25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ona göre, klasik edebiyat devrimci demokrasinin gelişmesine ortam hazırlamıştır. Bu kitabınızda sosyalist gerçekçilik üzerine hangi tezleri irdelediniz? Sosyalist gerçekçilik, her üç düşünür için de yol göstericidir. Diğer ikisini temsilen Brect’in görüşlerine bakalım. Sosyalist sanat, savaşımcıdır; doğru görüşleri olanaklılaştırır ve üretken atılımları güçlendirir. Büyük anlamda tipik olanı, tarihsel bakımdan önemli olanı vurgular. Oluşmakta olanla, yok olmakta olanı ayrıştırır. Sosyalistgerçekçi sanatçılar, insandaki ve ilişkilerdeki değişime odaklanırlar; idelerin gücünü ve özdeksel temelini serimler. İnsanseverdirler. Gerçekliği, ezilen halk kesimleri açısından irdelerler. Ferdinand Lasalle, “Her devrimin temelinde temel çatışkı yatar” anlayışını genelleyişini, Marks ve Engels’e yazdığı mektuplarında nasıl serimler? Lukacs, MarxEngels’in ve Lassalle’ın “Sickengen” dramasında tarihsel figürlerin ve olayların nasıl yazınsallaştırılması gerektiği tartışmaya ilişkin mektupları irdelemiştir. Âşık olduğu kadın uğruna girdiği düelloda öldürülen Lassalle, “her devrimin temelinde trajik çatışkı yatar” anlayışıyla, 14811523 arasında yaşayan bir şövalye ve çökmekte olan bir sınıfın temsilcisi olan Sickengen’i dramasında kalıcılaştırmak istemiştir. MarxEngel ise, tema ve malzeme arasında çelişki gördüğü için, dönemin karşıtlıklarını uygun serimlemediği için, Münzer gibi gerçek bir tarihsel figürü yazınsallaştırmadığı için, bu dramanın yazınsal niteliğini eleştirmiştir. “BLOCH VE EISLER, ‘KÜLTÜREL MİRAS AYRIŞTIRILMALI’ DER” Ernst Bloch ve Hanns Eisler hangi noktalarda ayrışır ve buluşur? Bloch, Eisler ile kültürel mirasın edinimi sorununu tartışmıştır. Bu iki sanat adamına göre, her kültür, değerlilikler ve değersizlikler içerir. Bu nedenle, kültürel miras ayrıştırılmak zorundadır. Böylece insanlar geçmişin yükünü tümüyle üstlenmez; çoğulculuğu, toleransı ve özgürlüğü geliştiren kültürel değerler güncelleştirilebilir. Bloch böyle ayrıştırıcı bir yaklaşımla, devrimcilerin, sosyalist hareketin güç kazanacağını vurgular. Eisler ise, konuya geniş bakar ve Rus emekçi sınıfının, örneğin, Puşkin’in mirasından yoksun bırakılmaması gerektiğini vurgular. Kitabınızın sonunda yer verdiğiniz güncel roman çözümlemelerinizi anlatmanızı rica ederek bitirelim söyleşimizi. Güncel roman çözümlemelerim, Kant, Hegel, Marx, Benjamin, Adorno, Brecht, Lukacs ve Bloch’un düşünselsanatsal birikimine dayanır. Bu, sanatsal/yazınsal açıdan tüketilemez bir birikimdir. Sanat yapıtının niteliklerini, sanatta kalıcı olanı, güncel ve tarihselin bireşimlenmesini, toplumsalbireysel çatışmaların sanatsallaştırımını, içerikbiçim diyalektiğini, dilin şiirselleştirilmesini, bu filozoflardan yararlanarak irdeledim. n gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Brecht, Lukacs, Bloch: Sanat ve Edebiyat/ Onur Bilge Kula/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 732 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I Bir semt monografisi “Heybeliada’ya Bir Bilet” Akvaryum, Heybeliada (Foto: Bülent Ahıskal) Tunç Lokum’un ilk kitabı “Heybeliada’ya Bir Bilet”, Ada’nın tarihi, coğrafyası, kurumları, artık sembol haline gelmiş yapıları ve hepsinden önemlisi Heybeliada’da yaşamış insanların hikâyelerini anlatan bir semt monografisi. r Baran ÇAĞSU çevede ele alarak her yönüyle aktarmaya çalışmış. Yazarın kitapta adını andığı ve referans vedrdiği kitapların bolluğuna bakarak da anlayabiliriz bunu. Bu bağlamda Heybeliada’ya Bir Bilet’in, Ada hakkında yazılan tüm kitapların, Lokum’un çizdiği çerçeveye sığmış hali olduğunu söyleyebiliriz. Yazar, Ada’nın o kendine has kültürünü anlatmaya başlayarak girişiyor işe. O kendine has kültür de çok kültürlülük. İnsanların birbirinin inançları ve yaşayışlarına duyduğu saygı çevresinde gelişen, aslında bugünlerde çok daha fazla ihtiyacımız olan bir anlayış bu. Ancak her büyü gibi bu da bozuluyor. Ada’daki Rumların sayısının giderek azalması ve pompalanan milliyetçi safsatalar yüzünden bu birliktelik atmosferi dağılıyor. Bunun sebeplerine de değiniyor yazar. Lokum’un, Ada’daki Rum nüfusunun azalmaya başlamasıyla beraber gelişen süreci anlattığı sayfaları, aslında Türkiye tarihinin de en acı sayfaları arasında yer alıyor. O nedenle Ada tarihine Türkiye’nin acı coğrafyasının tarihi de diyebiliriz. Ortak yaşam kültürünün yok oluşunun tarihi... Önemli tarihi eşikler çerçevesinde ele alıyor bu konuyu yazar. Adanın Rum nüfusunun Birinci Dünya Savaşı ve 1974 Barış Harekâtı arasındaki yaklaşık altmış yıllık süreçte, kademeli olarak nasıl azaldığını ve bu azalışla beraber ortaya çıkan gergin atmosferi, Varlık Vergisi yılları ve 67 Eylül olayları gibi önemli kavşaklarla veriyor. Lokum, az öncede söylediğim gibi geniş bir çerçevede ele almış Heybeliada’yı. Bu bağlamda geçmişi bir hayli gerilere giden Ada’nın mimarisi de giriyor kitabın sayfaları arasına. Aya Nikola Kilisesi, Ruhban Okulu, Hristos Kilisesi, Terki Dünya Manastırı, Uçurum Manastırı, Heybeliada Camii, Bet Yaakov Sinagogu, Elen Ticaret Mektebi, Bahriye Mektebi, Sanatoryum ve Kütüphane... Heybeliada’da bulunan tüm bu tarihi yapıları hikâyeleriyle birlikte anlatıyor yazar. Aynı şekilde Ada yaşayışı, dört mevsim süresince Heybeliada ve insanları, yazlıkçılar, sinemalar, bayramlar, ulaşım, balıkçılık ve Ada’nın unutulmaz 1 2 1. aşandıkça sevda olan, özlendikçe anılan, hatırasıyla yaşatılan mekânlar en değerlileri. Hele söz konusu, İstanbul’un hem içinde hem dışında, üstelik şehrin simgelerinden birinin tam ortasında, denizde bulunan bir kara parçasıysa orayla ilgili ne hikâyeler biter ne de yaşanmışlıklar. Tıpkı Heybeliada gibi... Avukat Tunç Lokum’un çocukluğu ve gençliği Heybeliada’da geçmiş. Şimdi ise haftasonları ve yazları sevdiği Ada’sına ayak basıyor. Tunç Lokum, Ada’da çocukluğundan bu yana yaşadıklarının, biriktirdiği anıların, geride bıraktıklarına duyduğu saygının hatırasına ve çok sevdiği Heybeliada’yı herkes hakkıyla öğrensin diye bir kitap yayımlamış. İçinde bin bir hikâye barındıran Heybeliada’ya gönül borcunu ödüyor belki de yazar bu kitabıyla. Kitabın adı Heybeliada’ya Bir Bilet. Tunç Lokum’un ilk kitabı. Kitabın ne anlattığının kısaca üzerinde duracak olursak; Heybeliada’nın tarihi, coğrafyası, kurumları, artık sembol haline gelmiş yapıları ve hepsinden önemlisi Heybeliada’da yaşamış insanların hikâyelerini anlatan bir semt monografisi olduğunu söyleyebiliriz. Buna paralel nitelikli bir araştırmanın ürünü olduğunu da... Lokum kitabında Heybeliada tarihi boyunca yaşananları geniş bir çer Y 2. 1. Heybeliada iskelesi, 2. Sahilde gazinolar ve balıkçı kahvesi, 3. Ruhban Okulu, 4. 19. yy. Bahriye Mektebi ve Ruhban Okulu, 5. Bisikletseverler... 3. 4. 5. Lokum’un, Ada’daki Rum nüfusunun azalmaya başlamasıyla beraber gelişen süreci anlattığı sayfaları, aslında Türkiye tarihinin de en acı sayfaları arasında yer alıyor. insanları da hem tarihteki yerleri hem de hikâyeleriyle birlikte anlatılıyor. Kitabın en güzel yanlarından biri de bu aslında. Kuru bir bilgilendirmeden öte, hikâyelerin ve yaşanmışlıkların öne çıktığı bir kitap Heybeliada’ya Bir Bilet. n Heybeliada’ya Bir Bilet/ Tunç Lokum/ Denizciler Kitabevi/ 196 s. 2 0 1 4 n S A Y F A 1 7 Fotoğraf: Vedat ARIK 1269 H A Z İ R A N
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle