29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler Avrupa Resminde Gerçek Duygusu/ Sabahattin Eyüboğlu, Mazhar Ş. İpşiroğlu/ Hayalperest Kitap/ 222 s. Rönesans ve Barok, Avrupa tarihçilerinin eserlerinde birbirinden bütünüyle ayrılan iki düşünüşün, iki dünya görüşünün dile gelişi diye gösterilir: Bir yanda akıl ölçüleri, geometrik düzen; Rönesans maddeciliği, öte yanda hayal gücü, hayat akıcılığı ve fikircilik; bir yanda Antikitenin devamı, öte yanda ortaçağın yeniden canlanması... İki dönem arasında bundan daha büyük bir ayrılık olamaz gibi geliyor. Fakat gerçekten aşılmaz bir uçurum karşısında mı bulunuyoruz? XVI. ve XVII. yüzyıllardan iki resim alıp, bunları kendi başlarına karşılaştırırsak bu soruya belki evet denilecektir. Fakat başka bir kültür çevresinden bir eseri, örneğin Levni’nin bir minyatürünü bunların yanına koyduk mu, o kadar aşılmaz gibi görünen bu ayrılık birden küçülecek; Avrupalı ustaların eserleri arasında, ayrılıktan çok benzerlik göze çarpacaktır. Rönesans maddeciliği ile Barok fikirciliğini birbirine bu kadar yaklaştıran, Avrupa sanatında üslup ayrılıklarını görece ayrılıklar haline sokan bu benzerlik nedir? Bu soru bizi Avrupa sanatında gerçek sorunu ile karşılaştırıyor. Çağdaş İran Edebiyatının Doğuşu ve Gelişmesi/ Mehmet Kanar/ Say Yayınları/ 288 s. İran’da şiir ve edebiyat geleneğinin İÖ VI.V. yüzyıllara kadar uzandığını günümüze ulaşan belgeler kanıtlar. Hatta bu gelenek daha da eski tarihlere taşınarak, Zerdüşt dininin kutsal kitabı olan Avesta’nın İran edebiyatının en eski örneklerinden biri olduğu ileri sürülür. Böylesine köklü bir edebiyatın dili olan Farsça da, XII. yüzyıldan başlayarak Anadolu’dan Hindistan’a kadar birçok halkın ortak kültür dili olmuştur. İran edebiyatının Firdevsî’si, Ömer Hayyam’ı, Sadî’si, Hafız’ı yabancısı olmadığımız adlardır. Türkçeden Farsçaya, Farsçadan Türkçeye giren yüzlerce sözcük her iki kültür arasındaki yakınlığın en önemli kanıtıdır. İran’a Batı’dan daha yakın olan ve hem İran hem de Batı ile yakın ilişkiler kuran Türkiye, edebiyat alanında İran’ı etkilediği gibi bu ülke için hem bir kapı hem de köprü konumunu üstlenmiştir. Bu çalışmada İran’daki toplumsal ve kültürel alanlardaki yenileşme hareketiyle eşzamanlı olarak filizlenen modern İran edebiyatı ele alınmış ve Sadık Hidayet, Füruğ Ferruhzâd, Sadık Çubek, Bozorg Alevî, Celâl Âli Ahmed, Samed Behrengi gibi özgün isimlerin yapıtları tanıtılmıştır. Ateşler/ Marguerite Yourcenar/ Çeviren: Sosi Dolanoğlu/ Metis Yayınları/ 114 s. Bir aşk bunalımının ürünü olan “Ateşler”, bir aşk şiirleri derlemesi sayılabilir ya da şöyle de diyebiliriz; belli bir aşk mefhumuyla birbirlerine bağlanmış bir dizi lirik düzyazı. Bu haliyle eser hiçbir yorum gerektirmez, çünkü kurbanına hem bir illet hem bir temayül olarak kendini dayatan mutlak aşk, en eski zamanlardan beri, tecrübe edilmiş bir olgu ve edebiyatın en çok işlenmiş konularından biri olmuştur. Bu kitaba kaynaklık eden aşk gibi, yaşanan her aşkın, karmaşık bir duygular ve şartS A Y F A 2 0 n 2 0 H A Z İ R A N Hıristiyanlıktaki Ateizm/ Ernst Bloch/ Çeviren: Veysel Atayman/ Ayrıntı Yayınları/ 442 s. Habermas’ın ileri sürdüğü gibi “dini fundamentalizm” istisnai bir modern fenomense “Moderniteden uçarcasına çıkış, içinde yaşadığımız bu dönemde niçin özel, tek bir dini boyut üzerinden gerçekleşiyor?” diye sormak gerekir. İnsanlar dine yöneldiklerinde neyin peşinde, ne arıyor olabilirler? Bunu yapmakla yanlış bilincin devamı olan Tanrı yanılsamasının apaçık kurbanları durumuna mı düşmektedirler, yoksa din sadece “halkın afyonu” olmaktan öte bir şey mi? Yanlış ve olduğundan farklı hatırlanan, ama kendi içinde bütünlüklü bir geçmişi geri çağırırken kökleri tahayyüle dayanmayan bir geleceği mi çağırmaktadır insan? Tanrının bağışlayıcılık kararlarının tartışılmayacağı anlayışının dünyasından radikal bir kopuş yaşamadan, bu yanlış hatırlanan geçmişten o geleceğe geçmek mümkün müdür? Bütün bunlar Ernst Bloch’un ömür boyu uğraştığı insan varoluşunun artılarını; bütün akla uygun açıklamaların tükendiği yerde karşımıza çıkan o fazlalarını anlama çabasının sorularındadır. Ezilen, baskı altında yaşayan mahlukun iniltisinin neye benzediğini ve bu iniltinin içinde sadece umutsuzluğun değil özgürlüğün de yüksek bir çığlığının bulunup bulunmadığını anlamak ister Bloch. Bloch’un yeryüzündeki cenneti, programatik olmaktan çok süreçsel bir ütopyadır. Marksizmin bu bağlamda bir distopya olmayıp sahici, somut olarak dolayımlaştırılmış ve süreç olarak ucu açık bir ütopya olduğunu belirtir. Bloch cennete bu dünyada sahip olmaya yönelik apaçık metafiziksel soruları, evrensele yönelik dini kararlarda ve açıklamalarda doğru, hakiki bir dünyevi mesajın bozulmuş, çarpıtılmış halini gören bir Marksist ve ateist pozisyonundan ortaya atar. Banka Kredi Sözleşmeleri ve Kredilerden Doğan Uyuşmazlıklar/ Füsun Tuncel Yazoğlu/ Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları/ 162 s. Füsun Tuncel Yazoğlu kitabında, özellikle ticari krediler, banka kredi sözleşmelerinin hukuki içeriği, kredi sözleşmelerinden doğan ihtilaflar ve İcra İflas Kanunu’nun yalnızca banka kredi sözleşmelerini ilgilendiren hükümlerine yer veriyor. Banka kredi sözleşmelerinde yer alan hukuki müesseselere de (kefalet, ipotek vb.) banka kredi sözleşmelerini ilgilendiren yönleriyle değiniyor. Tiflis/ Serhat Öztürk/ Can Yayınları/ 156 s. Daha önce Halep ve Selanik kitapları ile tanıdığınız Serhat Öztürk’ten bu kez bir Tiflis monografisi. Köklü tarihsel geçmişiyle Gürcistan’ın ve bir dönem Sovyetler Birliği’nin önde gelen kentlerinden biri olan Tiflis, çağdaş seyyah Serhat Öztürk’ün yeni durağı. Öztürk, kitaplarını bir tarihçi ya da araştırmacı gibi yazmıyor; kaldığı otelden yediği yemeklere, çektiği fotoğraflardan o kentte yaşayanlarla yaptığı konuşmalara kadar tüm çalışmasına öznel bakış açısını ekliyor. Tiflis’in siyasi tarihi hakkında yorumlar, sosyal yapısı hakkında gözlemler ekliyor çalışmasına. Tiflis, tıpkı Selanik ve Halep gibi, Türkiye’nin yakın coğrafyasında, yanı başında yer alan, bizimle tarihsel, sosyal ortaklıkları bulunan, ama bugün neredeyse hiç ilgi gösterilmeyen bir kent. Ama Öztürk, capcanlı bir Tiflis manzarası koyuyor okurun önüne: müzeler, mutfak ve şarap kültürü, sanat, dinsel yaşam, mimari ve bugünün sosyal durumu... Geçmişle bugünü, geleneksel kültürle günceli edebi bir dille, okurla söyleşerek anlatıyor Öztürk. n C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1218 lar karışımının yardımıyla, verili bir durumun içinde oluştuğu, ardından bozulduğu hatırlatılabilir. “Ateşler”de bu duygular ve bu şartlar kâh doğrudan, ama oldukça gizli bir şekilde, başlangıçta çoğu günce notları olan kopuk “düşünceler” aracılığıyla, kâh tersine dolaylı yoldan, efsaneden ya da tarihten ödünç alınmış ve zamanın içinden şaire birer destek olarak hizmet etmesi düşünülmüş hikâyeler aracılığıyla dile gelirler. Bir Görsel İletişim Platformu Olarak Mekân/ Melike Taşcıoğlu/ YEM Yayın/ 182 s. Grafik tasarım doğasında barındırdığı disiplinleri bir araya getiren yapısıyla görsel iletişime olan gereksinimin artmasına ve buna yönelik teknolojilerin gelişmesine paralel olarak dallanmış ve yepyeni açılımlara temel oluşturmuştur. Mekân ve grafik tasarım ilişkisi de bu oluşumlardan biridir. Bu iki alanın mekân ve görsel iletişimin birlikteliğinin insanlık tarihinin başlangıcına dayanması konunun kapsamlı olarak araştırılmasını antropolojik, sosyolojik psikolojik ve mimariye dayalı incelemeleri zorunlu kılar. Bir Görsel İletişim Platformu Olarak Mekân bütün bu alanların görsel iletişimde oluşturduğu ortak zemini grafik dil üzerinden sorguluyor, tasarımın yaratıcı ve farklılaştırıcı rolünü mekân çatısı altında grafik tasarımcı gözüyle ortaya koyuyor. Semboller Nasıl Okunur?/ Clare Gibson/ Çeviren: Cem Alpan/ YEM Yayın/ 256 s. Semboller Nasıl Okunur? Yeryüzünde eski çağlardan günümüze sanatta kullanılan sembollerin zengin kavram dünyasını ayırt edip anlamayı amaçlayan pratik bir giriş kitabı. Farklı kültürlerin belli başlı sembollerinin anlamlarını, kökenlerini, anlatım ve tasarım biçimlerini yaratıldıkları coğrafyalara göre gruplandırarak belirli temalar çerçevesinde inceliyor. Bu küçük ve sevimli cep kitabı konuyla ilgili akla gelebilecek her türlü soruya görseller eşliğinde kısa ve öz cevaplar veren oldukça kapsamlı bir rehber. Konunun özünü kolayca kavratan kısa açıklamalarla birlikte 500’den fazla görselin bulunduğu kitapta, okurun farklı uygarlıklara ait sanat eserleri ve tasarım nesnelerinde rastlanan sembollerin dilini çözüp verilen mesajı anlamasına yardımcı olacak ipuçları sunuluyor. Kutsal imgeler, kimlik işaretleri ve sembolik sistemler incelenerek farklı kültürler arasında benzerlikleri ve farklılıkları keşfetmesi sağlanıyor. Kıyı Köşe İstanbul/ Turgay Tuna/ E Yayınları/ 304 s. Profesyonel turist rehberi, araştırmacıyazar, fotoğrafçı ve küratör Turgay Tuna kırk yılı aşan meslek hayatının birikimlerini aktarmaya devam ediyor. İstanbul’a büyük bir tutkuyla bağlı olan Turgay Tuna, yıllardır adım adım gezdiği ve gezdirdiği kenti yalnızca herkesin bildiği şaheserleriyle değil, kıyıda köşede kalmış, kimi unutulmuş, kimi ise hiç bilinmeyen yerleri, binaları, insanları ve öyküleriyle İstanbulseverlere tanıtıyor. Okurları kâh bir zaman tünelinde, kâh şimdiki zamanda küçük, nostaljik İstanbul keşiflerine çıkartıyor. 2 0 1 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle