Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
nün bana sıcak gelen, içten, duygulandıran bir yapıyı taşıması gerekiyor. Bu da kimi zaman sözünü ettiğiniz gibi bir röportaj tekniğiyle başlıyor, öyle gidiyor, kimi zaman da klasik bir hatta ilerliyor. Önemli olan dediğim gibi öykünün hem beni hem de kalemimi sürüklemesi. Teknik olarak anlatmayı seviyor ve önemsiyorsunuz. Burada da bir meddah, bir dengbej anlatımı egemen. İçini, içinden geçenleri, içtenlikle anlatma var. Öykücülüğünüzü bu geleneklerle ilişkilendirirsek neler söylersiniz? Evet, hikâye anlatmayı seviyorum. Anlatırken başkalarından söz ediyorum. Başka hayatlara dokunuyorum. İnsan beni çok ilgilendiriyor. Hem düğüm onda hem de çözüm. Hem çok iyi hem çok kötü. Hikâyesine gelince gerçekten her birinin hayatı bir roman. Hele bizim gibi ülkelerde… Kültürlerin harman olduğu bu toprakların, en yoğun olanında doğdum, orada yaşadım. Annem Kürt, babam Azeri. Yaşadığım o yörede Ermenilerin izleri çoktu. Böyle bir yerde doğup büyüdüğünüzde o kültürlerin etkisiyle yoğruluyorsunuz. Âşık geleneğinin, Denbejlik geleneğinin içinden çıkıp geliyorsunuz. Genlerinizde var oluyor hikâye anlatmak. Bu nedenle olsa gerek konuşur ve sohbet ederken de hep bu dili kullandığımı söyler arkadaşlarım. Doğrudur, o dili seviyorum çünkü içinde insana dair her şey var. Yokluklar, yıkımlar, savaşlar, sevdalar. Öykülerin çoğu biterken sanki yeniden başlayan öyküler. Asuman Susam’ın ifadesiyle “ …anlamın özellikle boşluğa düşürüldüğü yerler (...) yer yer askıda bırakılan yerlerin okur tarafından doldurulmasını sağlatan, asıl dramatik anlam derinliklerini bu boşluklara düşürdüğü projeksiyonla yapmaya çalışan yazar…” neyi amaçlamıştır? Öyküde her şeyi anlatmayı sevmiyorum. Okura her şeyi hazırlayıp sunmak, onu düşünmekten, yorumlamaktan alıkoymak doğru değil, hatta haksızlıktır, diye düşünüyorum. Okur götürebildiği yere götürsün öyküyü isterim. Yeniden yorumlasın, hatta kafasında yeniden yazsın öyküyü. Farklı farklı yorumlar getirsin. Becerebildiğimce öyküye son noktayı da ben koymam. Kesin sonları sevmem. Neden öyküye son noktayı ben koyayım ki, ona da okur karar versin. Öykü böylece okurda sürer, yaşamaya devam eder. “YALNIZLIK EDEBİYATIN DA ÖNEMLİ İZLEKLERİNDEN BİRİ” Kitap “Issız Bir Kadın” adlı öykü ile başlıyor, “Ada’ya Yolculuk” adlı öykü ile son buluyor. Issızlık, yalnızlık, baraka, yol, ada... Herkese bir ada mı, yoksa herkes bir adada mı? Evet, bu söz doğru gibi geliyor bana: Herkes bir ada… Yalnız bir ada. Ada da denizin ortasında öyle bir başına durur. Böyle olduğu için her birimizin bir hikâyesi var. İnsan aslında yalnız bir varlık. Ne yaparsanız yapı yalnızlıktan kolay kolay kurtulmaz. Kalabalıklar C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I Hasan Özkılıç’ın 2013 Orhan Kemal Roman Ödülü’nü alan romanı “Zahit” Erden Kıral tarafırdan sinemaya uyarlandı. Yukarıda Işık Öğütçü’yle birlikte... içinde yalnız. Ne kadar kalabalık içinde olursa olsun iyi gözlemlediğinizde, içinde hep yalnızlık duygusu taşır. Yalnızlık edebiyatın da önemli izleklerinden biri. Bundan olsa gerek alttan alta bende de var olan yalnızlık duygusu, yaşadıklarım bu kitaba fazlasıyla sindi. Sanırım bundan sonra yazdıklarımda da bu izlek sürecek. İlk romanınız Zahit aynı zamanda ödüllü bir roman. Bir coğrafyanın panoraması. Zahit film oldu, Erden Kıral uyarladı sinemaya. Hem ilk roman hem de filmle ilgili neler söylersiniz? Evet, ilk roman, geçen yıl Orhan Kemal Roman Ödülü verildi. Bir kere yüreğimin başköşesinde duran Orhan Kemal’in adına verilen bu ödülün ilk romanıma verilmesi yazarlık yaşamımın en güzel olayı oldu. Artık ne isterim ki? O büyük yazar, Orhan Kemal, başucu yazarım. Sanki bizim evden biri; işte amcam, dayım en yakınım biri gibi. Bu onur yeter. Erden Kıral ödül törenin ardından, aynı gün film için sözleşmeyi önüme koyması da önemliydi benim için. Zahit’in hikâyesinin sinemaya taşınması demek bu ülkenin en trajik geçmişinden bir kesitin perdeye aktarılması demektir. Zahit bir siyasi roman. Bu filmi Erden Kıral’ın çekmesi de bir o kadar önemli bence. Film bu yaz İzmir’de çekildi. 14 Kasım 2014’te vizyona girecek. Erden Kıral memnun çektiği filmden. Çekimlerin bir bölümünü sette izledim. Ben de ses getireceğini düşünüyorum. Çok iyi bir oyuncu kadrosu var. Nurgül Yeşilçay, Mert Fırat, Vildan Atasever, Nur Sürer, İlyas Salman, Ayça Damgacı birkaç oyuncusu. Bunlar gibi daha birçok önemli oyuncusu var filmin. Ben de gösterime gireceği günü merakla bekliyorum. n Zahit/ Hasan Özkılıç/Kırmızı Kedi Yayınevi/ 284 s. Sonunda Herkes Yalnız/ Hasan Özkılıç/ Kırmızı Kedi Yayınevi/ 128 s. 1291 1 3 K A S I M 2 0 1 4 n S A Y F A 3 5