07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gökben Derviş’le ‘Kabuk’ üzerine ‘Okumadan, araştırmadan şiir yazılamayacağını düşünenlerdenim’ Gökben Derviş 1986 İzmir doğumlu. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne ve Görüntü Sanatları, Oyunculuk Ana Sanat Dalı mezunu. Şiir ve yazıları; Hayal, Şiiri Özlüyorum, Akköy, Mühür, Akatalpa, Eliz, Dize, Karakalem, Kurşun Kalem, Şiirsaati, Denizsuyukasesi, Temren, Varlık, Sincan İstasyon’u… gibi dergilerde yayımlandı, yayımlanıyor. “Yalnızlık Manifestosu” adlı dosyası Homeros Edebiyat Ödülleri Kemal Özer Şiir Ödülü’nde (2010) birincilik aldı. Aynı dosya, Memet Fuat Genç Şiir Ödülü’nde (2010) övgüye değer bulundu. 2011 Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü, Jüri Özel Ödülü’nü aldı. 2013 yılında Homeros Edebiyat Ödülleri / Bir Şiiri İnceleme yarışmasında “Tristram: Politik, Poetik, Estetik ve Etik Bir Şiir Tasarımı” adlı çalışmasıyla birinci oldu. Derviş’le şiirini konuştuk. r Sina AKYOL Veysel ÇOLAK ina AKYOL: Kırk yıldır şiir yayımlamakta olan birisi değilsin, bunu elbet biliyorum. Şunun şurasında kaç yıldır yazıyorsun, kaç yıldır yayımlıyorsun, bilmeyenler de bilsin isterim. Gökben DERVİŞ: Onlarca yıldır yazıyor olsam; şiir söz konu olduğunda, hep şiirin acemisi olduğumu söylerdim. Şimdi de söylüyorum bunu. Öte yandan kâğıdın beyazına, mürekkep kokusuna hep yakın oldum. Ortaokuldayken skeçler yazar, arkadaşlarımla oynardım onları. Lisedeyken yazdığım öykülerle, liseler arası yarışmalara katılır, birinci olurdum. Bu öykülerim Karşıyaka Lisesi’nin ‘Karşı Kalem’ dergisinde de yayımlanırdı. O yıllarda buluşmuştum şiirle. Nâzım Hikmet, Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Cemal Süreya, Edip Cansever, Behçet Necatigil, İlhan Berk, Arif Damar, Ece Ayhan, Ülkü Tamer, Metin Eloğlu, Ahmed Arif ve daha birçok şairin şiirlerini okur; yıllık ödevlerimizi onların kitapları üzerine hazırlardık. Sınavlardan daha önemliydi bu ödevler. Bu dönemde ciddi ciddi yazmaya başladım. Bir daha da bırakmadım. An kadar kısa, sonsuzluk kadar uzun, dokuz yıl oluyor. Veysel ÇOLAK: Sizi esinleyen, yazmak için eylemli kılan etkenlere ilişkin neler söyleyeceksiniz? Şiirleriniz yayımlansın diye tez canlı davranmadığınız gözlenebiliyor. ‘Dil ve deyiş’ aranışlarınızı bu bağlamda değerlendirebiliriz. Özetle bir şiire başlayıp o şiiri bitirme süreçleri, sizde nasıl bir işleyiş gösteriyor? Keşke Picasso gibi “Ben aramam, bulurum” diyebilsem. Bu şiirde olanaklı görünmüyor pek. Okumadan, araştırmadan şiir yazılamayacağını düşünenlerdenim. Biraz da mesleki nedenlerden S A Y F A 4 n 2 7 S ötürü çokça tiyatro yapıtı okuyorum. içerisinde olmayı gerektiriyor. ‘Daha’ Bu yapıtlar üzerinden yaşantıları bire diyorsunuz ya; ‘daha’, aralıksız sorulan bir gözlediğimi, çözümlediğimi söylebir soruysa eğer, bunun karşısına yazyebilirim. Bu entelektüel didişmede bir dığım şiirleri koyuyorum / koyacağım. şiir ucu belirebiliyor çoğu kez. Eğer o Hayattan ve şiirlerden geldim; hayata ucu yakalayabilmişsem sonrası geliyor. ve şiirlere gitmeye devam edeceğim. Şiirin alt metnini oluşturduktan sonra, Temel amaçlarımdan biri de şiir, üstelik artık düşünüleni, tasarlananı şiire dövazgeçilmez. Bireysel ve toplumsal dertnüştürmeye geliyor sıra. Yeraltı edebiyatını da önemsiyorum; çünkü o edebiyatta peşinde olduğum şiir uçlarıyla dolu. Sina AKYOL: Peki, başlangıcından bu yana, sence, nerelerden geçtin, kendinde fark ettiğin geçiş yolları duraklar vb. neler oldu; biraz da bu mantıkla düşünmeye devam ettiğinde, daha nerelerden geçeceksin değil, nerelerden daha geçeceksin; hedefin ne, amacın ne? Böyle hedefleri, amaçları olmalı mı ‘genç şair’in? Hayat, kesintisiz bir değişim içerisinde; hiçbir zaman kendini yinelemiyor. Bunu çok iyi fark etmiş durumdayım. Böyle bir noktada durduğum için, elde edilmiş bir becerinin (ustalığın) sınırlı erdemleriyle yetinip şiir yazmaya koyulmuyorum. Her şiirim, bir başka becerinin ürünü olsun istiyorum. Bu açıdan, Turgut Uyar’ın ‘efendimiz acemilik’ sözü “Hayattan ve şiirlerden geldim; hayata ve şiirlere gitmeye devam edeceğim. Temel amaçlarımdan biri de şiir, üstelik vazgeçilmez. nün içeriğine yakınım. Bireysel ve toplumsal dertlerim de var. Bu dünyada oyalanmak için değil; direnmek için bulunduğumu düşünüyorum. ” Bu da her aranış 2 0 1 3 lerim de var. Bu dünyada oyalanmak için değil; direnmek için bulunduğumu düşünüyorum. ‘Genç şairin’ böyle bir konumlanışı olmalı. Her şeyi belirleyen ve açıklayan bir amaç değil midir bu? Öte yandan şiirde yapacaklarıma ilişkin iri sözler etmeyi doğru bulmam. Sina AKYOL: İyi şeyler yazmak elbette bir amaç olsa gerek; ama ne demektir ‘iyi şeyler’ yazmak? İlle de güzelçok güzel yazmak mı, yoksa ‘iyi şeyler’e doğruyu da dahil ederek yazmak mıdır, iyi şeyler yazmak? Buna bağlı olarak, ‘iyi’ olan şey nedir, ‘güzel’ olan şey nedir, ‘çok güzel’ olan şey nedir, ‘doğru’ olan şey nedir? ‘İstenmeye değer, hoşa giden, uyumlu bir birlik taşıyan, biçimindeki uyum ve ölçülerindeki dengeyle etkileyici’ şiirler yazmaya çalışıyorum. ‘Güzel’ kavramından anladığım da bu zaten. Bu aranış içerisindeyken popülist davranmadığımı, poetikadan ödün vererek okuyucu avına çıkmaktan, özenle kaçındığımı da belirtmeliyim. Özellikle günlük konuşma dilinde ‘çok güzel’, ‘çok çirkin’ kavramları da kullanılıyor ama literatürde böyle bir şey yok. Çünkü ‘güzel’ ve ‘çirkin’liğin derecelendirilmesinin olabileceği doğru görünmüyor. Bir şey ya ‘güzel’ ya da ‘çirkin’dir. Bütünsel bakış, bu yaklaşım biçimini doğruluyor. Bir şiirin “İşe yarar; ereğine, özüne uygun, doğru yapılmış; istenmeye değer” yapıda olmasını sağlayacak titizlikle yazılması, o şiirin ‘iyi’ olduğunu gösterir; “gerçeğe ve düşünme yasalarına uygun” oluşu da ‘doğru’yu içermesini sağlar. Bu değerleri gözetmek, şairin özgürlüğünü, yaratıcılığını kısıtlamaz. ‘İyi, güzel, doğru’; günlük yaşantıda her insan için ne kadar gerekliyse, şiir için de o denli gereklidir. Şiir, yaşamdır çünkü; yaşamın ürettiği koruyucu kabuktur. ‘KOCAMAN BİR ŞİİR’ Veysel ÇOLAK: ‘Kabuk’ dediğine göre şunu sorabilirim: Nermi Uygur, “Kitap dediğin, adıyla birliktedir, adıdır bir bakıma. (…) Kitaplaşan edebiyat yapıtlarında öze ilişkin bir şey başlık.” diyor. Siz, kitabınız için ‘Kabuk’ adını seçerken neler düşündünüz? Nermi Uygur iki cümleyle kitap adlarının içeriğine ilişkin her şeyi anlatmış. Onun söylediklerini derinliğine düşündüğümü söyleyebilirim. Bir şiir, bir şiir kitabı; aslında kocaman birer kelime değil midir? Bazı kelimelerin kocaman bir şiir olması gibi. ‘Kabuk’ sözcüğü de benim için kocaman bir şiir. ‘Kabuk’ deyince benim aklıma ‘yara’ geliyor hemen. Ayrılmaz bir bütün oluşturan bu iki kelimenin mecazen çağrıştırdıkları, onlarca şiiri içeriyor bana kalırsa. İnsandaki her açık yara korunmak, iyileşmek, onarılmak, savunulmak için kendi kimyasından üretir kabuğunu. Canlıdır kabuk, ait olduğu yaranın iyileşmesine paralel gelişir, yara iyileşince de terk eder yarayı. Şiirler de insanî yaraların kabuğudur. Bu bakımdan iyileştiricidir şiirler. Böyle düşündüğüm için seçtim ‘Kabuk’ adını. Zaten böyle düşünülürse ürpertici bir anlamı olabiliyor bu adın. Veysel ÇOLAK: Şiirlerinizde, sıkça olmasa da, Türkçe sözdizimine, sözcüklerin kökenine karşıt, aykırı bir dil tutumunuz var. Türkçenin verili kullanılışından özenle kaçındığınız çok açık. Bu dilsel aranış konusunda neler söyleyeK İ T A P S A Y I 1219 H A Z İ R A N C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle