Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Defne’nin babası ise eşine oranla daha sakin yaradılışlı bir adam. En büyük ideali yazar olmak. Uzun zamandır elindeki bir dosyanın üzerinde çalışıyor. Zaten salt bu nedenle, erkenden emekli olmuş. Kendini kitabına adamış. Kısacası o da Defne’yi dinleyecek zamanı ve dikkati pek bulamamış. Defne’nin okulda başı dertte ama dersler yüzünden değil pek. Ona bir isim takmışlar; Patlak Kız diyorlar. Bu yetmezmiş gibi bir de sık sık yolunu kesip onu rahatsız eden, açıkçası taciz eden bir grup da olunca okul Defne için tam bir kâbusa dönüşüyor. Ama bunları paylaşabileceği, çözüm arayabileceği kimsesi yok. Günlüğü dışında… Defne, hastanenin acil servisindeyken Emel Hanım, onun günlüğünü bulup okumaya başlıyor. Tamamen rastlantı eseri bulduğu bu günlük kızının ona tuttuğu bir ayna oluyor birden. Anne olarak eksikliklerini, hatalarını görüyor. Kızının yaşam mücadelesi verdiğine mi yansın bunca zamandır her şeyi tek başına göğüslemiş olduğuna mı, onu elinden kaçırmakta olduğuna mı? Çoğunuz benzer sıkıntıları yaşıyorsunuzdur. Defne’nin günlüğünü okurken kendinizi bulacaksınız, belki de ailenizi. Belki bu kitabı okuduktan sonra ailenize de önerirsiniz. Biz öneriyoruz. İzin verin anneleriniz, babalarınız da okusun Defne’yi Beklerken’i. Herkese birer ayna tutar belki, herkes kendi payına düşeni alır… İyi okumalar! Telhun / Samed Behrengi / Resimleyen: Nuran Balcı Özekçin / Çeviren: Ramin Cabbarlı, Türkan Urmulu /Kaynak Çocuk / 2013 / 72 s. / 9+ Kitabın girişinde, “Behrengi, çocuk öykülerinin ve halk masallarının ‘çocukları uyutmak’, onları yalnızca yapay mutlu olaylar ve sonlarla avutmak için yaratılmadığının bilincindedir. Eserlerini hep bireyi iyiden, doğrudan, emekten yana yönlendirmek için kaleme alır” diyor Helimoğlu. Kaynak Yayınları, Behrengi’nin on iki eserini yayımlama kararı almış. Böylelikle, daha nice Behrengi yapıtıyla buluşabilecek okurlar. Sahibini Arayan Keman/ Koray Avcı Çakman / Resimleyen: Oya Diker / Tudem / 2013 / 71 s. / 9+ Bir şeyin koleksiyonunu yapmak isteseydiniz bu ne olurdu? Erhan’ın işi zor. Arkadaşlarından farklı bir şeyi biriktirme hevesinde. Çok uğraşır ama sonunda bulur neyin koleksiyonunu yapacağını. Boşuna beklemeyin ne olduğunu söylemeyeceğim, Siz düşünedurun... Peki siz hiç maç başlamadan düzenlenen yalancı bir kupa töreni gördünüz mü? Ya da Eyüp ustanın mağaza vitrininde sahibini arayan ladin ağacından usta işi bir kemandan söz edildiğini duydunuz mu? Sahibi tarafından hor kullanılıp daha eskimeden eskiciye satılmak zorunda bırakılmış mavi pötikareli bir koltukla karşılaştınız mı? Sahibini Arayan Keman’da bunların hepsi var. “Koleksiyon”, “Yalancı Kupa Töreni”, “Sahibini Arayan Keman”, “Koltuk”, Domates Olmak İstemiyorum”, “Obur Ali’nin Lokantası” ve “Dedemin Kahraman Arıları” isimli öyküler çocukları eğlendirecek, eğlendirirken düşündürecek... n Mavisel Yener n Ata Cad. Defne Sok. No:1D:1 Balçovaİzmir n www.maviselyener.co n sihirlidegnekcumhuriyet@gmail.com C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I KONUK HARFLER Kiraz’ın Şarkıları r Gaye DİNÇEL K iraz’ın Şarkıları’nı görür görmez yüreğimi sarsacak bir kitap olduğunu hissettim. Gelmesini heyecanla bekledim, ben acele ettikçe o geç kaldı. Belki de zamanını bekledi. Kitabı elime aldığımda elim ısındı. Kapağını okşadım, sevgimi akıttım kapaktaki hüzünlü kıza. İlk bölümün başlığını görünce tam benlik olduğunu anladım: “Hayır hayır hayır”. Şöyle başlıyor: “Bugün 1 Temmuz Cumartesi ve yaz tatilinin ilk günü. Ama ben tatile gitmeyeceğim. Kendimi odama kapatıp bütün yaz çıkmayacağım, hatta sonrasında da”. Lucie “hayat grevi”ne başlıyor. Çünkü “Bir şeyden memnun olmayınca grev yapılır”. Babası, babasının eşi Isabelle ve üvey kardeşiyle şehirde yaşamak istemiyor, yaz kampına gitmek de istemiyor. Asıl derdi anneannesinin ölümü. Bu yüzden burada ve mutsuz. Onu büyüten anneannesini, çiftlikte geçirdikleri eğlenceli günleri özlüyor. Lucie, günlerini odasından çıkmadan ve ev halkıyla konuşmadan geçiriyor. Sadece onlar evde yokken mutfağa gidip yemek yiyor. Tek aşkı, anneannesinin hediye ettiği kuşu Kiraz: “Hayatta sahip olduğum en güzel şey kuşum”. Kiraz’ın söylediği şarkılar tek neşe kaynağı. Mutsuzluğu seçse bile… Günler serinletici havuz resimleri yaparak, anneannesiyle oynadığı oyunları anarak geçiyor. Babasının, Isabelle’in ve küçücük kardeşi Lucas’ın iletişim kurma çabaları şimdilik pek işe yaramıyor. Lucie’nin babası onu yeniden mutlu olmaya ikna edebilecek mi? Ya Isabelle? Onun rolü ne olacak? Lucie, anneannesinin öldüğünü, eski hayatına dönmesinin mümkün olmadığını bilse de kabullenebilecek mi? Lucas’ı benimseyecek mi? Bazen Lucie’nin babasına kızdım, bazense onu anladım, üzüldüm, hissettim. Babaların, çocuklarını çok sevseler de duygularını anlama ve anlatmada ne kadar beceriksiz olduğunu hatırladım. Belki bazıları farklıdır, şimdikiler mesela. Lucie’yle bütünleştim, onu çok iyi anladım. Ölümü kabullenmek, yeni ve seçmediğin bir hayatı sürdürmek zorunda kalmak… Kitapta bir sürü hayal ve sürpriz bir macera da var. Lucie hep odasında kalacak değil ya… Yüreğinizde ince bir sızıyla; heyecan, korku, coşku, neşe ve aklınıza gelmeyen pek çok duyguyu hissederek okuyacaksınız. Çocukların yüreğinin nasıl attığını anlamak istiyorsanız ya da hatırlamak, mutlaka okuyun. Çocuğunuz da okusun, eminim o bambaşka anlayacak ve anlatacak Lucie’yi… n Kiraz’ın Şarkıları / Amelie Couture / İletişim Yayınları / 2013/ 72 s. 1219 2 7 H A Z İ R A N 2 0 1 3 n S A Y F A 1 7