmiş. “Önerim: ‘Kitap tanıtma yazısı’ sözünün yanıltıcılığından kurtulmalı, ‘review’ karşılığı olarak ‘kitap eleştirisi’ni kullanmalıyız” (s. 130). Bu sözün üstüne ne söylenebilir ki! Ben yine de haddimi bilerek, yazılarımın insanları kitap okumaya teşvik edici olmasına özen gösteriyorum. Benim için üzerine yazdıklarımdan etkilenip o kitabı merak etmeleri, okumak için heveslenmeleri önemli bir kriter. Ne mutlu ki bana, insanlara iyi, güzel ve doğru şeyler öneriyorum. Beni kitap yazısı yazmaya teşvik eden Faruk Şüyün’ün yazılarını bitirirken kullandığı “Kitaplar eksilmesin raflarınızdan” sözüyle tamamlayayım; bu zor, zor olduğu kadar da kendimden söz ettiğim için mahcup eden yazımı… n 18471870 yılları arasında yazılan ve Ergin Altay’ın özenli çevirisi ile Üç Novella’da bir araya gelen “Ev Sahibesi”, “Amcanın Rüyası” ve “Ebedi Koca”, akılda yer eden karakterleri; barındırdıkları trajedi, gizem ve mizahla Dostoyevski’nin büyük romanlarının lezzetini taşıyor. “Dostoyevski bana diğer bilim insanlarından daha fazla şey öğre i.” ALBERT EINSTEIN ÜÇ NOVELLA EV SAHİBESİ • AMCANIN RÜYASI • EBEDİ KOCA İletişim Klasikleri, 455 sayfa Dizi Yayın Yönetmeni: Murat Belge Yazar ve dönem kronolojisiyle Joseph Frank’in önsözü ve Andrew M. Drozd’un sonsözüyle Çeviren: Ergin Altay Eleştiri Üstüne/ Memet Fuat/ Yapı Kredi Yayınları/ 280 s. 1278 www.iletisim.com.tr vimeo.com/iletisim [email protected] twi er.com/iletisimyayin facebook.com/iletisimbirikim 14 A Ğ U S T O S 2014 n S A Y F A 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle