30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nezihe Meriç’in ilk öykü kitabı ‘Bozbulanık’ 60 yaşında bir mektup: ‘Bozbulanık’ larda bile kendi iç yalnızlığını sürdüren genç kız ve kadınları anlatmadaki başarısı ve duru diliyle öne çıktı. Bozbulanık’ın okuyucu karşısına çıkışı ise Meriç’in ilk öykü veriminden üç yıl sonrasına rastlar. 1953’te SHD (Seçilmiş Hikâyeler Dergisi) Cep Kitapları Serisi’nin beşinci kitabı olarak yayımlanır Bozbulanık ancak elimizdeki kitap, Meriç’in 1953’te yayımladığı kitap değil. Yazar zamanla yeni baskılarda bazı öykülerin adlarını değiştirmiş, bazılarını dil ve imla noktasında tekrar ele almış, bazılarını ise kitaptan çıkarıp yerlerine yeni öyküler kondurmuş. Bu konu aslında edebiyat dünyasının da zaman zaman gündeme gelen konularından: “Herhangi bir eser yazarından çıkıp okuyucuyla buluştuğu anki gibi mi korunmalı yoksa yazar, eser üzerinde oynayabilme hakkını saklı mı tutmalı?” Bu soru elbet burada deşilmeyecek ancak Meriç ve Bozbulanık’tan bahsederken bu önemli ayrıntıyı da atlamamak gerek. Sonuçta önemli olan Bozbulanık ve Nezihe Meriç’in hâlâ aramızda dolaşıyor olması. EDEBİ MANİFETO Bozbulanık, Nezihe Meriç’in bir tür edebi manifestosu sayılabilir Uzun süren yazarlık yaşamı boyunca çok fazla sapmalara uğramaz çünkü onun kalemi. Bozbulanık’ta bazıları yalnızlığın ve düş kırıklıklarının bunalımını, bazıları yoksulluğun acılarını yaşayan, bazıları da düşler ardında koşan daha çok genç kız ve kadınların öykülerini anlatır Meriç. Kadınların ezilmişliğine, yalnızlığına ve ötekileştirilmelerine dair derin yaralar taşır kitaptaki öyküler. Bu bağlamda, onu yazarlık yaşamı boyunca etkisi altında bırakacak “kadın algısının” ilk ve derin örneklerini veriyor elimizdeki öyküler. Meriç’in kadını algılayış noktası ise tahmin edilenden çok daha geniş bir yelpazeyi içeriyor. Şehirli, taşralı ayrımına gitmiyor. Yaşlı ya da genç fark etmiyor. Yaşadığı yer fark etmez; bir yerde bir kadın yaşıyorsa Meriç onun peşine mutlak düşüyor. Hangi bağlamıyla ele alırsak alalım “ezilen” bir kadın, Nezihe Meriç’in çiçek dürbününde illa ki yer alıyor. Bu da aslında kadının, Nezihe Meriç için ne kadar içrek bir kahraman olduğunun göstergesi aynı zamanda. Bozbulanık’ı Nezihe Meriç’in “özgür kadın” düşlerinin bir başlangıcı olarak da görmek mümkün. Yazarın Bozbulanık’tan sonra yayımlanan diğer kitaplarında da görebileceğimiz özgür kadın imajının ilk nüvelerini topluyoruz bu öykülerde. Meriç’in sonraki verimlerinde görülen; dönemine göre oldukça “asi” ve “sıra dışı” yaşamlara sahip, cinsel yönden özgürlüğünü yakalamış kadınları, kahramanı haline getirmesi oldukça dikkat çekici. Edebiyatta kadının bu yanlarıyla, yani “kadınlığıyla”, kendi “renkleriyle” ve 50 kuşağına yaklaşırken, o kendine özgü anlayışın getirileriyle ele alınması böylesi farklı kılıyor Nezihe Meriç ve Bozbulanık’ı. Duruma bu yönden baktığımızda ise tüm bu edebi ve sosyal çıkışın yanına güzel bir cesaret hikâyesi de ekleyebiliriz. Gerçekten de öyledir. Bozbulanık’ın yayımlandığı dönem ve o dönemde kadının yeri düşünüldüğünde, bir kadının düş ve düşüncelerini bu denli dile getirebilmek “cesaret” kelimesiyle rahatlıkla ödüllendirilebilir. ÖNCE DUYGU Bu cesaretin temelini ise dönemin, cemiyetten ayrı düşünülemeyen, birey olarak benimsenmeyen kadınını, kendi kimliğiyle öykü dünyasının içine atabilmesinde yakalıyor. Bu uğurda kadınlarını yalnızlaştırmaktan da çekinmiyor Meriç. Hatta yazarlık yaşamı boyunca yalnızlığı karakterlerinin yaratımında önemli bir destek noktası olarak görüyoruz. Yazarın, kadın kahramanları için yarattığı bu “yalnızlık dehlizi” ise iki türlü karşımıza çıkıyor. İlki insanla dolu, kalabalık bir yalnızlık; ikincisi ise hislerle yaşanılan gerçekten yalnız bir yalnızlık. Nezihe Meriç’in kadınlarındaki bu izler, sokakta da rahatlıkla rastlayabileceğimiz, bize kapı komşumuz kadar yakın bir yerden gelmişçesine içimizde oldu hep. Bozbulanık’taki bu “komşuluk” duygusu da okuyucunun kendini hayattan kareler izliyormuş hissine kaptırmasına neden oluyor. İşte bu içselleştirilmiş gerçeklik, yaşanmışlık ve hâlâ yaşanıyor olma hali Nezihe Meriç ve Bozbulanık öykülerinin yaşamasının ve hâlâ aramızda dolaşmasının en önemli nedenleri arasında başı çekiyor. Bozbulanık’ın altmış yıl önceden günümüze yollanmış bir mektup niteliğinde olması da işte tam olarak bundan kaynaklanıyor. Kadından öte öykülerin insan yönüne dikkat çevrildiğinde ise “duygu” duruşunun Meriç’in kaleminde ne denli öne çıktığını görürüz. Olaydan çok duyguyu öne çıkarmış hep öykülerinde yazar. Bozbulanık öykülerinin bugün hâlâ sokaklarda yaşıyor olması da Nezihe Meriç’in edebiyatından çok edebiyatın kendisiyle ilgili bir durum aslında. Duyguları anlatmak için başka bir “şey” icat edilmedikçe edebiyat var olacak. Nezihe Meriç de duyguların öykücüsü, Bozbulanık ise duyguların öykülerini anlattığından bize, daha çok yıllar aramızda olacak. ? [email protected] Bozbulanık/ Nezihe Meriç/ Yapı Kredi Yayınları/ 104 s. Bozbulanık Nezihe Meriç’in ilk öykü toplamı. Yazarın bir tür edebi manifestosu olarak da nitelenebilecek kitap, yayımlandığı dönem göz önüne alındığında ele aldığı konular ve duruşuyla bir cesaret göstergesi aynı zamanda. Meriç’in bu ilk öykü toplamı, şimdi özel bir baskıyla tekrar okuyucu karşısında. Ë Eray AK “Yalnız geliyor… Onları gözlerinden bilirim. Kalabalık caddelerde, ıssız kır yollarında, dairelerin loş koridorlarında… Nerede rastlarsam rastlayım hemen tanırım. Alaycı erkekler görürüm. Kısılmış gözleri ve sımsıkı kapanmış dudaklarıyla. Kahredici bakışları bende kalır. Kadınlar bilirim, kabadayı ve yırtıcı görünüşlerinin, boyaların, kokuların altında ürkek, yalnız kadınlar. O zaman loş arka sokaklar, çürümüş, kokmuş, tiksinilmiş, kusulmuş bir şeyler duyarım. Düşünmemeye çalışırım. ‘Bir şey kaybetmiş bunlar…’ derim. Duyarım. Anlatamam.” z sonra okuyacağınız kelimeler bambaşka bir yol izleyip “Cumhuriyet kuşağının ilk kadın yazarı” olarak nitelenen Nezihe Meriç’in edebiyatı kadar kişisel duruşu hakkında da çok şey söyleyerek bir anma yazısı haline getirilebilir. Çok da iyi olurdu bu aslında çünkü onun yaşam, siyaset ve edebiyat karşısındaki duruşundan da çıkarılabilecek çok şey var. Hele ki bugünün edebiyat ve siyaset ortamı düşünüldüğünde, Meriç giSAYFA 4 ? 6 HAZİRAN A bi yetkin –önce insan kalemlerin eksikliği yürekte ince bir sızıyla beraber daha çok hissediliyor. Böyle insanları hem unutmamak hem de geleceğe taşımak için hakkında kaleme alınacak yazılara da daha çok ihtiyaç duyuluyor haliyle. Ama bu yazı Nezihe Meriç’ten çok onun ilk kitabı Bozbulanık’a odaklanacak. Neden? Çünkü Bozbulanık altmış yaşında. Ama bu yazının suyolunu oluşturan kitabın altmış yaşına gelmesi de değil. Bozbulanık’ın altmış yaşına “nasıl” geldiği. Altmış yıldır hâlâ aramızda dolaşan bu öykülere, karakterlere Meriç’in nasıl ulaştığı. Her şeyden önce ise Nezihe Meriç ve Bozbulanık’ın çıkış hikâyelerine dalalım biraz. Nezihe Meriç, “Seçilmiş Hikâyeler” dergisindeki çıkışıyla adını duyurdu ilkin. 1950’de derginin “Yeni İmzalar” sayısındaki Bir Şey adlı öyküsüyle başlayan Meriç’in öykü verimi yine bu dergide artarak devam etti. 1925 doğumlu Nezihe Meriç genç yaşta, henüz birkaç öyküsü yayımlanmasına ve kitabı basılmamış olmasına rağmen “Seçilmiş Hikâyeler”de edebiyatseverlere müjde verircesine özel bir sayıyla okuyucuya tanıtıldı. Meriç bu öykülerinde, toplu yaşayış2013 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1216
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle