22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler Kurtlarla Yaşam/ Misha Defonseca/ Çeviren: Zehra Gencosman/ Yapı Kredi Yayınları/ 232 s. 1941’de, anne babası Naziler tarafından tutuklanan yedi yaşındaki Misha dünyada yapayalnız kaldı. Tek bildiği, anne babasının “doğuda” olduğuydu. Onu kendine özgü tarzıyla eğiten büyükbaba korkusuz olmasını ve ardına bakmadan ilerlemesini öğütlüyordu. Misha’nın olağanüstü yolculuğu işte böyle başladı. Savaşın alevleriyle kavrulan Avrupa ölüm, kan ve nefretle kirlenmişti. Ama ağaçlar, toprak, gökyüzü ve her türden hayvan, Misha’ya, hayatın insanların yarattığı dehşetten ibaret olmadığını hatırlattı. Büyük küçük ayırt edilmeksizin bütün Yahudiler’in hedef alındığı bir dünyada, bir kız çocuğu annesine duyduğu özlemin verdiği güçle ve doğanın, en çok da kurtların desteğiyle hayatta kalmayı başardı. Misha Defonseca, insanlığın en ağır sınavlarından biri olan İkinci Dünya Savaşı’nı Kurtlarla Yaşam kitabında küçük bir kızın gözünden aktarırken hem muhteşem bir cesaret ve güç öyküsü anlatıyor hem de doğa ve hayvan sevgisini okuyucuya hissettiriyor. Majesteleri Kral/ Thomas Mann/ Çeviren: Şeyda Öztürk/ Can Yayınları/ 388 s. Majesteleri Kral, iflasın eşiğinde hayalî bir küçük Alman devletinde geçer. Yayımlanan ikinci romanı olan Majesteleri Kral’da Thomas Mann, XX. yüzyılın başlarında Alman coğrafyasında bir yerlerde, kendi içine kapanmış, hızla değişmekte olan dış dünyaya ayak uyduramayan hayali bir grandüklüğü Ortaçağ’a özgü masal diliyle betimliyor. Yerleştiği arka plan açısından ele alındığında Wilhelm Almanyası’ndan izler taşıdığı görülen Majesteleri Kral, Thomas Mann okurlarının 1924 tarihli Büyülü Dağ’da karşılaşacağı düşünsel eğilimlerin mikrokozmik habercisi olarak yorumlanabilir. Osmanlı’da İşçiler (18701922)/ Kadir Yıldırım/ İletişim Yayınları/ 388 s. Osmanlı İmparatorluğu’nda işçilerin niteliği, bir sınıf olarak varlıkları ve eylemleri, tarih araştırmalarında çeşitli tartışmalara konu olmuştur. İşçi sınıfının sendika, sandık, komite gibi kendi örgütlerine değil de ağırlıklı olarak partilerin ve lider kadroların hikâyelerine odaklanan tartışmalardır bunlar. Kadir Yıldırım Osmanlı’da İşçiler (18701922)’de bu perspektifi de içererek ama asıl ‘Osmanlı proletaryası’nın kendi pratiklerine odaklanarak Osmanlı işçi sınıfı tarihinin yazımına yeni bir katkı sağlıyor. Yıldırım, önce Osmanlı’da çalışma hayatının genel yapısını çiziyor, işçi örgütlenmelerine ve işçi hareketlerine bakıyor; işçilerin hangi sektörlerde çalıştıklarını, işgücünün yapısını mercek altına alıyor. Ardından çalışma hayatındaki yasal düzenlemeleri boykot, grev, iş bırakma gibi işçi direnişleri açısından kapsamlı bir şekilde inceliyor. Böylece karşımıza, yapısı, niteliği, çalışma koşulları, örgütleri ve grevleriyle değerlendirilmiş, kapsamlı bir Osmanlı işçi sınıfı resmi çıkarıyor. Osmanlı’da İşçiler (18701922), alanındaki öncü araştırmaların hakkını veSAYFA 36 ? 23 MAYIS 2013 Oliver Turnbull’ın kaleme aldığı Beyin ve İç Dünya, sinirbilimle psikanalizi harmanlayan ve dolayısıyla her ikisinden de daha zengin olan nöropsikanaliz bilimine giriş niteliğini taşıyor. Bu yeni yaklaşım, zihnin işleyişinin hem beyin görüntüleme cihazlarıyla “dıştan” hem de kişisel deneyimler bağlamında “içten” incelenip bulguların birleştirilmesine dayanıyor. Seks Argosu/ Taşkın Su/ Marjinal Kitap/ 248 s. Her kelimenin kökenine inerek etimolojik açıdan da doyurucu TanıklarıylaTürkçenin Büyük Argo Sözlüğü nü dilimize kazandıran, kendince amatör bir sözlük meraklısı bizce sözlükçülerin piri Hulki Aktunç demiştir ki; Argo dilin gizli örgütüdür. Seks Argosunu karıkocanın masum yatak odasından tutun da on binlerce kadın, erkek ya da eşcinselin üye olduğu dev partner bulma ve erotik itirafların sansürsüzce yayınlandığı sitelerdeki yazışmalar, pornografik bloglar, filmler, diziler, genel izleyici damgalı TV programları, 900lü hatlar, gazete ve dergilere kadar sayısız tanık yarattı. Edepsiz fakat bir o kadar keyifli bu sözlüğe göz attıktan sonra günlük yaşamınızda kullandığınız basit kelimeleri seçerken ne dediğinize ya da ne demek istediğinize çok dikkat edin! Her kelimenin kökenine inerek etimolojik açıdan da doyurucu TanıklarıylaTürkçenin Büyük Argo Sözlüğü nü dilimize kazandıran, kendince amatör bir sözlük meraklısı bizce sözlükçülerin piri Hulki Aktunç demiştir ki; Argo dilin gizli örgütüdür. Pazar Günleri/ Iréne Némirovsky/ Çeviren: Ebru Erbaş/ Can Yayınları/ 354 s. Nazilerin otuz dokuz yaşında Auschwitz’te ölüme terk ettiği Irène Némirovsky, katillerine inat, ölümünden yıllar sonra eserleriyle yeniden doğdu. Roman yazarı olarak başladığı ve kısa sürede parladığı edebiyat kariyerine öyküyle devam eden Némirovsky, karakterlerinin insana yansıttığı yakınlık, tanışlık duygusuyla, kimi zaman can yakan gerçekçiliği ve acımasız gözlem yeteneğiyle tekrar tekrar keşfedildi. İnsanı ve onun kırılgan tabiatını yakından tanıması, etkileyici ve katı bir dürüstlükle, sabırla dile getirmesi ve Rus edebiyat geleneğinin incelikleriyle örülü eserleriyle, eleştirmenlerin övgüye boğduğu bir yazar oldu. Némirovsky’nin 19341942 yılları arasında yazdığı on beş öyküden oluşan bu derleme, sevilmemiş kadınlarla, kimliğinden utanan erkeklerle, kızlarıyla rekabet eden annelerle, kısacası insana ait türlü meselelerle, iki savaş arası Fransız toplumundan etkileyici görüntüler sunar. Mutluluk: Mutluluk Üzerine Tarihsel Bir Çalışma/ Darrin M. McMahon/ Çeviren: Kıvanç Tanrıyar/ E Yayınları/ 504 s. Bu çalışmada, McMahon, düşünce tarihinin iki bin yılına bakıyor ve (mutluluğa duyduğumuz) çağdaş saplantının nasıl ortaya çıktığına ilişkin kanıtlar arıyor. Antik Yunan’ın trajik oyunlarından Rousseau’nun kışkırtıcı söylemine ve Thomas Jefferson’ın Bağımsızlık Bildirgesi’ne varana dek, McMahon, bu ele geçmez kavrama ilişkin Batı kavrayışlarının oluşumunu aydınlatan ve açıklayan zengin metinler hazinesini didik didik ediyor. Çalışmanın başından sonuna dek, McMahon, okurunu güçlü, anlaşılır bir düşünüşle yönlendiriyor; fikirlerini, hem eğlendirerek hem meydan okuyarak, zarafetle ortaya koyuyor. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1214 ren, ele aldığı konuyu yeni katkılarla zenginleştiren bir araştırma. Bir Uzak Düş/ Yusuf Çopur/ Kırmızı Kedi Yayınları/ 160 s. Babalarının ölümünden sonra annelerinin de kendilerini terk etmesiyle kimsesiz kalan, ayrı ailelerin yanına verilen ve gittikleri hiçbir yere sığamayan iki kardeş. Ne yapsalar sevemedikleri ve onları sevmeyen bir dünya. Farklı yerlere savrulsalar da, farklı kaderlerle buluşsalar da geçmişleri Hüseyin ile Ömer’in peşlerini hiç bırakmaz. Yoksulluk ve yalnızlık, hayatlarının ayrılmaz bir parçası olur. Hayata tutunma çabasındaki iki kardeşin yolları bir gün kesişecek, acımasız bir dünyada kendilerine tutunacak bir yer edinme gayretiyle, acıyla ve yoksullukla sertleşen kişilikleri bu kesişmeye umulan yönü veremeyecektir. Yusuf Çopur, Daha Vakit Var’dan sonra Bir Uzak Düş’te de insan ruhunun çıkmazlarını, sönmeyen umutlarını, çelişkilerini ve bıçak yarası gibi iz bırakan terk edilmişliğine değiniyor. Hezeyan/ Laura Restrepo/ Çeviren: Zeynep Öztekin Yıldırım/ Ayrıntı Yayınları/ 238 s. Laura Restrepo, gerçeklikle düşselliği, tarihle haberciliği bir araya getiren tarzıyla tam da Güney Amerika edebiyatının büyülü gerçeklikle kirli gerçeklik arasındaki sınırında duruyor. Kurmacanın verdiği özgürlükle, gerçekleri kendi yorumlarını katarak genişleten Restrepo romanlarının ikili bir karakteri var: Katı bir gerçekçiliğe karşı zengin bir hayal dünyası. Restrepo, bu romanında, klasik tragedyalara özgü temaları kullanmış. Ön planda okuru hemen içine çekecek bireysel dramlar; gizem, aşk, ihanet, karmaşık ilişkiler yer alıyor. Arka planda ise Kolombiya’nın çatışmalı ve acılı tarihi. Hezeyan, savaş ve yolsuzluk nedeniyle zarar görmüş bir ülkenin çaresiz insanlarının hayatta kalmak için verdiği gündelik mücadeleyi anlatıyor. Umudunu hiç yitirmeyen insanlar bunlar; önlerindeki engelleri aşmaya yetecek kadar güçlü bir iradeye sahipler. Başarmak için ihtiyaç duydukları yegâne duygu ise yakınlarının sevgisi... Kolombiyalı yazar, gazeteci ve aktivist Laura Restrepo Hezeyan adlı romanında bir kadının hezeyanlarla darmadağınık olmuş bilincinden ülkesi Kolombiya’nın tarihine bakıyor. Beyin ve İç Dünya/ Mark Solms, Oliver Turnbull/ Çeviren: Hakan Atalay/ Metis Yayınları/ 296 s. Psikanaliz ile sinirbilim uzun yıllar boyunca birbirine kuşku ve önyargıyla baktı: Psikanalistler insanın iç dünyasının bilimsel bulgulara indirgenemeyecek kadar karmaşık ve incelikli olduğunu söylüyor, sinirbilimciler ise psikanalistlerin kuramlarını temelsiz ve bilimdışı buluyordu. Beyin ve İç Dünya’nın yazarlarına göre bu husumetin her iki disipline de büyük zararı dokundu, çünkü sonuçta ikisi de temelde aynı şeyi insan zihnini araştırıyordu ve birbirlerinin zaaflarını eleştirmek yerine güçlerini birleştirmeleri çok daha yapıcı bir yaklaşım olurdu. Nitekim Mark Solms ve
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle