Katalog

Yazarlar ve kalemleri “Kalem Kitabı” ‘Kalem aklın dilidir’ Yazarların kalemle kurduğu bağ, insanaraç ilişkisinin ötesinde bambaşka yolculuklara uzanmamızı sağlıyor. Feridun Andaç’ın yayıma hazırladığı “Kalem Kitabı: 45 Yazar 45 Öykü”, yazılan zamanla hatırlanan zamanın buluştuğu kavşakta bizlere sanatsal yaratıcılığın kaynaklarına dair önemli ipuçları sunuyor. r Esra YÜKSEL ir kitap düşünün ki gördüğünüz o ilk anda sizi kendine çağırsın. “İlk görüşte aşk bu olsa gerek” dedirtecek bir çekim gücüyle kendine yöneltsin. Kitabı elinize aldığınızda içiniz açılıyor. İçimizin karardığı, her türlü pisliğin entrikanın, kötü ve yanlış politikaların içinde bulunduğumuz şu dönemde insana nefes aldırıyor bu kitap çünkü içinde nefes var. Türkiye’de eğitimden, sağlığa, ekonomiden sosyal hayata hemen hemen her şeyin grisiyah olduğu günlerde bu kitap beyazturkuvaz renklere sahip. Bırakın kitabın ismini, bu renkler bile kitabın okunası, iç açıcı, nefesle, hayatla dolu olduğunun aynası değil mi? Derken rengârenk, şerit şerit çalışma mekânlarından kesitler. Sadelik içinde renklilik, renklilik içinde sadelik… B KEŞİF YOLCULUKLARIMIZIN İLK SIRDAŞI: KALEM Bir kalem kitabından söz ediyorum size. Kalem Kitabı, yalın bir isim altında içinde barındırdığı zenginliği hemen anlıyorsunuz… Zira kitap daha isminde bu ipucunu veriyor size: “45 Yazar 45 Öykü.” Renklerinin sarhoşluğundan kurtulup da kitabı elinize aldığınızda ve içindekiler kısmındaki yazarları okuduğunuzda artık kurtuluşunuz yok. Kalem Kitabı sizi bir sarmaşık gibi adeta büyük bir aşkla sarmış durumda. Bu kitapta 45 yazarın yarattığı öyle güçlü bir sinerji var ki sizi de alıp götürüyor. İçinde/ ruhunda daima taşıdığı Kalem’i bir Nürnberg yolculuğu ile taçlandırmış Feridun Andaç. İlk kurşun kalem fabrikasını kurmuş Faber ailesinin Nürnberg’deki müzesini de ziyaret ederek bu yolculuğa çıkarmış hem kendi Kalem’ini hem de bizleri. Üzülmenin ötesinde utanarak ifade etmeliyim ki; çocukluğumdan beri Kalem seven ve defalarca Nürnberg’e gitmiş biri S A Y F A 2 4 n 1 3 çocuk için kaçınılmaz elde etme cazibesini. olarak bu müzeyi ziyaret etmemiş olmamın Vazgeçilmezdir ya kalem. İnsanın düşünüzüntüsünü yaşadım kitabı okuyunca. İlk celerini, hislerini, acılarını, mutluluklarını, Nürnberg seyahatimde ilk uğrak yerimin başarılarını, tutkularını, hayal kırıklıklarını, bu müze olacağına emin olabilirsiniz. aşklarını ruhlarını kısacası kendilerini aktaDünyada kimse yoktur ki eline kalemi rabilecekleri en değerli alettir Kalem. almamış olsun. Okumayazma bilmeyen bir Buket Uzuner’in yazdığı gibi “yazının kişi bile eline kalem alıp bir şeyler çiziktirmücevheridir kalem”. Bu kitapta her bir miştir. Ya resim çizmiş ya patron çıkarmış, yazarın kaleme olan tutkularını buluyorhiç olmadı sinirini atmak adına kâğıda kasunuz. “ Kurşun ya da tükenmez hatta ralama yapmıştır. Ama muhakkak ki eline dolmakalem benim için vazgeçilmezdir. kalemi almış, ruhunu tatmıştır. İşte Feridun Yazının vazgeçilmez aracı, başımın tacıdır” Andaç’ın Kalem Kitabı’nı okuyunca yüzyıdiyor Nedim Gürsel. lın son teknolojisine Hani derseniz karşın kalemin tartışki “ben kaleme bu masız zaferine, hayatkadar tutkun olmak, tan koparılmazlığına bu kadar sevmek tanık oluyor insan. zorunda mıyım karKitapta yer alan 45 deşim” merak etmeyazar kalemle olan yin yalnız değilsiniz. tanışma ve yolcuAralarında kalemle luklarını paylaşmış olan tedirginliğini bizimle. Öyle de özgürcesakınmagüzel anlatmışlar ki dan anlatan da yok okurken bir duygu değil. “Kalem benim durumundan ötekine için üvey bir nesne. geçebiliyor insan. Kendime ait hissetKâh gülümsüyor, kâh mediğim, kendimi ait hüzünleniyorsunuz, hissetmediğim” diye kâh devamını merak başlıyor anlatmaya ediyor, kâh arkanızı Mine Söğüt kalem koltuğunuza yaslayıp yolculuğunu ama “… düşünüyorsunuz. Kalem Kitabı’nda hayattan olmayan tek bir yine de hep hayatımHemen hemen her kelime, tek bir cümle, tek bir paragraf yok… da” diyerek kalemin yazar doğal olarak çohayatımızın kopmaz ayrılmaz bir parçası cukluk yıllarından başlayarak kaleme olan olduğunu da hatırlatıyor sanki. tutkularını dile getiriyor. Çocukluktan başlayan bir tutku değil midir zaten “Kalem” KALEMİN BÜYÜSÜ, DUYGUSU denilen icat. Her birimize daha çocukken VE RUHU elimize tutuşturulmuş olan, bizim de keşif yolculuklarımızın ilk sırdaşı... Vazgeçilmez, Kalemdir tarihi yazan, medeniyetin tarihmodası geçmeyen, her yüzyılda var olmayı çesidir kalem. Tüm yaşanmışlıkların, duygu başarmış tek oyuncağıdır çocuğun; kalem. ve düşüncelerin bütünlüğünü sağlayandır Bazen oyalansın, bazen resimler çizsin, bakalem. Erendiz Atasü, “Kalem hâlâ, saklı zense sadece sevinsin diye önüne dökülen. duyguların mührünü kırabilen tek araç” Nilüfer Kuyaş kitapta annesine ithaf ettiği demiş kitaptaki yazısında. yazısında ne de güzel anlatmış kalemin bir Kalemsiz yazı, yazısız medeniyet, meK A S I M 2 0 1 4 deniyetsiz insanlık olur mu? “Cervantes ‘Kalem aklın dilidir’ diyor…Sadece aklın mı? Hezeyanlarımızın, saçmalıklarımızın kahrını da çekiyor kalem. Düşünsenize en aptalca, en saçma sapan şeyler karalasak bile boyun eğiyor hiç tepki vermeden… Bazen tutukluk yaparak nazlandığı oluyor ama olacak o kadar…” diye kendi yolculuğunu anlatıyor Enver Ercan Bu kitabı okurken neler keşfetmiyorsunuz ki! İlk kalemlerin hikâyesi, göz konulan bir kalemi elde etmek için nelerin yapıldığından tutun da hangi renk mürekkebi, hangi tip ve marka kalem sevdiklerine kadar. Kimisi diyor ki mor dışında bir mürekkeple yazmam, kimisi diyor ki yeşil. Kendimi özdeşleştirmediğim yazarlar da olmadı değil hani. Fark ettim ki benim takıntı/ uğur ne derseniz deyin kendimce yarattığım ritüelim aslında birçok yazarda da varmış. Abimin yıllar önce bir doğum günümde hediye ettiği şu meşhur altın uçlu, tepesi karı simgeleyen beyazlı Mont Blanc’ım benim en kıymetli kalemim diyebilirim. Önemli toplantılara ya da işin iyi sonuçlanmasını istediğim tüm evraklarımı uğurlu osun diye o günden beri bu kalemle imzalarım. Ha bir de sevdiğime bir şeyler yazacaksam muhakkak bu mavi mürekkepli Mont Blanc’ım ile yazarım. Yazım kötü, yazılansa o kadar uzun olmasa da bilirim en değerli kalemimle yazıyorum aşkıma “Her zaman senin olan…” notunu. Kalem deyip geçmeyin ne kadar çeşidi olduğuna inanamazsınız. Marka marka, çeşit çeşit, renk renk ya da bu ülkede gizli saklı kalmış ne çok cevher kalem koleksiyoncuları olduğunu…. Kalemin büyüsü, duygusu kısacası bir ruhu olduğunu yazılanları okuyunca anlayacaksınız. İnsanın aklına neler sormak gelmiyor ki Kalem Kitabı’nı okuyunca. Başta Feridun Andaç olmak üzere her bir öyküye ait merak edilen birbiri ardına gelen öyle çok soru takılıyor ki insanın aklına. Ne gibi sorular mı? Kitabı alıp da okumaya başladığınızda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Eminim sorular bir sıra inci kolye gibi sizlerin de zihninizde sıralanacaktır. Kalem Kitabı’nı farklı, değerli, canlı kılan bir şey varsa bilin ki o da içinde barındırdığı sırlar. Bu kitabı okuyunca ne çok sırra ortak olduğunuzu bir bilseniz… Edilen ilk şikâyetler, tanık olunan ilk aşklar, bir başkasını bir anlık mutlu görmek adına yazılan ilk yalan mektuplar, vücuda saplanan o ilk yazma dürtüsünü uyandıran kalem ucu, kalem ile yaşanılan/ yaşatılan ritüeller, annesinin aldığı kalemlerin hepsine sahip olmak için sürekli kalemin ucunu açanlar, tutkular, aile anıları, hüzünler, yazılan “Son Nefes”, babaya söylenen son türkü, annenin ölüm döşeğindeki anlattığı son anısı, mutluluklar, hayatın gerçek zenginliği, anılar, arınmalar… Tüm bunlara tanık olmanın ötesinde yaşamak için “Kalemin Ucundaki Dünya”’yı (Nazlı Eray) görmek, o sihirli çubuğa dokunmak için bu kitabı okumalısınız. Bir büyüğüm bana demişti ki “Türkler, gerçek yaşanmış hikâyeleri okumayı çok sever çünkü biz başkalarının hayatına tanık olmayı, başkalarının hayatını merak etmeyi seven bir toplumuz.” Bu yargıyı doğru veya yanlış bulursunuz ya da katılır/ katılmazsınız bilemem ama Kalem Kitabı’nda gerçek olmayan, hayattan olmayan tek bir kelime, tek bir cümle, tek bir paragraf yok… Haydi daha ne bekliyorsunuz kalem ile olan o eşsiz yolculuğa çıkmaya. n Kalem Kitabı: 45 Yazar 45 Öykü/ Yayıma Hazırlayan: Feridun Andaç/ Varlık Yayınları/ 376 s. K İ T A P S A Y I 1291 C U M H U R İ Y E T