Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Artun Ünsal’dan “Tel Dolaptaki Karpuz” Yıpranmış bavulda anılar Artun Ünsal “Tel Dolaptaki Karpuz”da yaşamının önemli duraklarını; “eski hallerini” biraz o günlere dönerek biraz bugünden bakarak anlatıyor. Ünsal’ın anılarına fotoğraflar eşlik ederken okur da geçmiş zamana doğru bir yolculuğa çıkıyor. r Kaan EGEMEN vermesine neden olan şey ise babasının görevi yüzünden Afganistan’a gidiş. Ama bu doğrudan bir seyahat değil; önce Irak, arkasından Pakistan ve en sonunda Kâbil. Buralarda geçirdiği zamanı masal tadında anlatıyor yazar. Uzun zaman sonra, muhabir olarak yolu Afganlarla kesiştiğinde her şeyin başkalaştığını görüyor: Coğrafya bir cadı kazanına dönerken savaş ve çatışmalar da alıp başını gidiyor. Paris’teki hukuk öğrenimi ve yarızamanlı çalıştığı işlerden sonra Ankara’daki askerlik ve o günlerin sonunda gelen Barış Harekâtı: Ünsal, Lawrence Durel’in anlattığı limon bahçelerinin memleketi Kıbrıs’a yollandığında kendini bir savaşın ortasında buluyor: “Postal ve ölüm kokusunu ayırt etmeyi” öğrendiği bir zaman dilimi bu, o dönemden şu soruyu damıtıyor: “Peki, neden bu çekişmeler, neden bu düşmanlıklar ve gözyaşları? Paylaşılamayan ne ki? İnsanoğlu hırslarından arınıp ‘insan’ olmayı neden başaramıyor?” YANINDA O ÇOCUK Ünsal’ın kitabında anlattıkları, yüzleri, isimleri, yerleri ve yaşananları unutmaya karşı bir direniş aslında. Bu nedenle hayatında yer etmiş pek çok insanı ve mekânı büyük bir özenle sayfalara nakşediyor. Bir tür saklambaç oyunuyor; oradaki ebe gibi zamanın kenarına köşesine saklananları buluyor. Cümleler de fotoğraflar da bunun göstergesi. Sadece ailesini ya da yakınlarını anlatmıyor, kurduğu dostlukları (örneğin Yıldız ve Nihat Sargın’ı), yitip giden arkadaşlarıyla son yemekleri, tanık olduğu deprem yıkımını, hayatın olmazsa olmazı aşk ve onun üzerine yazdıklarını. Elbette her anı, dönemin ruhuna dokunan kimi ayrıntıları da taşıyor; gazete haberleri, gündemden devşirilmiş notlar ve bir zamanların en etkili insanlarıyla söyleşiler ya da bazı anıları silip süpüren bir yangın… Uzun lafın kısası, Artun Ünsal kendi deyişiyle “içinde eski hallerini taşıdığı yıpranmış bir bavulla süren yolculuğunu” hemen yanı başında duran, tel dolaptan karpuz ve yemek aşıran çocukla birlikte anlatıyor. n Tel Dolaptaki Karpuz/ Artun Ünsal/ Yapı Kredi Yayınları/ 154 s. 1262 2 4 N İ S A N izler Artun Ünsal’ı yemekler üzerine yazdıklarından ve televizyonda yaptığı yeme içme programlarından biliyoruz ama o sadece bunlardan ibaret değil. Tel Dolaptaki Karpuz isimli kitabı, Ünsal’ın hem anılarını hem de öyküsünü anlatırken çok yönlü kişiliğini de yansıtıyor. Kitabın ne olduğu ya da nerelere dokunduğunun kavranabilmesi için Pavese’den bir alıntıyla yola koyuluyor: “İnsan hiçbir zaman büsbütün yalnız değildir dünyada. En kötü durumda, bir çocuğu, bir delikanlıyı ve zamanla olgun bir adamı, yani kendisinin eski halini bulur yanında.” Onunki de bir yolculuk; yeni Ünsal eskisine hem o günlerden hem de şimdiden bakıyor. B YAZI VE FOTOĞRAF Her birimizin elinden, daha doğrusu belleğinden kayıp giden hatıraları var. O güçlü akarsuya olta sallamayınca anılar da efsane olmaya başlıyor. Erken davranıp tutabildiğini tutanlar ise bu akıştan epey şey kurtarıyor. Ünsal da böyle yapmış; Tel Dolaptaki Karpuz adlı kitabıyla zamanın elinden kurtarabildiğini kurtarmış. Kitapta yazı kadar fotoğraf da hatırı sayılır bir yer kaplıyor. Anlatım neredeyse fotoğrafların tarihi ve izleri üzerine kurulu. Fotoğraf, zamanı durduruyor ama deklanşöre basılmasının ardından hemen her şey dönüşüyor. Yeşil betonla, cam plastikle yer değiştiriyor; Ünsal’ın anılarında ailenin anlatımı yanında bu ayrıntılar da göze çarpıyor. Bunlara ek olarak eski İstanbul’u, kentin gerçek sahipleriyle beraber turluyorsunuz. Ünsal’ın İstanbul yaşantısına ara Artun Ünsal, Roma’da sürgündeki Afgan Kralı Nadir Şah’la (solda) söyleşi sırasında. i m il k ı t le as i b n i e n G e y 2 0 1 4 n S A Y F A 1 1 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I