24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Claude LéviStrauss’tan ‘Mit ve Anlam’ İnsan doğasındaki ortak değerler Genel okura hitaben yazılmış bu kitapta, yirminci yüzyılın önde gelen düşünürlerinden Claude LéviStrauss, insan varoluşuna dair can alıcı sorular üzerine harcanmış bir ömrün kazanımlarını paylaşıyor. “Kaosun bir anlamı olabilir mi?” “Modern bilim mitlerden neler öğrenebilir?” “Yapısalcılık nedir?” gibi sorulara verdiği cevaplarda, LéviStrauss, açık ve kesin bir dille, insan zihninin potansiyelleri hakkında daha fazla şey öğrenmek isteyen okurlara bir yol haritası sunuyor. Onun mit ve anlam ilişkisine bakışını özetleyen kitap, düşünürün 1977’deki Massey konferanslarından yola çıkarak bu konuya onun gözünden bir açıklık getirmeyi amaçlıyor. q Kaya ÖZSEZGİN it (söylen) kavramını öyküler bütünü olarak tanımlamak kuşkusuz eksik olur. Halkbilimciler bu kavramın dünyanın yaradılışıyla ilgili olduğunu öne sürerken Adonis öyküsünden yola çıkanlar mitolojiye ağırlık verirler. Modern bilim açısından yaklaşanlar ise mit için, ilkel bilim tanımını benimserler. Buna karşılık E.B. Tylor gibi bilim ve mit arasındaki karşıtlığı savunanlar da yok değil. Klasikçi antropolog J.G. Frazer’e göre mit, evrensel felsefenin bir parçası olan ilkel inançlarla bağlantılıdır. Kavramın (“myth”) İngiliz diline girişinin insan doğasını örnekleme ihtiyacından kaynaklanması ve 19. yüzyıla kadar gecikmesi de gösteriyor ki, insan belleği bu kavramda kendi varlığını aydınlatıcı bir yön bulmuş ve “logos” ve “historia” kavramlarıyla ilişkilendirici bir arka plan arayışına girmişti. Örnekler çoğaltılabilir. Fransız yapısalcı antropolog Claude LéviStrauss’un mit kavramına ilişkin yorumu belki de en fazla yandaş bulan görüştür. Ona bakılırsa, bu kavram ilkel olmasına ilkeldir ama bir o kadar da akılcı bir girişimdir. Bundan dolayı da modern bilimden daha az bilimsel değildir. Onun mit ve anlam ilişkisine bakışını özetleyen kitap, düşünürün 1977’deki Massey konferanslarından yola çıkarak bu konuya onun gözünden bir açıklık getirmeyi amaçlıyor. YAPI NEDİR? Kitabın çevirmeni, ülkemizde de yeterince tanınmayan Claude LéviStrauss’u bu alandaki katkılarıyla tanıtmayı amaçlayan bir yazıyla giriyor kitaba. Rousseau’nun, insanları incelemek için en yakınımıza bakmamız gerektiği yolundaki uyarısını dikkate alarak girmiş konuya LéviStrauss: Sao Paulo Üniversitesi’nin önersini kabul S A Y F A 1 4 n 2 0 M ederek 70 yıllık bir kariyere ilk adımını gerekir. atmış ve yirminci yüzyılın ikinci yarısına Bilimin işleyiş tarzdamgasını vuracak yapısalcı akımı başlarını, indirgemeci ve latmış. 1939’a kadar kaldığı Brezilya’da yapısalcı olmak üzere yerli halkın yaşamını bütün yönleriyle iki yöntemle sınırlayan incelemiş, “Günümüzde Totemizm” ve LéviStrauss, bize düçevirisi bizde de yankı uyandırmış olan zensizlik olarak sunulan “Yaban Düşünce”, kendi alanının iki şeyin arkasında saklı başyapıtı olarak biliniyor. Özellikle de olan düzeni aramakla işe bu ikincisi, kendini uygar, bütün öteki başladığını ve buradan hareketle, “nekültürleri ise “ilkel” ve “yaban” olarak densiz, anlamsız ve absürd” göründükgören “Avrupamerkezci” yaklaşıma leri halde dünyanın her yerinde mitoloyöneltilmiş eleştirel bir bakışı temel jik hikâyelerin boy gösterdiği sonucuna alıyordu. varıyor ki, sözünü ettiği “düzen”, bu İşin özeti şu: “ilkel denilen insanların gizli yapısallığın bir ürünüdür. Evrende muhayyileleri, düşünme tarzları, mantık bir düzen vardır ve o nedenle de evren, kategorileri ve kültürel tasnifleri ilkel bir “kaos” değildir. değildi, sadece kendini insanlığın ve Daha da ileri gidiyor, düzen olmakevrensel uygarlığın kaçınılmaz yazgısı sızın “anlam”ı kavramanın mümkün olarak takdim eden Batı’dan farklıydı olmadığını savunuyor (s.45). Gene (s.9). Farklı kültürler, farklı serüvenlere düşünüre göre “anlama”, herhangi bir sahiptir. “Yaban düşünce için anlamlı türden veriyi başka bir dile tercüme olan, modern Batı için anlamlı olanla edebilme becerisidir. aynı değildi.” Burada bireyin temsil ettiği değil, onun içinde yer aldığı “yapı” MÜZİK VE MİTOLOJİ önemlidir. Bütün kültürler “gösterge LéviStrauss’un teziyle ilgili kitaptaki sistemleri”dir. Dil ve söylence (mitos) en çarpıcı bölüm, “ilkel düşünce” ve arasındaki yakın bağ, genel yapıdan bireyin kendisine yansır ve onu kuşatarak kültürel yapıyı belirler. Peki ama “yapı” nedir? LéviStrauss’a göre yapı, sistem karakteristiklerini belirler ve bilinçdışı bir özellik içerir. Asli ve belirleyici olan yapı, bireyin iradesini önceler. Bu nedenle farklı bir kültür incelenirken bilinçdışı LéviStrauss’a göre yapı, sistem karakteristiklerini belirler ve bilinçdışı bir yapıların ortaya özellik içerir. Asli ve belirleyici olan yapı, bireyin iradesini önceler. Bu nedenle farklı bir kültür incelenirken bilinçdışı yapıların ortaya çıkarılması gerekir. çıkarılması 2 0 1 3 “uygar zihin” ilişkisinin irdelendiği ikinci bölümdür. Bu konuda öncelikle kültür sosyolojisi alanında yol açmış olan Malinowski’ye büyük bir saygı duyduğunun altını çiziyor. Bu aşamada mit; insana, evreni anlayabileceği illüzyonunu verecektir. Örneğin, “yazısız halklar yaşadıkları çevreye ve kaynaklarına dair aşırı derecede kesin bilgiye” sahiptir. Antropolojik araştırmalar gösteriyor ki, insanlar arasında kültürel farklar olmasına karşın, insan zihni her yerde “bir ve aynı”dır (s.53). Buna karşılık insan toplumlarında bir yandan “homojenleşme” söz konusuyken “içsel ayrışma çizgileri” de söz konusudur. Mitoloji uzmanları, ellerindeki belgeleri düzenlerken bu malzemeleri farklı yönlerde değerlendirir. Bu noktada mit kavramı, “tarih” haline gelmekte, kozmolojik mitler, daha sonra ise efsaneler, “aile tarihi”ne dönüşmektedir. Sorun, düşünüre göre şu noktada düğümleniyor: Mitoloji nerede biter ve tarih nerede başlar.. Arşivsiz tarih söz konusu olduğunda sözlü gelenek devreye girecektir. (Düşünür, bu ayrımı örnekler üzerinden somutlaştırmaya çalışıyor kitabın bu bölümünde.) Kitap, mit ve müzik konusunun ele alındığı bir bölümle bağlanıyor. Bu iki kavram arasındaki ilişki, LéviStrauss’un bazı kitaplarında ayrıntılı olarak işlenmiştir. Birçok yerde çok fazla yanlış anlamalara yol açan bu konuda onun söylediği açıktır: Bir miti, bir “orkestra parçasını okuduğumuz gibi okumalı, bir porteden ötekine değil de bütün sayfayı kavrayarak, bir portenin ötekilerin ayrılmaz bir parçası olduğunu” göz önünde bulundurarak değerlendirmeliyiz (s.78). Müzik, mitolojinin “geleneksel fonksiyonunu” üstlenen bir daldır. (Bu bağlamda, Wagner’in Yüzük dörtlemesi, düşünürün özellikle vurguladığı gibi mitolojideki bazı olgularla örtüşmektedir. Başka örnekler de göstermiştir ki, “mit analizi ile müziği anlama arasındaki yöntem benzerliğini açıklamaya götürmektedir bizi.) Müzik dinleyicisi ile mitik hikâye dinleyicisinin zihninde bir “sürekli yeniden inşa” söz konusudur. En can alıcı nokta da şu olacaktır: “Müzik, spesifik formlar icat ederken mitik düzeyde zaten var olan yapıları tümüyle yeniden keşfediyor gibidir” (s. 82). Müzik ve mitolojinin her ikisi de “dil”den doğar, sonra birbirinden ayrılıp her biri farklı yönlerde yol alan iki “kız kardeş”tir LéviStrauss’a göre. Hawking’in kozmolojik modelinden bu yana, fiziksel ve dinsel ya da inanç dünyasına yönelik bütün yorumlar, bilinmeyenleri açıklamakta mitolojik verilerin önemi konusunda Claude LéviStrauss’un yapısalcı kuramının önemine gönderme yapıyor. Sonuçta, insan doğasının bütün kültürler açısından ayrılmaz parçalar halinde bütünleşen anlamsal yapısı, insan belleğinin temel fonksiyonlarının ortak olduğu gerçeğiyle buluşturuyor bizi. Söz konusu kitap, yapısalcı düşüncenin temel işlevlerinden biri konusunda okuru yeniden düşünmeye yönlendirecektir. n Mit ve Anlam/ Claude LéviStrauss/ Çeviren: Gökhan Yavuz Demir/ İthaki Yayınları/ 94 s. K İ T A P S A Y I 1218 H A Z İ R A N C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle