06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Feryal Tilmaç’tan ‘Esneyen Adam’ Hikâyenin aklın sınırlarını zorlayan hali Feryal Tilmaç, yedi yeni öyküsünün yer aldığı Esneyen Adam adlı kitabıyla okurlara seslenmeye devam ediyor. r Feride DÜZENLİ ykünün Türkiye’deki, hatta dünyadaki kaderi malum: Asla yeterince ilgi görmüyor. Fakat diğer taraftan da saygınlığını eskisinden de fazla koruduğunu söylemek de yanlış değil. Aslında diğer taraftan öykü türünün taşıdığı “risk”i görmek gerek… Riskli çünkü türün çekiciliğine rağmen maalesef okuyucu sayısı belli… Öykü yazmak da yayınlamak da hem yazar hem yayınevi için bir risk… Feryal Tilmaç bu riski göze alanlardan. 2009’da Aradım Yaz Dediniz öykü kitabıyla Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanan bir yazar… Elbette ödül yegâne kıstas değil ama okuyucu açısın Ö dan bir ayrıştırma işlevi gördüğü bir gerçek… Esneyen Adam, Feryal Tilmaç’ın yeni öykü kitabı… Arka kapak yazısıdan başlayarak usul usul sizi vuruyor. Kitabın içerisinde yedi tane öykü var. Tilmaç’ın öykülerinde genel olarak toplumcu gerçekçi bir üslup görsek de bunu didaktik bir şekilde yapmıyor. Olan biteni okuyucunun gözüne sokmak yerine içselleştirmeyi tercih ediyor. Bir yandan her zaman yaşanan şeylerin sıradanlığıyla anlatırken diğer taraftan aslında yaşananların o kadar sıradan olmadığını anlatıyor. Mikrofonu bulmuşken sürekli konuşan politikacılara, köyden kente göçe ya da popüler kültüre atıfta bulunurken bunu bize çok da yabancı olmayan bir formla anlatırken diğer taraftan zaman zaman gerçeküstü öğelerle çarpıcı kılıyor. AKLIN SINIRLARI Kitaba ismini veren “Esneyen Adam” öyküsü buna çarpıcı bir örnek sayılabilir. Emeklilik hayatını sakin bir kasa bada geçiren ismini öğrenemediğimiz bir kadın karakter tarafından anlatıyor. Kasabaya gelen “Esneyen Adam” heykeliyle bütün kasabanın hayatı değişiyor. Bütün kasabalıları önce uykuya teşvik eden heykel, sonrasında uykusuzluk hastalığından muzdarip insanların tedavisine yardımcı oluyor. Esneyen Adam’ın yaydığı rehavet hali, anlatıcımızın ve kasabanın delisi olan bir kadının heykele âşık olmaları, diğer taraftan gelişen olaylar neticesinde heykeli bir kazanç kapısına dönüştürmeleri… Bir yandan tanıdık diğer taraftan yabancı bir hikâye… Aslında anlatılan mesele çok Türkiyevari bir manzara. Diğer taraftan Tilmaç’ın akıllıkla delilik arasındaki ince çizgisi bütün hikâye boyunca gözden kaçırılmamalı… Sadece yaşını başını almış, emekli bir öğretmenin bir heykele âşık olması değil; bütün kasaba halkının akıllılıkla delilik arasında gidip gelmesi durumu çok iyi anlatılmış. Zaten hikâyelerin çoğunda da böyle bir durum var: Aklın sınırlarını zorlama hali… Bir yandan sıradan bir olaymışçasına anlatılırken diğer taraftan yaşadığımız gerçekliğe uyduramanın şaşkınlığı çöküyor. Bu yanıyla Feryal Tilmaç’ın üslubunda, toplumcu gerçekçiliğin ve büyülü gerçekliğin bir şekilde kaynaştığını söylemek yanlış olmaz. Bilmeyenler için not düşelim, Feryal Tilmaç, Feryal Tilmaç’ın MaviTek Gecelik Uyku (2007) ve Aradım Yaz Dediniz (2009) isimli iki öykü kitabı var. Artimento, Varlık, İmge Öyküler, Eşik Cini dergilerinde de yazı yazan Tilmaç, internet ortamında da aktif bir yazar. Hatta Feryal Tilmaç, 2006’da Altkitap Öykü Yarışması Birincilik Ödülü’nü kazanmıştı. Esneyen Adam, tanımayanlar için Feryal Tilmaç’ın edebiyatını tanımak için güzel bir fırsat, takipçileri için ise güzel buluşma. n Esneyen Adam/ Feryal Tilmaç/ Yapı Kredi Yayınları/ 112 s. tısına egemen. Bu durum, kadının erkek karşısındaki boyun eğmişliği, sessizliği, kabulleri, çalışıp kendi ayakları üzerinde duramamış olmasından kaynaklanan çaresizliği... Yazar sözü kendi yaşantısına getirdiğinde de ne yazık ki hâlâ bir şeyin değişmediğini görüyoruz. Kadının çaresizliği, erkek karşısında boyun eğişi, istemediği pek çok şeye katlanması, iki kuşak öncesiyle çok farklı değil. Bu bölümler romanın pek çok ilginç olayları arasında en çarpıcı olanları. Yazar, iç sesiyle konuşup, anılar sarmalında yol alırken her yazarın gösteremeyeceği bir cesaretle, çıplak bir ruhla anlatıyor yaşadıklarını. Evlilik, cinsellik, kadının özgürlüğü konularında deneyimlerini ve görüşlerini paylaşıyor. Bu bölümler deneme tadında anlatılar. Romanı bitirince tüm ezilmişliğine karşın yine de güçlü, düşünen bir kadın sesi kalıyor akılda. Zaman zaman kendine kızsa da, kıyasıya eleştirse de o sonunda usunun gösterdiği çıkışı okuruna da gösteriyor. Yaşadıklarına neden olan eksik ve kusurlu öğretileri bir yükü fırlatır gibi ortaya dökerken okurlarını ailesi ve kendisi üzerinden örneklerle bilinçlendiriyor. Osmanlı’dan Cumhuriyete ve günümüze uzanan ilginç yaşamları zevkle izlemeleri için Tansu Bele’nin bu kitabını tüm okurlara ama özellikle; kadınlık, evlilik, özgürlük, kimlik konularında bilinçlenmesi gereken gençlere öneririm. Ülkenin, ailenin, kadınların başına gelenler hepsi masal gibi gerçekler... n Saray’dan Taşraya İstanbul Kadınlığım / Tansu Bele /Aya Yayınlırı / s. K İ T A P S A Y I 1219 Tansu Bele’den ‘Saraydan Taşraya Savrulan İstanbul Kadınlığım’ Saraydan taşraya savrulan yaşamlar Osmanlı’dan Cumhuriyete ve günümüze uzanan ilginç yaşamları zevkle izlemeleri için Tansu Bele’nin bu kitabını tüm okurlara ama özellikle; kadınlık, evlilik, özgürlük, kimlik konularında bilinçlenmesi gereken gençlere öneririz. Ülkenin, ailenin, kadınların başına gelenler hepsi masal gibi gerçekler... r Fatma GÜREL ansu Bele son romanını, ailesinin üç kuşağının gerçek yaşamlarından yola çıkarak yazmış. Bu romana hem Osmanlı’dan günümüze uzanan çalkantılı dönemin, hem ailesinin üç kuşağının, hem doğup büyüdüğü İstanbul’un zengin, ayrıntılı bir panoramasını yerleştirmiş. Ama özellikle kadın kahramanlar beyaz tenleri, yeşil S A Y F A 1 0 n 2 7 gözleri, savrulan yaşamlarıyla en öndeler. 93 Harbi diye bilinen OsmanlıRus Savaşı sonrasında, Rus ordularının önünden kaçan Türk asıllı bir Gürcü ailesinin Anadolu’ya doğru akışı ile başlıyor ailenin öyküsü. GÖÇ DALGASI... Batum’ dan yola çıkan Çakır Hüseyin ile karısı ve iki kızı da bir göç dalgasıyla önce Adapazarı Hendek’e oradan da İstanbul’a gelir... Türlü sıkıntılar içinde buraya tutunmaya çalışırken karısı bir kız daha doğurur. Çakır Hüseyin iki kızını bir tanıdık aracılığıyla saraya verir. Biri beş, öbürü üç buçuk yaşındaki iki küçük kız Çırağan Sarayı’na girmiş olur. Ne yazik ki kızlardan biri, küçük yaşta yaşamını yitirecek ve öbür kardeş Dirayet orada yalnız büyüyecektir. Baba, daha sonra dünyaya gelen kızını da bu kez zengin bir konağa verir. Onun ardından olan Lütfiye ve Nigâr da benzer biçimde varlıklı konaklara para karşılılığı verilir. Anne için çocuklarından ayrılmak çok zor olsa da son söz babanın olduğu için art arda doğan bu güzel kızların hepsi evden 2 0 1 3 T uzaklaştırılır ve evde yalnızca son erkek evlat bırakılır. Roman, her biri başka varlıklı ortamlarda büyüyen bu kız kardeşlerin zaman zaman kesişen zaman zaman uzaklaşan yaşam öykülerini bir hayal yolculuğu ile gözümüzün önüne sererken bir yandan da verdiği her arada, anlatıcı yazar kendi yaşamına dönerek bizi ailenin üçüncü kuşağının yaşantısına getirir. Dirayet, Lütfiye, Nigâr ve Hayriye’nin saray ve konaklarda başlayan iyi eğitimli, varlıklı yaşantılarından, Anadolu’daki taşra yaşantısına doğru evrilip giden, yoğun, çarpıcı, yaşam öyküleri çok ilginç. Çökmekte olan Osmanlı’nın ve yeni kurulan Cumhuriyetin çok olaylı dönemi bu genç kadınların öykülerine eşlik etmekte. Yazarın tüm bu zengin geçmişten ve gelinen noktadan sonra dikkat çektiği bir durum var ve o tüm bu kadınların yaşan H A Z İ R A N C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle