29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bir sergi kitabı: “Bir Usta, Bir Dünya: Sevim Burak” Kendi ölümünü yiyen yazar Sevim Burak, ölümünün otuzuncu yılında “Ötekilere Yazmak” adlı sempozyumla anıldı. Ekşisözlük’te kendisi hakkında en beğendiğim yorumun; “Aslında hiç yaşadı mı? diye sorulası bir kadın, bir mucize olmuş, gelmiş, geçmiş, gitmiş, bıraktığı izleri okuyoruz...” olduğu yazarın, yoğun bir analizden geçtiği 23 Aralık 2013 gecesi eve dönerken aklıma şu soru geldi: Bu insan gerçekten yaşadı mı? Annem miydi? Yapılan konuşmalar o kadar geniş kapsamlı bir yazar çıkarmıştı ki ortaya, onun ne kadar büyük olduğunu bilsek de bugüne dek hâlâ ölçütlerini ezbere bilmemenin şaşkınlığıyla dağıldık evlerimize. Boyutları keşfedildikçe açılıp genişleyen bir uzay gibi. Belki de “unuttuğumuzu bile unuttuğumuzu” hatırladık. Sempozyumda bir kısmı aynı zamanda yazarın arkadaşları da olan çok sayıda konuşmacıdan bazıları bu yazıda özetleyeceğim. r Elfe ULUÇ enim konuşmam, Sevim Burak’ın bir direniş yazarı olduğunu düşüncesi etrafında gelişti. Yazarın, Kuzguncuk ve Bağdat Caddesi’ni anlattığı “Ah Ya Rab Yehova” öyküsü ve “Ford Mach I” romanı, Türkiye’nin şu an içinden geçtiği sosyopolitik uzantıda kentsel dönüşümle ilgilidir. Bu iki eserin ilk ve son eseri olması içeriklerini daha da anlamlı yapar. Kuzguncuk’ta da, Bağdat Caddesi’nde de birbiriyle savaşan iki kültür anlatılır. “Ah Ya Rab Yehova”da, Osmanlı paşazadesi Bilal Bey, sevgilisi Zembul’ün Yahudi akrabalarına savaş açar. “Ford Mach I”de ise kırsal kesimden gelenlerin, Bizans’ın yazlık saraylarını işgal edişi anlatılır. İkisi de “işgal etmek” ile ilgilidir. Bu etkinlikleri hazırlarken Gezi Direnişi başladı. Sema Çeyrekbaşı, Orhan Alkaya ve ben, yazarın Türkiye’yi ne kadar derinden anlattığını o zaman anladık. Toplantılar sırasında birimiz Gezi’ye gidip eylem yaparken diğer ikimiz “Ah Ya Rab Yehova”dan söz etmeye devam ediyorduk. Direnişten dönen toplantıya geliyor ve kaldığı yerden “Ah Ya Rab Yehova”ya devam ediyordu. Edebi eylem ile gerçek eylem tarihi bir raslantı ile karşılaşmış, iç içe girmişti. Sanki 90 yıldır yaşadığımız tarih de başlı başına tiyatro gibiydi. İşte o zaman Sevim Burak’ın ilk direnişçi olduğunu ve yıllardır direndiğini anladık. Kentsel dönüşüm kanunu 1980’de çıktı fakat bireylerin ruhsal dönüşümü 1965’ten sonra başladı. Sevim Burak ise “eylemine” kentsel dönüşüm daha kundaktayken başlamıştı. Bundan tam 30 yıl önce... “Ford March I”, arabayla yazılmış ilk din kitabıdır ya da başkahramanı araba olan ilk din kitabı. Roman aynı zamanda Ah Ya Rab Yehova’nın karakterleri araba olmuş şeklidir. Bu iki kitap, tek bir kitaptır aslında. 1960’ta Cortazar’ın “Otoyol Günlükleri” kitabının önsözünde Claude Levi Strauss, arabanın modern dinin katedrali olduğunu çünkü ona tapındığımızı yazmıştı. Ford Mach I’in İçindeki Kadiköy haritası, bu yeni din savaşlarının meydanlarını, sokakları gösterir. Harita, Amerikalıların bir oyuncak kullanma kılavuzu ya da içinde dolaşılan bir maketi andırır. Levhaları, dükkân ve mağaza adları ile Ford Mach I bitmemiş bir şehir romandır. Ne roman bitmiştir ne de şehir. Görünüşte Sevim Burak’ın ölümüyle on yılda bitmemiş romandaki cadde ve sokakları temsil eden bölümler, belki de o cadde ve sokaklar son şeklini almadığı için bitmemiştir. Bir edebiyat, bir kent üzerine kurulmuş ve o kent bitmeyince o edebiyat da bitmemiştir. Bağdat Caddesi’nin Batılılaşma, modernleşme B Sevim Burak’a aralanan kapılar 8 Mayıs27 Haziran 2004 tarihleri arasında düzenlenen “Bir Usta, Bir Dünya: Sevim Burak” sergisi dolayısıyla yayımlanan kitap, Sevim Burak’ın, yazdıklarından daha fazlasını merak eden okuyucular için bulunmaz bir fırsat. r Banu AKTAN er yazdığını heyecanla okuduğunuz bir yazarın yaşamına kapı aralamak, “fanatik” okurlar açısından olduğu kadar, edebiyatın ya da yapıtların arka planında neler yaşandığını merak eden okurlar için de farklı bir deneyim. Aralanan kapılar, farklı bir deneyimin yanında yapıtların okur zihnindeki yeri açısından da büyük önem taşır. Şöyle ki, okuduğunuz artık sadece sevdiğiniz falanca yazarın sevdiğiniz falanca hikâyesi değildir. Önünü, arkasını ve yazılış sürecini bildiğiniz, biraz daha “sizden” bir yapıttır. O yüzden, size bir şekilde sevdiğiniz ya da merak ettiğiniz bir yazarın dünyasını aralayan yapıtlara şans vermek gerekir; yazarınızın daha da sizden olması için en azından... Bu tür kapı aralamalarına ise genelde yazar biyografileri ya da anılar vesile olur. Ancak edebiyatımızda biyografiler yeterince yer tutmasa da anılardan yola çıkarak art alanı görme fırsatlarını yakalayabiliyoruz. Bununla birlikte yazarların özel yaşamlarına inen müzeler ve sergiler de yukarıda saydığm rolleri üstlenme açısından önemli bir yerde duruyor. Hele bir de bu sergilerin, müzelerin kitapları yapıldığında orada gördüklerimizle kalmayıp katoloğu, yazarın kitapların yanına iliştiriveriyoruz. İşte böyle bir sergi kitabının yeni baskısı okuyucu karşısına çıktı tekrar. Türkçe edebiyatın özgün isimlerinden Sevim Burak’ı, ölümünün otuzuncu yılı vesilisiyle anmak için 23 Aralık 2013’te, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde düzenlenen “Ötekilere Yazmak” isimli sempozyumun ardından buluştu okuyucularla bu sergi kitabı ama mazisi biraz daha geriye gidiyor. 28 Mayıs27 S A Y F A 1 4 n 1 2 H A Z İ R A N 2 0 1 4 H Haziran 2004 tarihleri arasında,Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter salonunda düzenlenen “Bir Usta, Bir Dünya: Sevim Burak” sergisi dolayısıyla yayımlananmıştı bu sergi kitabı. Sempozyumun gerçekten yoğun bir ilgi görmesinin ardından da tekrardan basılması şart olmuştu artık ve gereken de yapıldı. 2004’te, Sevim Burak için düzenlenen bu sergi, Türkçenin ayrıksı öykücü ve oyun yazarının hem bir insan, hem bir yazar olarak özel eşyaları ve yazmakla ilişkisini ele veren ayrıntılara yer vermişti. “Yaşam” ve “Yapıt” olarak iki ana bölümden oluşan sergide; Sevim Burak’ın kişisel eşyaları, elyazıları, elbiseleri, fotoğraflar ile kullandığı görsel malzemeler; isim listeleri, tasarımlar, çizimler, şemalar ve yazarın yapıtlarının farklı yorumları (oyunlar, işler, filmler) bir araya getirilmişti. Yazarın, yazdıklarından daha fazlasını merak eden okuyucular için bulunmaz bir fırsattı bu ve kitabının da basılması ayrı bir güzellik tabii. Kitapta ayrıca, sergideki gördüğümüz parçaların yanında, Sevim Burak’ı ve edebiyatını anlatan tanıtıcı bir yazı da yer alıyor. Sevim Burak edebiyatını çok yakından tanıyan Nilüfer Güngörmüş’ün yazdığı “O Bilhassa Kendini Belli Etmedi” başlıklı yazı, elimizdeki kitabı, bir sergi kitabından çok daha fazlasını söyleme niteliğini sahip bir yapıya büründürüyor. Sevim Burak edebiyatının kökenleri ve (b)esin kaynakları üzerine oturtmuş Güngörmüş daha çok metnini ama bundan çok daha fazlasını anlatıyor yazar burada. Sevim Burak söz konusu olunca, yapıtlarını da yaşamından ayrı düşünemiyoruz. İşte, Güngörmüş tam olarak bu kanaldan yürüyerek yolunu açıyor kitap için kaleme aldığı metinde. İlk kitabından itibaren efsanevi bir kimlik oluşturma işine soyunan, “beğenilmeyi” değil “en beğenilen olmayı isteyen” bir yazar Sevim Burak. Selim İleri’nin deyişiyle ise bir “primadonna” o. Elimizdeki kitap ise bu “uç” yazarın, kapılarını aralamamıza yardımcı oluyor. n Bir Usta, Bir Dünya: Sevim Burak/ Yayıma Hazırlayan: Filiz Özdem/ Yapı Kredi Yayınları/ 148 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1269
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle