Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş 1 iir Atlası CEVAT ÇAPAN Agim VİNCA/ Şiirler Çeviren: Ahmet Emin ATASOY 947 yılında Makedonya’da Struga’ya bağlı Veles’te (Köprülü) doğdu. İlköğrenimini doğduğu kasabada, liseyi ise Struga’da bitirdi. Priştine Üniversitesi’nin Felsefe Fakültesi’nden mezun olduktan sonra (1970), aynı üniversitede yüksek lisans yaptı ve doktora tezini savundu. Halen orada saygın bir profesör olarak çalışmakta ve modern Arnavut edebiyatı dersleri vermektedir. Bilim adamı kimliğinin yanında ünlü bir şair olarak da tanınan Agim Vinca (Türkçe, Agim Vintsa şeklinde okunur), günümüz Arnavut edebiyatında önemli bir yer tutmaktadır. Şiirleri denli yabancı şairlerden yaptığı başarılı çevirileriyle de ünlüdür. Şiir kitapları: Phoenix (Zümrüdüanka, 1972), Sahil Malları (1975), Özgeçmiş Yerine (1977), Yamalar ve Hayaller (1987), Kötü Zaman Şiirleri (1997), Kendi Sonelerim (2001), Kök İlahisi (2007) vb. ‘Gece yeri örtüyor siyahlarla yeniden Sabahla uyanıyor düşte ölen şiirim’ Sınırlardan öylesine pasaportsuz geçen bu benzersiz yolcular gökyüzünün elçileridir. Sıraya dizilip vize beklemezler Boyun eğmezler bir imza için. Mühürlerin önemini bilmez onlar Nostalji gümrüğünden de muaftırlar. SIRA DIŞI Sıra dışı koşullarda yaşamaktayım. Satın aldığım şeyler hep sıra dışı. Maaşım inanılmaz denli düşük, her an alıp verdiğim nefes de – aşırı derecede kirli Harika bir ülkede yaşamaktayım, harika insanlar arasında, sıra dışı sakindir onlar, sıra dışı sinirli. Sıra dışı bir durumda bulunmaktayım. Uykularım bile sıra dışı. Sıra dışı rüyalar görmekteyim (kurt sıra dışı mülayim ve kuzu sıra dışı zalim) Sıra dışı davranışlarım var sıra dışı sakin sıra dışı çılgın Gerçekten de çok farklıyım ben sıradışı! BİR YALNIZIN YALNIZLIK SONESİ Başım ağırlaşıyor yalnızlığın yükünden Söylenmedik sözlerden müthiş yanıyor dilim Gece yeri örtüyor siyahlarla yeniden Sabahla uyanıyor düşte ölen şiirim. Canım çocuklar gibi candan gülmek istiyor Birden isyan ediyor kanım damarlarımda. Gece. Yağmur mudur bu, yoksa yel mi esiyor. Varlığım değil asla kimsenin umurunda. Yalnızım. Bekliyorum. Kapıma koşar diye Kadın ya da bir peri kılığında esinim Ama odam ıpıssız ve ruhum bomboş yine. Sense gelip gidiyorsun – ey, çılgın uykum benim Ve yalnızlık bağrıma saplanıyor ok gibi Bu, uyaklı sözlerle nasıl anlatılır ki? ÖLÜM DANSI Benim yurdumda bir dans oynanmaktadır – Ölüm Dansı denilen. Çok eskiden yaşlıların deneyimli dansçılarınçiftler halinde oynadıkları ağır ritimli oyun. Oynayanlardan biri davul sesi altında ölmüş gibi yere uzanır; öteki onu yakalayandikleşir ölümün önünde. Çalınır tefler, öter düdükler, ışıklar söndürülür yürekler ışısın diye – parlar dağdaki meşeler Ölüm Dansı şerefine. Kucaklaşır sonunda dansçılar heyecan ve sevinç içinde. Sanki bu kanlı ölüm kalım savaşında yaşam ölümü yenmişçesine. Düğünlerde oynanır bu dans benim yurdumda. BİYOGRAFİ TASLAĞI Ömür boyu ekmeğinin peşindedir aşar geçer deryaları denizleri yüzyıllık yüküyle omuzlarında. Evlendi aşk nedir bilmeden, beş çocuk sahibi oldu. Bir evi olsun istiyordu yüzü güneşe bakan. Ölüm haberi geldi bir gün en uzak yerinden coğrafyanın. Ot gibi yaşadı ve öldü benim köydeşim biyografisiz adam. n KUŞLAR Sınırlardan öylesine pasaportsuz geçen dünya yurttaşlığına sahip benzersiz yolculardır onlar. Kimse açtırmıyor onların bavullarını. Mektuplarını kimse denetlemiyor. Şarkılarını yasaklamak kimin haddine. Dilleri sınır engel tanımaz. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1291 1 3 K A S I M 2 0 1 4 n S A Y F A 4 9