Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hikmet Altınkaynak’tan “Oktay Akbal’a Mektuplar” “Oktay Akbal’a Mektuplar: “Şiir Yazar Gibi Yapayalnızım...” adlı kitap raflarda. Kendisine Akbal ailesi tarafından kitaplaştırılmak üzere emanet edilen mektupları titizlikle inceleyen Hikmet Altınkaynak’ın hazırladığı çalışmada, ustanın arkadaşları, dostları ve edebiyatçılardan oluşan, kırk yazar, birbirinden farklı dünyalarını onlarca mektupta yansıtıyor. Yetmiş yıllık bir dönemi kapsayan bu mektuplar aynı zamanda onların öğrencilik senelerinden başlayarak aşklarına, iş arayışlarına, kavgalarına, dostluklarına, yol arkadaşlığından çıkanların eskiyeni hayatlarına, yapıt yazma ve yayımlatma koşullarına, siyasal iktidarın tutumuna varıncaya kadar bugüne kadar hiçbir yerde yayımlanmamış bilgileri içeriyor. Yalnızca bilgileri değil, bir dönemin ruhunu, alışkanlıklarını, sanatedebiyat beğenilerini ve sevdalarını yansıtıyor. Kitapta yer alan yazarlar şöyle: Nahit Ulvi Akgün, Besim Akımsar, Sabahattin Kudret Aksal, Talip Apaydın, Prof. Dr. Neda Armaner, Mustafa Balbay, Özdemir Balkan, Tahsin Banguoğlu, Faik Baysal, Dr. H. Wilfrid Brands, Vehbi Belgil, Egemen Berköz, Adnan Binyazar, Salâh Birsel, Alev Coşkun, Necati Cumalı, Bülent Ecevit, İlhami Emin, Ali Gevgilili, Kasım Gülek, Ruşen Hakkı, Kenan Harun, Georg Hazai, Ayhan Hünalp, Ahmet Köksal, Cahit Külebi, Nezihe Meriç, Yaşar Nabi, Behçet Necatigil, Fahir Onger, Fikret Otyam, Lütfi Özkök, Ziya Osman Saba, Mehmet Salihoğlu, Mehmet Seyda, Salim Şengil, Naim Tirali, Ahmet Telli, Prof. Fehmi Yavuz, Hilmi Yavuz. Altınkaynak’ın dediği gibi “Oktay Akbal, çağının gerçekçi tanığı. Son yıllarda neredeyse her yazısında ülkede işlerin iyi gitmediğini vurguluyor. Sanki yirmisinde gibi heyecanla yazıyor. Yazdı. Yazıyor. Yazacak. Yaşayacak.” Altınkaynak’la “Oktay Akbal’a Mektuplar”ı konuştuk. S A Y F A 2 0 n 1 3 ‘Her mektup bir kurtuluş umudu’ ler bekleyenler için bir kurtuluş umudu olduğunu görüyorsunuz. Faik Baysal, yedek subay olarak gittiği Kurşunlu’dan ertesi gün. Yüz seksen beş gün sonra askerliğini tamamlayarak ayrılacağını yazıyor. Kenan Harun çok yalnız. Liseyi bitirmiş. Üniversiteye girememiş, bekliyor. İmzasını “Uzaktaki Yalnız Kenan Harun” diye atıyor. Mektubu “Uçakla (par avion)” gönderiyor. “Yapayalnızım... şiir yazar gibi yapayalnızım, bir tek seninle mektuplaşmaktan zevk alıyorum” diyor. “ARKADAŞLARININ HUKUKUNU SAVUNUYOR” Kimi dertleşiyor, yoldaşlık yapıyor kimi ise daha çok yapıtlarının basımını sağlama çabasıyla meşgul. Hasret ve hesaplaşmalar da var yazılanlar arasında. Yazışmalar dönemin duygudaşlığını ve yazanların Oktay Akbal ile olan hukukunu nasıl ortaya koyuyor? Çok içten gelen satırlarla ortaya koyuyor. Her mektup yazanın mektuplarını ilkten sona doğru okuduğumuzda bu içtenliğin çoğaldığını görüyoruz. Tıpkı yeni tanışan arkadaşların başlangıçtaki mesafeli duruşları gibi önce belli kalıplar içinde başlıyor, sonra cümleler sıcak bir üsluba dönüşüyor ve sansürsüz sürüyor. Öte yandan başlangıçta yapıtını yayımlatmak için çaba gösterenler, bu aşamaları geçince artık kendilerini biraz daha büyümüş yükselmiş görüyor. Böyle olunca da kendilerini eşit görmeye, dahası bunu da aşmaya çalışıyorlar. Oktay Akbal, arkadaşlarının yapıtlarını yayımlatmada olduğu gibi, kendi hukukunu da savunuyor olmalı ki bunu patronuyöneticisi arkadaşları Ali Gevgilili ve Naim Tirali’nin mektuplarında okuyoruz. Oktay Akbal’ın sorumlulukları çok. Nabız tutan, yön veren, akıl hocalığı ve yoldaşlık yapan, yardım eden, adaleti elden bırakmadan hak eden için devreye giren bir büyük olarak öne çıkıyor yazılanlarda. Evet. Çok güzel saptadınız, aynen öyle. Ama bunlarla da bitmiyor tabii. Örneğin Adnan Binyazar’ın mektubunda söz ettiği Akbal’ın “Açlık Kangreni” yazısında onun dünyaya bakış açısını daha da net olarak görebilirsiniz. Her alandan, türden yazdıklarını paylaşanlar, fikirlerini isteyenler... Hatta epey bir bölümde eleştirel ve görüsel bir yazınsal trafik de söz konusu. Elbette. Kişiye göre değişiyor. İş bulmaktan, önsöz yazmaktan, çeviri yetiştirmekten, para almaktan başlıyor işler. Sonra karşılıklı yardımlaşmalardan ve karşı duruşlardan söz ediliyor. Örneğin “Beş Sanat’a vereceğim yeni ‘Günlük’te Oktay Rifat’ı ve özellikle Cahit Külebi’yi övdüm. Külebi yazıyı okusun da bir insan nasıl övülürmüş anlasın. Mümkün olursa Hüsamettin’in dergisine yazı verme, ben hesabı kestim. Sait de iyi bir yuvasını yapmış…” Öte yandan günlük hayattan, çeşitli gereksinimlerden söz eden de var, “Kızlar bizi hem yaratan hem de yıkan mahluklar” diyen de. “Fena halde âşığım” diyen de “bebeğimiz için çok önemli bir dileğimiz de var: Eledon çocuk maması...” diyen de ya da “Siz adı ‘hikâye’ olan bir din kursaydınız arkanızda önce beni bulurdunuz” diye hayranlık ifadesi kullanan da “Parasız yazı vermenin nice bir K İ T A P S A Y I 1291 r Gamze AKDEMİR ktay Akbal bu mektupların yayımlanmasını neden istedi? Oktay Akbal, bu mektupların yok olmasını istemiyordu. Onları yetmiş yıl boyunca saklamış, korumuş, gözü gibi bakmış, değer vermişti. Onlar değerli dostlarından gelmişti, değerli bilgiler içeriyordu. Bu nedenle de mektupları bir an önce okurla buluşturmak istedi. Mektupların seçimi, eleme ve sıralaması nasıl yapıldı? Elbette bir seçim, eleme ve sıralamasını tıpkı bir şiir antolojisi hazırlar gibi yapmaya O çalıştım. Belgesel, yazınsal değer taşıyanları belirlemeye çalıştım. Mektuplar, yetmiş yıllık bir dönemi kapsıyor. Kırk yazardan yüz kırk mektup... Yazar sıralamasını ise yazanların soyadı sırasına göre yaptım. Mektuplar olduğu ve yazıldığı gibi aynen yazıya geçirildi. Buna hem ben hem de yayınevinin ve kitabın editörü Sayın Ruken Kızıler, büyük bir dikkat ve özen gösterdik. Mektup ne gibi duygular yaratmış ve işlev üstlenmiş yazıldığı günlerde? Bunun için aslında Oktay Bey’in yazdıklarını da bilmek, öğrenmek gerekir diye düşünüyor insan. Ama okudukça onun da ne yazmış olabileceğini kestirebiliyorsunuz. Öylesine ki her mektubun yalnızlar için bir şey Oktay Akbal’ın mektupların yok olmamasını, okura ulaşmasını istediğini söylüyor Altınkaynak. K A S I M 2 0 1 4 C U M H U R İ Y E T Fotoğraflar: Vedat ARIK