06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler Karikatürü Düşündüren İnsan/ Hasan Efe/ NezihEr Yayınları/ 192 s. Karikatürcü, çizimlerini oluştururken birtakım simgeler, kodlar kullanır. Karikatür izleyicisi çizimdeki iletiyi, bu kodları kavrayabildiği ölçüde algılar. Denilebilir ki, izleyicinin donanımı karikatürün alımlanmasında önemli etkendir. Yâni, kullanılan kodların, simgelerin izleyici tarafından “okunması” gerekmektedir. Hasan Efe, yazılarında, karikatürdeki bu işaretlerin izini sürüyor. “Karikatür okuma”nın farklı biçimleri olabileceğine dikkat çekiyor. Bunu yaparken yalnızca çizgimizah alanından örneklerle yetinmiyor; sözlü mizahtan aldığı göstergeleri de dikkatimize getiriyor. Her karikatür bu yöntemlerle okunmak zorunda olmasa bile, Efe, “karikatür okuma”nın böyle bir türü de olabileceğini söylüyor. ([email protected]) Kâbusname/ Mehmet Cevat Yıldırım/ Doğan Kitap/ 282 s. Yıl 1939. İkinci Dünya Savaşı kapıda…Edirne’de büyük bir konakta tuhaf olaylar yaşanmaya başlar. Önce hortlak gelir, ardından öcü… Kapıya gelen insan suretine bürünmüş cin, evdeki loğusaya musallat olan karabasan derken ev çeşitli yaratıkların giderek şiddetlenen saldırılarına maruz kalır. Korku içindeki ev halkı, İstanbul’dan yardıma çağrılan İmam Ziya Bey ile kimya âlimi Ethem Bey’le birlikte inançlarını sorgulayacak; dünya büyük bir yıkıma doğru giderken ev de adım adım felakete sürüklenecektir. Kâbusname yerli korku unsurlarını başarıyla kullanan, gerilim dozu hiç düşmeyen özgün bir roman. İçimizdeki Karanlık Yan/ Elisabeth Roudinesco/ Çeviren: Nami Başer/ Say Yayıncılık/ 232 s. Yirmi yıl arayla 1890 ve 1914 yılları arasında Avrupa edebiyatının iki kahramanı, Dorian Gray ve Gregor Samsa, ilki iktidardan çok sanata hizmet etmeyi tercih eden işsiz güçsüz bir aristokrasinin bağrındaki sapık arzunun büyüklüğünü zamanının tıbbına karşı bütün parıltısıyla ortaya sunarken; diğeri burjuva normalliğinin bağrındaki iğrenç çıplaklığın maskelerini kaldırarak bu alana kendilerini adamışlardır. Kusursuz güzelliği aracılığıyla portresiyle özdeşleşen Dorian Gray debdebeli bir hayat sürerken, gizliden gizliye kendini suça ve kötülüğe adamıştır. Gregor Samsa’ya gelince aksine onun bütünüyle dev bir böceğe dönüşümü şefkate susamış ruhunun büyüklüğünü ortaya koyar, ama aile içinde pislik haline gelmiş vücudunun görüntüsü karşısında duyduğu nefret, onu önce çürümeye götürecek, sonra babası tarafından taşlanıp bir pislik olarak yok edilmesine neden olacaktır. Sapkınlık nerede başlar ve sapıklar kimlerdir? Bu kitabın yanıtlamaya çalıştığı temel sorun şudur; şimdiye kadar ayrı ayrı ele alınmış yaklaşımları birleştirerek sapkınlık kavramının çözümlemesine sadece sapıkların portrelerini ve büyük cinsel sapkınlıklarının sunumunu eklemekle kalmayarak, başta 19. yüzyıl olmak üzere bu konuda geliştirilen sapkınlığı ve sapıkları irdelemeye yönelik teori ve pratiklerin de eleştirisini yapabilmek. S A Y F A 2 0 n 2 7 H A Z İ R A N Gümüş Kuğu/ Benjamin Black/ Çeviren: Levent Öktem/ Kırmızı Kedi Yayınları/ 286 s. Dublin’in seçkinler dünyasına uzanan karanlık bir şebekenin üzerindeki örtüyü kaldırmasının üzerinden henüz kısa bir zaman geçmişken, Patalog Dr. Quirke kendini genç bir kadının intiharını araştırırken bulur. Bir önceki fırtınanın yol açtığı hasarları atlatmaya çalışırken şantaj, uyuşturucu bağımlılığı, cinsel tutkularla örülü bir entrikanın ortasında kalan Quirke, bu kez ailesini bu işin dışında tutmayı başarabilecek mi? Booker Ödüllü İrlandalı yazar John Banville’in takma adla yazdığı polisiyegerilim serisinin ikinci kitabı Gümüş Kuğu özellikle dili ve karakter zenginliğiyle göze çarpıyor. Tanpınar’da Oyun/ Seval Şahin/ Kapı Yayınları/ 436 s. Modern edebiyat bireyin parçalanmasıyla başlar. Bu parçalanmışlık, bireyin modern hayat karşısında yabancılaşması, yabancılaşmanın insanda yarattığı sıkıntı ve bütünlüğe ulaşmaya çalışma şeklinde dallanıp budaklanmıştır: “Değerler üzerindeki bu yeni baştan durma, bu huzursuzluk, asıl moderni yapar.” diyen Tanpınar’ın temel meselesi işte bu modernin yarattığı huzursuzluktur. Tanpınar’ın karakterlerinin hepsi hayatın hızlı ve yeni akışı içinde kendilerine geçmişleriyle bağlantılı olarak bir yer bulmaya çalışırlar. Bu yüzden parçalanmışlardır ve bu nedenle onlar için “oyun” ciddi bir kavramdır. Arafta kalmış bir kuşağın yazarı olarak Tanpınar, başta dil olmak üzere, sonrasında kurgu ve yapıya da aksedecek bir şekilde oyuna yönelmiştir. “Arafta kalmışlık” halinden bağımsız olmayan “oyun”un Tanpınar’da karşılığını bulmak bu kitabın temel meselesidir. Kızıl Dünyalar/ Mark bould, China Miéville/ Ekin Can Göksoy/ Doruk Yayımcılık/ 320 s. Kızıl Dünyalar, zengin bir literatür üzerinden MarksizmBilimkurgu ilişkisini irdeleyen 13 yazarlı bir kitap. Bu kitapta, 19. yüzyıldan günümüze onlarca yapıt ana temalarıyla, tezleriyle ele alınarak, Bilimkurgu türünün doğuşu, gelişmesi, ekolleri, iletileri eleştirel bir değerlendirmeden geçiriliyor. Bu yönüyle kitap, Bilim Kurgu edebiyatına ilgi ve merak duyan okuyucuyu doyurucu biçimde bilgilendirerek isteğine en uygun kitapları seçmesine yardım eden az bulunur bir kılavuz özelliği taşıyor. Kızıl Dünyalar’da, parayı, mülk edinmeyi, tüketmeyi yaşam felsefesi yapan kapitalizm, “bilinçli bir varlığı yalnızca ihtiyaçlarını gidermeye yarayan bir araç” durumuna düşürdüğü için eleştiriliyor. Kapitalizmin kâr için, yalnız insanı değil, tüm canlıları metalaştırdığı gösteriliyor. Kitabın bir yerinde, “kehanetlerle bilimsel gerçeklerin büyülü bir romantizmle iç içe geçtiği bir tür” olarak tanımlanan Bilim Kurgu edebiyatının ütopyabilim çizgisinde sosyalist bir yaşamı ve toplumu tasarlamadaki rolü, yetisi, olanakları ve sınırları araştırılıyor. Saba: Tanrıça Uyanıyor/ Bihin Edige/ Arıtan Yayınevi/ 278 s. “Saba”nın öyküsü, kadınların içlerinde taşıdıkları Tanrıça’nın özelliklerini anlatıyor. Bu özellikler farklı “arketipler” olarak karşımıza çıkıyor: “Yaratıcı” arketiple bedeni aşkla dolu olan dişi yanlarının, “Hera” ile sadık bir eş olan yanlarının ve “Kirke” ile şifacı olan yanlarının farkına varıyoruz. Farklı kültürel ve ekonomik düzeylerdeki kadınların yaşam hikâyeleri ile aşkın, cinselliğin ve kadınerkek ilişkilerinin etrafında dolaşarak, heyecanlı bir gezintiye çıkmaya hazırlanın. “İsis”in, eşiyle olan ilişkisi bağımlılıktan çok, bir arkadaşlık ilişkisidir. Eşi için her zaman bir sevgili olacak, anne ve hayat arkadaşı rollerini ise birbirinden ayrı tutacaktır. Ama bir kadın, içindeki Tanrıça’yı tatmin edecek olan ilişkiyi, ancak içinde Tanrı’yı taşıyan bir erkekte bulacaktır. Senden Uzak Yedi Gün/ Monika Peetz/ Çeviren: Regaip Minareci/ Kırmızı Kedi Yayınları/ 256 s. Birbirine hiç benzemeyen beş kadın. Beş iyi arkadaş. Ne yaşları yakın birbirine, ne aileleri, ne eğitimleri, ne de zevkleri. Onları bir araya getiren on beş yıl önce aynı Fransızca kursunda buluşmaları ve ondan sonra her ayın ilk salı günü aynı restoranda keyifli bir yemek yemeleri. Bu buluşmalar yıllar geçtikçe onları sıkı birer arkadaş yapar. Sırlarını paylaşırlar, sorunlarını çözmeye çalışırlar. Hem kilo vermek, hem de işyerlerinden, ailelerinden, sevgililerinden, dış dünyadan uzaklaşmak üzere, eski bir otele yerleşirler. Yedi gün boyunca telefon yok, internet yok, içki yok, erkek yok. İçlerinde en çok zorlanan, hiç tanımadığı babasının izini sürmeye, geçmişin sırlarını deşmeye kararlı olan Eva’dır. Oysa bazı aile sırlarını hiç karıştırmamanın daha iyi olacağını anlayacaktır. Salı Kadınları’nın yazarından, eğlenceli, keyifli, hem romantik hem komik yeni bir macera. Toambapiklerde Ekonomi/ Laurent Cordonnier/ Çeviren: Elif Bildirici/ İletişim Yayınları/ 204 s. İktisat bilimi ille her zaman asık suratlı olacak diye bir kural yok ya! Laurent Cordonnier, Toambapiklerde Ekonomi adlı kitabında, iktisadın belli başlı fenomenlerini kurgusal bir ada topluluğu üzerinden hikâye ederek anlatmayı deniyor. Kendi halinde huzurlu bir tarımsal ekonomi, ileri bir kapitalist topluma dönüşmeye çalışıyor ve tabii bu, hiç de kolay olmuyor. İlgi çekici ve belki tanıdık, hayli ciddi bir sürü sorun çıkıyor ortaya. Masalın kahramanı ve bu dönüşümün öncüsü, IMF, Dünya Bankası gibi küresel otoritelerin ekonomiye bir el atsın diye adaya gönderdiği bir ekonomist. NeoKeynesyen uygulamalarıyla sebep olduğu bu sorunları çözmek de onun işi. Çalışma ekonomisine bir karşı rehber niteliği olduğunu söyleyebileceğimiz bu kitapta, toplumların makro ekonomik işleyişlerine hükmeden temel mekanizmalar açık bir biçimde ortaya konuyor ve bugün hâlâ baskın olan, fakat krizle sarsılan bir dünya algısının söylenmemişleri açığa çıkıyor. Histeri/ J.D. Nasio/ Çeviren: Pelin Aydın/ Say Yayıncılık/ 184 s. Bir kişinin veya bir davranışın histerik olduğunu söylediğimizde ne düşünüyoruz? Nasıl histerik oluyoruz veya bu hastalıktan nasıl kurtuluyoruz? Histerik kişinin cinsel hayatında çektiği acı nedir? Erkek ve kız çocuğunda histeri kendini nasıl belli ediyor? Erkek ve kadın arasındaki ilişki histerik bir hal almaya, yani gücün sevgi, nefret ve arzuyu yönlendirdiği yönetenyönetilen arasındaki bir güç ilişkisine dönmeye neden bu kadar elverişlidir? J. D. Nasio, histeri üzerine olan psikanalitik yaklaşımı okuyucuya iletmek arzusuyla modern histeri hakkında sorulan tüm bu sorulara bir psikanalist, bir psikiyatr olarak cevap veriyor. n C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1219 2 0 1 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle