30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

RENKLER SESLER HARFLER AYTÜL AKAL NİLAY YILMAZ ÇİĞDEM GÜNDEŞ MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU KİTAP GÖLGESİ Daha Vakit Var adlı ilk kitabındaki anlatım tekniğiyle, diliyle, kurgusuyla genç okurların kalbini kazanan Yusuf Çopur bu kez yine gençlerin zevkle okuyabilecekleri bir yapıtla kapımızı çaldı. Bir Uzak Düş adını verdiği bu roman, bir önceki gibi, “Çocuk” olma durumunu roman kahramanı üzerinden sorgulayan, oradan yetişkinlere de bakan, yaşamdaki çelişkileri, hüzünleri, haksızlıkları vurgulayan bir yapıt. Bir Uzak Düş Romanda kimi zaman Ömer kimi zaman Hüseyin, anlatıcı olarak karşımıza çıkar. Bazı bölümlerde de üçüncü tekil şahıs alır sözü. Üçüncü tekil şahsın aralarda duyulan sesi romanda başarılı bir yabancılaştırma öğesi olarak kullanılır. Okur, hikâyenin biraz dışında durup geniş açıyla değerlendirebilir okuduklarını. Yusuf Çopur’un yalın, duru, akıcı Türkçesinin yanı sıra kısa tümceleri yeğlemesi dikkat çekici. Sözü döndürüp dolaştırmıyor hiç. Tümcelerin kimi zaman çok kısa olması anlatıya yoğun bir şiirsellik katıyor. Şiirselliğin dozunun asla kaçmadığını da vurgulayalım. Ömer’den dört yaş büyük olan Hüseyin terzide çalışmaya başlar. Ustası Hasan’ı çok sever. Terzi dükkânını sahiplenmiştir. İlkin kardeşine harçlık bile gönderir, yıllar geçtikçe onu da göndermez olur. Sevme duygusunun nasıl bir şey olduğunu pek bilmediğindendir kardeşine olan bu ilgisizliği. Bir gün Hasan Usta hapse düşünce Hüseyin’e dar gelir dünya. Bir kez daha kimsesiz kalmıştır o! Altüst olmuştur yaşamı yeniden. Ömer, gittiği akraba evinde istenmeyen ilan edilmiştir. Onunla yaşıt olan amcasının oğlu Veli ile aynı evde yaşamak ona cehennem azabı verir. Çünkü Veli ile onun arasında ayrım yapılması canını yakar. Yengesi iki çocuk arasına dağlar koymuştur. Öyle ki okula başladıklarında Ömer’e bir önlük bile alınmaz. Ömer’e sevgisini hissettiren tek kişi, mahalleye şeker, bisküvi, leblebi tozu gibi şeyler satmaya gelen çerçi Paşo Dede’dir. Ömer çoğu kez ondan bir şey almaz, alamaz! Uzak bir köşeden Paşo Dede’nin etrafına yuvalanan çocukları izleyip durur. Fakat Paşo Dede dikkatlidir, onu çağırıp en güzel şekerlerden verir. “Ömer, çocuk olduğunu onun gözlerinde hissederdi.”(s,23) Ömer’e kendini iyi hissettiren biri daha vardır: Çiçek. Sınıf arkadaşı Çiçek, adı gibi güzeldir. Ömer’in yüreğinde serin rüzgârlar estiren, ilk yürek çarpıntılarını yaşatan Çiçek, Ömer’in kimsesizliğinin tek ışıklı yanıdır. Çiçek onun için sevinç demektir. Romanda Ömer’in hayvan sevgisi vurgulanır. Belki de Ömer’in sokak kedisi Erik’e sahip çıkması insanların sevgisizliğine inattır. “Manavın kovduğu, bakkalın vurduğu, berberin görmezden geldiği bu sokak kedisine Ömer sahip çıkmıştı.”(s,106) Ömer’in ilkokulu bitirmesinin ardından kimsesizler yurduna verilmesi, oradan kovulduktan sonra abisinin yanına dönmesi yepyeni yarılmaları beraberinde getirecek Ë Mavisel YENER eğerli yazıneri Selim İleri’ye ithaf edilmiş olan romanda babalarının ölümünden sonra annelerinin de terk etmesiyle kimsesiz kalan Ömer ve Hüseyin’le tanışıyoruz. İki kardeş ayrı ailelerin yanına verilip kendilerini hep “sığıntı” hissederler. Ne yaparlarsa yapsınlar “öteki” olmaktan kurtulamaz, onları sevmeyen bir dünyada yaşamak zorunda kalırlar. Alınlarına yapışmıştır kimsesizlik. Yine de köksüz gövdeleriyle dik durmaya çabalarlar. D tir. Acı, yoksulluk, çaresizlik ikisini de pençesine almıştır. “Abim kızıyor bana. Hayatta olduğum için. Biliyorum o da yük olarak görüyor beni. Haklı. Hayat zor. Boğaz derdi. Kızmıyorum ona. Canı sağ olsun.”(s,128) Hatırlanmamak, insan yerine konulmamak, fark edilmemek, saygı görmemek, azarlanmak, hor görülmek, kimsesizlik yalnızca Ömer için değil, romandaki diğerleri için de dayanılmazdır. “Yazgısını yaşar herkes. Umut, hayal, acı, keder ve terk edilmişlik.”(s,61) Romanın sonunda okurları bekleyen, önyargılarıyla baş başa bırakan, yüreklere derin iz nakışlayan bir “kahraman” daha ortaya çıkar! Bu kahraman Ömer ve Hüseyin’i terk edip gittiği için kızdığımız, suçladığımız “anne”dir. Aslında bu, beklenmeyen bir “durum”dur. Roman boyunca kapalı olan bir kapıyı açmıştır o. Yusuf Çopur, annenin kimliğinde, romanın değiştiricidönüştürücü gücünün derinliğine okuru hızla gönderir. Romanda anlatılan çocuklar, anne ve diğerlerinin aslında tanıdık yüzler olduğunun farkına varırız; onlarla aynı gemide yol aldığımızı ayrımsarız. Bu gemideki yerimizi bir kez daha irdeler, kendi öykümüze erişiriz… Yusuf Çopur’u kutluyorum. Okuyun bu kitabı, size “Hişt, Hişt!” diyen o sesi duyun! www.maviselyener.com *Bir Uzak Düş/ Yusuf Çopur/ Kırmızı Kedi/ 160s./ 2013/ 15+ KONUK HARFLER ‘Aygül Kılıç’ın ilkgençlik romanı: Mavi Atlı Kız Ë Vedat YAZICI M avi Atlı Kız, Aygül Kılıç’ın ilk romanı. Yazına şiirle başlamış. Ödülleri var bu türde: Kocaeli Şiir Etkinlikleri Birimi Jüri Özel Ödülü 2007, Ş. Avni Ölez Şiir Birincilik Ödülü 2008. Şiirlerini Munzuray adıyla yayımlıyor. İlkgençlik romanı Mavi Atlı Kız, 2012’de Koza Yayınları Yediveren Kitaplar dizisinde çıktı. Bu romanı, onun yazarlık işliğinden hocası Burhan Günel’in editörlüğünden geçti. BİR YANDA ŞİİR, BİR YANDA ROMAN… Mavi Atlı Kız, dil sevdasına tutulmuş yazar durur; gerçeklikten damıttığı düşlerini, umutlarını, acısını, sevincini sözcüklerle, imgelerle yapıtlara dönüştürür. Yazmak bir alazdır onun içinde sevda yeliyle körüklenen… Bu alaz onun içine iki yıl süren yazın işliğinde doğru yazma tek niklerini öğrendiği on arkadaşıyla birlikte düşmüştür. Bu gençleri yazın evrenine Burhan Günel Usta kazandırmıştır. Aygül Kılıç, Doğu Anadolu’nun bir köyünde dünyaya gelir. Çocukluğu köyde geçer. İlk ve ortaöğrenimini Bayburt Yatılı Bölge Okulu’nda, liseyi Tunceli Petek ilçesinde bitirir. Bu ilk romanında yaşamının izlerini sürüyoruz Aygül Kılıç’ın. Bir yazarın ilk romanında yaşamından yararlanması çok doğal. Aygül Kılıç da yere sağlam basmak için bunu denemiş: Çocukluğunun, ilk gençlik yılları malzemesini iyi kullanmış. Mavi Atlı Kız’ın gerçekliği de buradan geliyor bana kalırsa. Roman salt yaşamdan alınmış gerçekliğe dayanmıyor elbette. Romanın geçtiği yer (çevre, uzam), doğal ortam, köy yaşantısı, köy insanlarını davranış özellikleri, karakterlerin doğallığı, okur olarak bizi oraya çekiyor ister istemez. Yazarın çocukluğuna yönelerek özlemini çektiği yıllara dönme isteği bu romanı zevkle okutan özelliklerinin başında geliyor. Elbette çevre, karakterler önemli; onların doğal ortamını yaratmak, okurun önüne sermek… Her şeyden önemlisi de dil: Romanı okutan dili, anlatımı, biçemi… Bir ilk romana nasıl bakarız? Elimize alıp ilk sayfalarına sakınarak gözümüzü değdirmez miyiz? Daha ilk satırlarda kaptırır gideriz; belleğin ilgi sularında akar gider sözcükler… Tam tersi de olabilir; yüzümüzü düşürür, kapağını kapatır, bir kenara iteriz. Aygül Kılıç okutuyor romanını; ustasından aldığı el’in hakkını vererek okutuyor. Diliyle, anlatımıyla, biçemiyle, kurgusuyla alıp götürüyor. Akıcılıksa akıcılık… Sürükleyicilikse sürükleyicilik…Doğallık… Bir roman yazarından daha başka ne bekler? Hepsi yerli yerinde, eksiksiz, kusursuz alıp götürüyor okurunu. Ya o ‘mavi atlı kız’ eğretilemesi! Okuru düşten gerçeğe, gerçekten düşe; serüvenden serüvene taşıyan devinimlilik! Yazının gereksindirdiği aktarmalar, betimlemeler, eğretilemeler bu denli canlı, bu denli güzel, bu denli tadında mı kullanılır? Bu roman bize tatlı diliyle çaktırmadan öyle güzel yaşam dersleri veriyor ki… Ders gibi değil, dostça yaklaşımla, öğüt vermekten uzak; duyarlılığımıza usulca sokularak, yüreğimize fısıldayarak… Kardeş sevgisini, annenin yaşama tutunma sıcaklığını, babanın güven duyulması gereken varlığını, kardeşliğin yürek birlikteliğini…Yatılı okul yaşantısını… Uzakları… Uzaklıkları… Gitme, kalabilme edimini…Yeni yetmelerin sevda türkülerini, yürek sıcaklığını…Hele o dağları, ırmakları, çayırlarıyla köy ortamını; yazları, kışları, mevsimleri, bulutları, yağmuru, al yanaklı zerdaliyi… Keçi yavrusu Zeytin’i…Doğal ortam içinde geliştirilen çevreci bilinci, doğayı sahiplenmenin, adamlığın erdemini, insanlığı… Daha daha daha… Saymakla bitmez Mavi Atlı Kız’ın bize göstermek istediği hünerler… En iyisi okumak… Okunmadıkça Mavi Atlı Kız, tüm bu sözler boşuna… ? *Mavi Atlı Kız, Aygül Kılıç, Koza Yayınları, Yediveren Kitaplar, 2012 Ankara. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1216 SAYFA 16 ? 6 HAZİRAN 2013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle